Yere bırak traducir francés
1,777 traducción paralela
- Onu yere bırak.
- Pose ça.
Annemi yere bırak, seni piç!
Laisse ma mère, enfoiré.
Bugün aklıma geldi de, çocukken avlanmaya gider ve bazen av köpeğimizi kaybederdik. Bu yüzden babam montunu alır ve ormana götürüp köpeği son gördüğü yere bırakırdı.
Vous savez, je me suis souvenu aujourd hui, quand j etais gosse, j'allais a la chasse et desfois on perdait notre chien de chasse alors mon pere prenait toujours son manteau et le laissait dans les bois à l endroit ou il avait vu pour la derniere fois son chien.
Silahı yere bırak.
Arme à terre.
Şimdi silahı yere bırak.
Alors posez votre arme.
Silahı yere bırak Troy.
Posez votre arme, Troy.
Silahı yere bırak!
Baissez votre pistolet!
Her olaydaki ipuçları aynı. İpuçlarını her yere bırakıyor.
On retrouve les mêmes empreintes, à chaque fois.
Onu yere bırakıp nasıl yaptığına bakacağım.
Je l'ai mis bas et de voir comment il fait.
- Yere bırak dedin ya! - Bul onu!
- Vous m'avez dit de le poser par terre.
Pizzayı yere bırak ve oradan uzaklaş.
Posez les pizzas et dégagez. Partez de là.
Olduğun yerde kal Kellen, ve torbayı da yere bırak!
Arrête-toi, et lâche le sachet!
Onları aldığınız yere bırakın.
Repoz-z-zez ces choz-z-zes où vous les avez trouvées.
Bence ceset evsizlerin takıldığı herkesçe bilinen bir yere bırakıldı.
On a placé son corps là où les S.D.F. aiment se rassembler.
Çanta yere bırakıldı.
Objet à terre.
Çantanı yavaşça yere bırak!
Posez votre sac.
Çantanı hemen yere bırak!
- Vous entendez?
Haydi ama, kimse incinmeden önce silahını yere bırak.
baisses ton arme avant que quelqu'un soit blessé.
Yere bırak dedim!
J'ai dit à terre! Tout de suite!
"Silahını yere bırak" nasıl denir? "Silahı indir"
Traduisez-moi "baissez votre arme", "arme à terre".
Beni yere bırak.
Pose-moi.
Yarbay Sheppard, gezegene gidip ekibinizi yere bırakıp dartı indirebilirsiniz.
Colonel Sheppard, allez sur la planète, extraire l'équipe et poser ce Dart.
Claire, ateşten uzaklaş ve onu yere bırak.
Claire, éloignez-vous du feu et posez-le.
- Polis. Silahını yere bırak.
Baissez l'arme.
Bir kasa MP3 çaları Queens'teki bir yere bırakıp parasını Yuri'ye götürecektim.
J'ai dû décharger des iPod dans le Queens, et lui ramener le fric.
Telefonu yere bırak.
Lâche le téléphone.
Silahını yere bırak ve kapıdan dışarı çık.
Posez votre arme sur le sol et sortez par la porte...
Yere bırak.
Pose-le par terre.
Silahını yere bırak.Silahını yere bırak.
Baissez votre arme. Baissez votre arme.
Silahını yere bırak!
Posez votre arme!
Silahını yere bırak.Hiçbir yere gitmiyoruz.
Baissez votre arme. On ne va nulle part.
- Silahını yere bırak!
- Baissez votre arme!
Silahını yere bırak!
Baissez votre arme!
Ya silahını yere bırakır ve aşağıya gelirsin yada biz oraya geliyoruz.
Posez votre arme et descendez ou on vient.
Tamam. Yavaşça yere bırak.
C'est ça.
Yere bırak, David.
Posez-la, David.
Arabamı yere bırakın.
Reposez ma voiture!
Bırak geldiği yere geri dönsün.
C'est devenu un ivrogne.
Yere birkaç sigara izmariti bırakın ve gelen kişi... birilerinin sigara içmek için kaçamak yaptığını düşünsün.
Laissez quelques mégots sur le sol et quiconque viendra pensera qu'on faisait juste une pause clope.
Ulusal hazine ilan edilen bu duvar resimlerinin olduğu yerde bırakılması ya da daha korunaklı bir yere taşınması konusunda, uzun süren tartışmalar oldu.
Comme c'est une tombe impériale, il fallait la conserver. Mais il y avait la Beauté d'Asuka qui est un trésor national. Il y a eu de longues discussions autour de cette fresque.
Seni bırakıp gitmiyorum hiç bir yere
Je ne t'abandonnerai pas
Belki de, kendini nedensiz yere maruz bırakıyorsun.
Vous ne devriez pas vous exposer inutilement.
Geldiğiniz yere dönün, bizi rahat bırakın!
Retournez d'où vous venez et laissez-nous tranquilles!
Onu o halde bırakıp bir yere kımıldayamıyordum.
Je ne pouvais pas me reconstruire en la laissant dans cet état.
Yere bırak.
À terre.
Dini inançları bir kenara bırakırsak aslında, o insanları sebepsiz yere öldürdük.
Sans parler de religion, ceux qui ne peuvent pas tuer seront toujours à la merci de ceux qui peuvent.
Çocuğu başka bir yerde boğuyor, hazırlıyor ve ıssız bir yere getirip bırakıyor.
Alors, il étouffe le gamin ailleurs, il prépare le corps, il l'emmène au milieu de nulle part et y laisse le corps.
Sonra onu zerafet içinde hayatın başladığı yere okyanusa bırakıyor.
Pour la replacer dans l'élégance de l'océan, source de toute vie.
Silahını bırak! İyisin. Polis, silahını yere indir!
Police!
Telefonu yere koy ama açık bırak, tamam mı?
Poses le téléphone, mais ne l'éteinds pas, d'accord?
Yere düşüp her şeyi bırakıp öleceğin bir seks?
De tomber par terre et de mourir?
bırak 1242
bırak beni 1950
bırakma 58
bırakıyorum 119
bırakma beni 65
bırakın 390
bırakmam 34
bıraktım 124
bırakmayacağım 38
bırakın beni 769
bırak beni 1950
bırakma 58
bırakıyorum 119
bırakma beni 65
bırakın 390
bırakmam 34
bıraktım 124
bırakmayacağım 38
bırakın beni 769
bırakacağım 37
bırak onu 1012
bırakalım 42
bırakın gelsin 27
bırakın gitsinler 39
bırak gitsin 444
bırakmak mı 26
bırak kalsın 58
bırakın geçeyim 78
bırak gitsinler 68
bırak onu 1012
bırakalım 42
bırakın gelsin 27
bırakın gitsinler 39
bırak gitsin 444
bırakmak mı 26
bırak kalsın 58
bırakın geçeyim 78
bırak gitsinler 68