English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ Ö ] / Öyle

Öyle traducir francés

280,337 traducción paralela
Hayır, pek öyle değil aslında.
- Pas du tout.
Öyle mi?
Ah oui?
Öyle fısıldıyordu çünkü.
Lui, il n'arrêtait pas de chuchoter ça.
O neydi öyle?
- C'était quoi, ça?
İnşaatçılar da öyle, değil mi?
Ces promoteurs immobiliers non plus.
Ben de dairemi öyle aldım.
J'ai acheté mon appart comme ça.
Tam olarak öyle değil, mecaz olarak.
Pas au sens propre. C'est une... figure de style, ancienne.
- Evet, öyle görünüyor.
On dirait.
Kesinlikle öyle.
Sans aucun doute.
Aynen öyle.
Lui-même.
Öyle değil mi?
Non?
- Sanırım öyle.
Oui, sans doute.
Benim için pek öyle değildi.
Pas vraiment, pour moi.
Aynen öyle, dün gece onun evinde prototipi denedim.
En effet. J'ai testé le prototype hier soir chez lui.
Laurie, dışarıda bekliyor çünkü, ben öyle söyledim.
Eh bien, il attend. Mes instructions.
- Hiç de öyle değil.
Je crois pas.
Kaç kere dişlerimiz birbirine çarptı öyle?
Combien de fois nos dents ont claqué?
- Öyle mi yaptım?
- À haute voix?
- Öyle mi?
- Ah bon? - Oui.
Öyle, yaptığım anlaşma bilgisayarlara dokunmamı ya da online olmamı yasaklıyor.
- Oui. Mon accord m'interdit tout accès à un ordinateur ou à Internet.
Böylece insanlar bizim kutumuza giriş yapacak, ve bizim kutularımız da gerçek Wi-Fi'a, öyle mi?
Ils se connectent à nos boîtiers, qui se connectent au vrai Wi-Fi?
Richard, öyle görünüyor ki senle benimki geçmiyor.
Richard, toi et moi ne le sommes pas.
Evet, Anton'u siktiğimin Stanford'una götürmek kısmı haricinde öyle.
Oui, sauf la partie où on déplace Anton à Stanford.
Öyle demek istemedim. - Giyin, çek takımları!
Enfile ta tenue de fête.
Ve ben de ; "Hayır, Alison öyle biri değil." dedim.
J'ai répondu que ce n'était pas ton genre.
- Cosima teyze, öyle düşünüyor.
C'est ce que pense tata Cosima.
Benim için öyle değil, bayan Hendrix.
Je suis pas d'accord, Mme Hendrix.
Bazıları öyle uzaktaki ışıkları bize ulaşmadan önce ölmüş oluyorlar.
Certaines sont si éloignées qu'elles sont mortes avant même qu'on les voie.
Öyle. Pek dikkat ettiğimden değil ama öyle.
Tout à fait, mais je ne m'y intéresse pas.
Çünkü evet, kesinlikle öyle!
C'est parce que... si, c'est exactement ça!
Umarım öyle olur.
J'espère bien.
Öyle çünkü bu şeyi yaparken hiç konuşmuyoruz.
C'est parce qu'on parle pas pendant la chose.
- Ben de öyle dedim.
- C'est ce que j'ai dit.
Ben de öyle bir şeydeydim ve Marissa adlı beyaz bir kız vardı.
Moi aussi, et il y avait une Blanche, Marissa.
Öyle yapamaz!
Elle n'a pas le droit!
Asla öyle bir şey yapmam.
Je ne ferais jamais ça.
- Öyle mi?
- Oui?
- Öyle değil mi?
- Oui, hein?
Öyle mi?
Vraiment?
Açıkçası çok heyecanl... Öyle mi?
Ah bon?
Öyle mi, anlıyorum,
Je vois.
Aynen öyle.
Exactement.
Sizler neler karıştırıyorsunuz öyle?
Qu'est-ce que vous mijotez?
Aynen öyle.
Oui, exactement.
- Aynen öyle yaptınız.
Si, tu l'as fait.
- Peki, öyle olsun. Peki.
Bon, d'accord.
Stanford benim akademik geçmişime baktı, ve bende de öyle bir geçmiş olmadığından şu an gözaltı durumundayım, sınıfta oturup beni izleyen gerçek bir hoca filan var.
Du coup, je suis à l'essai avec un vrai prof qui me surveille.
Öyle olsun, Richard.
C'est de bonne guerre.
- Bilmem, öyle miydi?
- Devine.
Evet, öyle düşünüyor.
Ça ne m'étonne pas.
Orada sana öyle şeyler söylememeliydim. Üzgünüm, bu aptalcaydı.
Je n'aurais pas dû en parler.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]