English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → portugués / [ A ] / Arkadaşlık

Arkadaşlık traducir portugués

2,360 traducción paralela
- Sadece oradan arkadaşlık yap.
Age como amigo daí.
Arkadaşlık tamam ama beni keseceklerdi.
Amigos é uma coisa, mas eles iam cortar-me bocados.
Devamlı arkadaşlık olmadığında, ölürler.
Sem companhia constante, morrerão.
Fakat ısrar ediyorum, çocukluk ve arkadaşlık hatırasıydı.
Mas insisto, a memória é da infância e de amizade.
Her gün gelip, sana arkadaşlık ederim tamam mı?
Venho todos os dias fazer-te companhia, Está bem?
Sana kimin arkadaşlık edeceğini biliyorum.
Já sei quem pode estar sempre contigo!
Tek başına mı bekliyordun yoksa sana arkadaşlık edecek birisi var mıydı?
Pois, e estavas à espera sozinho ou tinhas alguém para te fazer companhia? Do que estás a falar?
Sana arkadaşlık edebilecek bir sürü kişi var ve sen de oradaki herkesi tanıyorsun.
Tu não estás só, tens muita companhia... e conheces todos que aí estão.
Bana mükemmel arkadaşlık ediyor.
Está a ser um bom amigo...
Arkadaşlık ile ilişkiyi birbirinden ayırmak için çok zaman harcadım.
Sabes, passei tanto tempo a tentar separar romance e amizade.
Bu suya düştüğünde, B planına geçip Holland'ın Rufus'la arkadaşlık kurmasını sağlamış.
Quando isso falhou, passou para o plano B. Fazer com que a Holland se aproximasse do Rufus.
Eğer belli konularda anlaşamıyorsak sanırım benim istediğim türden bir arkadaşlık değil bu.
Mas se não me podem aceitar agora que não concordamos sobre certas coisas, então talvez não sejam os amigos que pensava que eram. - Vou sair de casa.
Ben de, Rodginald adında genç bir hanım evladıyla arkadaşlık etmeye başladım.
Por isso envolvi-me com um jovem elegante chamado Rodginald.
Arkadaşlık böyle bir şey, bu resim.
Para mim, a amizade é isto. Esta mesa.
- Arkadaşlık. - Tanrım, ben...
Meu Deus, eu...
Sevgi, arkadaşlık ve anlayış.
O amor, o companheirismo e a compreensão.
Mutluluk, aşk, kahkaha arkadaşlık, amaç ve biraz da dans.
Felicidade, amor, riso, amizade, propósito... e uma dança.
arkadaşlık mutluluğundan daha mı çok?
Mais do que felicidade de amizade?
Böyle iki kuvvetli şampiyonun güçlü bir aile ve arkadaşlık bağıyla birleşmesiyle küçük hastanemiz kesinlikle büyüyüp gelişecek.
O nosso pequeno hospital certamente crescerá e prosperará com estas duas valorosas campeãs unidas que estão pelos laços mais fortes de todos : os da família e da amizade.
Bu sokakta, arkadaşlık edebileceğin bir sürü kadın var.
- Há muitas mulheres nesta rua que podem ser tuas amigas. - São todas tão estranhas.
Bana kız arkadaşlık yapıyor
Ele está a fazer de rapariga para mim.
Saçmalamayın, onlar dönene kadar size arkadaşlık ederim.
Disparate. Faço-lhe companhia até que eles regressem.
Patronumda tabi ama.. Arkadaşlık önce gelir.
Meu patrão também, acho, mas primeiro amigos.
Amir Pope ile yakın arkadaşlık ilişkimiz tamamen Washington DC'de kaldı.
A parte íntima da minha relação com o Chefe Pope terminou em D.C.
Arkadaşlık gafı yapmış oldum işte.
Eram só dois amigos com brincadeiras patetas.
Fakat elbette, arkadaşlık zaten mahvedilirdi.
Mas claro, a amizade já estava arruinada de qualquer maneira.
Arkadaşlık etsin diye kendine kedi almış. Ciddi olamazsın.
Ele tem um gato para lhe fazer companhia.
Kediler çok iyi arkadaşlık yapıyor.
Os gatos são companheiros maravilhosos.
