English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ Ö ] / Öyle bir şey işte

Öyle bir şey işte traducir francés

186 traducción paralela
Feda edilmesi gerekiyormuş veya öyle bir şey işte!
- C'était inévitable.
Müthiş bir tip, 50 yaşında, düzgün kesimli gri saçlar, öyle bir şey işte.
C'est un type très distingué. 50 ans, cheveux courts, comme ça... 3 téléphones, tu vois le genre?
O ifadeyi bilirsiniz, rezil çocuk? Bu çocuk öyle bir şey işte.
L'expression lui va comme un gant.
Veya içişleri bakanlığındandı, öyle bir şey işte.
C'est une pointure du ministère de la Défense ou de l'Intérieur, je ne sais plus.
Öyle bir şey işte.
Ou quelque chose dans ce genre.
Öğretmen, ya da öyle bir şey işte.
Maître de conférence, quelque chose comme ça.
- Öyle bir şey işte.
Non, c'est comme ça.
Öyle bir şey işte.
Des trucs comme ça.
Öyle bir şey işte.
- Ce que ça veut dire.
- Öyle bir şey işte.
Oui, c'est ça.
Öyle bir şey işte.
- On peut appeler ça comme ça!
Bunu ummuyordum ya da öyle bir şey işte.
Je ne m'y attendais pas.
Bilemiyorum, yeni bir şey görürsün, yeni bir kelime duyarsın, öyle bir şey işte.
On t'apprend un nouveau mot, t'y crois!
Öyle bir şey işte.
- Plus ou moins.
Şu an iktidarda olan hukuk Firması Rhumann, Willian... öyle bir şey işte
Le cabinet d'avocat au pouvoir actuellement est Rhumann, Willian... quelque chose
Ya da öyle bir şey işte.
Je sais pas.
Öyle bir şey işte.
Ou un truc du genre.
Taşları ver seni şişko kraker. Öyle bir şey işte.
"Donne les pierres, sale enculé de blanc-bec."
Öyle bir şey işte.
Un truc dans le genre.
Onu gönüllü vasi atadılar, öyle bir şey işte.
Elle devient ta gardienne de tutelle, ou une connerie comme ça.
- Hayır mı? Bu da öyle bir şey işte.
C'est un peu comme ça, sauf que ton ami Johnny est notre carte au trésor.
Y-yani, yani, evet, evet, öyle bir şey işte...
J-Je veux dire, Je veux dire oui, oui, en quelque sorte...
Adı Avice Crichton, öyle bir şey işte.
Avice Crichton, je crois.
- İşte öyle bir şey.
- Quelque chose dans ce genre.
Ben bir çocukken durumumuz öyle kötüydü ki Noel'de herhangi bir şey alsak, benim için büyük sürpriz diye ona denirdi işte.
J'aime les surprises. Quand j'étais gosse, c'était une surprise que nous avions à Noël.
Öyle bir şey yapmayacaksın, işte geldik.
C'est hors de question.
Ama hiç de öyle olmadı. Onun yerine diğerleriyle çalışmamı istedi... bir çeşit şey yapmak için... Bilirsin işte, sanat filmi.
Mais au lieu de ça, il a voulu me faire tourner un film spécial.
Öyle bir sey iste.
Rien de tel!
İşte önderlikten öyle nasibi olmayan bir adam ki, bir çocuk gibi elinden tutularak götürülmedikçe hiçbir şey başaramaz.
Il a dit : "Voici un homme qui manque tellement d'esprit d'initiative qu'il n'accomplira rien à moins d'être guidé comme un enfant."
Öyle bir şey dedin. - Onu nasıl aşacaklarını bulmuşlar işte!
- Ils ont réussi à déjouer ce problème.
Ve bende 20 yıl daha genç olmayı, ya da öyle bir şey, işte.
Et moi, 20 de moins, ou quelque chose comme ça.
Yani yapmamız gereken tek şey denizde bir fırtına bulmak ve işte... hepimiz Einstein'dan daha zeki oluverdik öyle mi?
Il nous suffit de nous déplacer à travers l'orage, et boum... On est bien plus intelligents qu'Einstein.
öyle şeyler işte. Bu pek uygun bir işlem gibi gelmiyor Bay Waldo. Ve eğer siz benimle dalga geçiyorsanız... sizi temin ederim ki Morgan Kütüphanesi'nin Müdürü olarak... sorumluluklarımla ilgili dalga geçecek hiçbir şey yok.
Ca ne me semble guère indiqué, M. Waldo, et ne me raillez pas, je vous assure qu'il n'y a rien de risible dans ma responsabilité de conservateur de la Bibliothèque Morgan.
- İşte öyle bir şey.
- Un truc comme ça.
Adımın Shitou olduğuna ne kadar eminsem, işte size öyle bakacağınız bir şey göstereceğim.
Aussi vrai que je m'appelle Shitou. Je vais vous montrer, moi!
Sanki benim hakkımda çok şey biliyor ya da öyle bir şeyler işte.
J'ai l'impression qu'elle en sait trop sur moi.
öyle bir şey gelmiş işte limana. Ve bugünkü nöbetçi öğrenci de...
Il veut voir un truc appelé "Myôkô".
İşte öyle bir şey.
Tu vois?
İsmi "Yaşayacak" mıydı neydi, öyle bir şey işte,
Je veux vivre!
- Öyle bir şey işte.
- Oui, quelque chose comme ça.
İple bağlanmış gibi. Tadı işte öyle bir şey.
Comme de la corde.
Öyle bir şey yok- - Oturun da konuşalım işte!
Je ne porte pas de... Discutons de tout ça.
İşte öyle bir şey.
Quelque chose comme ça.
Şey gibi... Bilmiyorum. O aptal aksanın işte, sanki İspanyol ya da öyle bir şeymişsin gibi.
Avec cet accent ridicule, comme si tu étais espagnol!
Ve sanıyorum sonunda... o nihai adımı atmamızı sağlayacak olan olağanüstü bir şey olmalı. Ve bence Lara'nın Amerikalı olması ya da güvenle ilgili bir şey... ve öyle olunca da... yani, genç olması biliyorsun işte.
Etje pense qu'en fin de compte... il faut que ce soit extraordinaire, pour qu'on aille un peu plus loin... et ça a à voir avec le fait que lara soit américaine, et la confiance... et le fait qu'elle soit si- -
Öyle bir şey düşündüm işte.
J'ai pensé à un truc comme ça.
Yaptığım bir şeyden dolayı böyle hissetmiş olmalı, öyle değil mi? "İşte bu kız tam bana göre!" dedirtecek bir şey.
Pourtant, ça vient forcément de moi! Je dois dégager quelque chose qui l'attire.
Hayır, bu öyle bir övgü değil. Bir iki şey karaladım işte.
Ce n'est pas un éloge funèbre.
- Gerçekten zor bir şey bu, konuşmamız gerek. - Konşuyoruz işte, öyle değil mi? Şimdi lütfen kapa çenini.
Salaud, tu te barres en douce pendant que je suis vidée.
İşte öyle bir şey hakkında.
C'est très éclaté.
Hayır, bu kadar yaptığım şeye karşılık bana bir şey verecek sandım ama öyle gitmiyor işte.
Je croyais avoir fait mes preuves, qu'il me filerait sa place. - Mais non.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]