Bir keresine Yahudi arkadaşlık sitesinde tanıştığım bir transseksüel tarafından soyuldum ama bu bile en kötü 10 listeme giremedi.
Uma vez fui assaltado por um transexual que conheci no J-Date e isso nem entrou nos 10 primeiros.
Bunlar, arkadaşlık sitesinden alınan kayıtlar ve Carl Landers'ın dört bayanla da irtibat halinde olduğunu gösteren yazılı ifadeler.
Depoimentos afirmando que Carl Landers manteve contato com todas essas mulheres.
Son gecemizde, biraz arkadaşlık edelim istiyorum.
Gostaria de ter companhia, na nossa última noite vivas.
Sizin arkadaşlık anlayışınız buymuş demek.
Amigos para sempre.
Biz senin için bir arkadaşlık profili açtık.
Este é o perfil de encontros que fizemos.
Kimse onunla arkadaşlık etmek istemiyordu.
Mesmo que ele não saiba compreender as pessoas.
Bu arkadaşlık sonsuza kadar yok olsa çok berbat olurdu.
Se isso se tivesse perdido para sempre, era uma treta.
Lütfen sadece arkadaşlık kurmaya çalıştığını söyle bana.
Por favor, diz-me que estavas só a travar amizade.
- Arkadaşlık gibi.
- Amizade.
Eğer düşmanınızı sizinle işbirliği yapmaya ikna etmek istiyorsanız, sahte bir arkadaşlık önermek iyi bir fikirdir.
Se precisas de convencer um inimigo a trabalhar contigo, é uma boa ideia mostrar um pouco de amizade.
Bildiğimiz arkadaş mı yoksa verimli arkadaşlık mı?
Amigos, amigos ou amigos coloridos?
Artık arkadaşlık yapmaya vakit ayırmıyoruz sanki, anlıyor musunuz?
Parece que já não temos tempo para ser amigos, percebem?
* Arkadaşlık ediyoruz, işimizi görüyoruz *
Somos amigos Enquanto nos papamos
Sonuç olarak bu işi arkadaşlık çerçevesinde halletmemiz en iyisi olacak.
Por isso, talvez seja boa ideia levarmos isto a bem.
Arkadaşlık budur.
A amizade é assim.
Yardıma pek ihtiyacım yok ama bana arkadaşlık edebilirsin.
Bem, eu não preciso de muita ajuda, mas podes fazer-me companhia.
Söz ver Larry arkadaşlığımızın arasına bir kızın girmesine izin vermeyeceksin!
Larry, promete-me que nunca vais deixar uma miúda interferir na nossa amizade.
- Arkadaşlık yapmaya çalışıyorum.
Estava a tentar agir como amigo.
Artık emrimde ordular olmayabilir ama neyse ki Dahlia'yla olan özel arkadaşlığından haberim vardı.
Posso já não ter exércitos sob o meu comando. Mas, felizmente, sabia da tua amizade especial com a Dahlia.
Tamam, salla seksiliği. Priya, Los Angeles'a ilk geldiğinde Leonard ile bir anlaşma yapmıştık. Senin ve arkadaşlığımızın hatırı için ikimiz de kızla bir şey yaşamayacağız.
Na 1ª vez que a Priya veio a L.A., eu e o Leonard fizemos um pacto por respeito à nossa amizade e para contigo de que nenhum de nós se atiraria a ela.
Kendisi Bob'un Süper Büyük Boy hamburgerinin güzel tadıyla Hindistanlılığına karşı geldiği isyanın tadını çıkarırken arkadaşlığınızı korumak adına Howard ile kızı elde etmeye çalışmayacağınıza dair küçük parmaklı bir anlaşma yaptınız.
Ela saboreava o doce sabor de uma rebelião Hindu sob a forma de um hamburger do Bob's Big Boy. De forma a preservar a vossa amizade, tu e o Howard fizeram uma jura do mindinho em como nunca nenhum de vós tentaria cortejá-la.
Keskin nişancının, dört maktulünün de aynı arkadaşlık sitesine üye olduğundan haberdar mıydınız?
Estava ciente que todas as quatro vítimas
Çünkü, görünen o ki onun Nate ile olan ilişkisini ve benimle olan arkadaşlığını kıskanıyorsun.
Tens ciúmes dela e do Nate e da minha amizade com ela.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]