Diye bir şey yok traducir portugués
1,768 traducción paralela
Bize mi? "Biz" diye bir şey yok.
"Nós"? Não há "nós"!
Biz diye bir şey yok.
Não há nenhum "nós".
Sonra diye bir şey yok!
Não há nenhum depois!
Şunu kabul edelim, seksi George diye bir şey yok.
Vamos ser realistas, não existe tal coisa como um George sensual.
Harvard kanunu diye bir şey yok.
A lei de Harvard não existe.
İnanın bana, kurbağa ağızlı kaplumbağa diye bir şey yok.
Acreditem em mim, não existe nenhuma tartaruga boca-de-rã.
Tecil diye bir şey yok Tommy.
Não há adiamentos, Tommy.
Tecil diye bir şey yok.
Não há adiamentos.
Caydırıcılık diye bir şey yok.
Não há dissuasão.
Yok, eşcinselim ama gay kampı diye bir şey yok.
Não, quer dizer, sou gay, mas não, não há acampamentos gay.
Bildiğim kadarıyla vampir diye bir şey yok.
No que me diz respeito... não existe tal coisa como vampiros.
Seksi katil üçlüsü diye bir şey yok da ondan.
Um trio de assassinas é irreal.
Erken diye bir şey yok.
Nunca é muito cedo.
- "Biz" diye bir şey yok.
- Não é "nós".
- Goodyear, biz diye bir şey yok!
- Goodyear, não há nós "!
"Biz" diye bir şey yok.
Não existe um "nós".
Tanrılar diye bir şey yok, Sam.
Não existem Deuses, Sam.
"Biz" diye bir şey yok, Dana!
Não existe "nós", Dana.
- Sizde edep diye bir şey yok mu?
- Não tem escrúpulos?
Kızıl Meydan diye bir şey yok.
Já não existe Praça Vermelha.
Arenada biz diye bir şey yok.
Isso não existe na arena.
Bizim için sonsuz diye bir şey yok.
Não existe "para sempre" para nós.
Ama mükemmellik diye bir şey yok.
Mas não existe a perfeição.
Herkes seks yapıyor diye bir şey yok.
Nem toda agente anda a ter sexo.
"Biz" diye bir şey yok.
O "nós" não existe.
İlla şiddetlisin diye bir şey yok.
Não significa necessariamente que seja violenta.
- Canavar diye bir şey yok. Yeter!
- Os monstros não existem, Lia.
Gün gibi ortada olan bir şeyi söylemiş gibi olmayayım ama vampirlerin gerçek olmadığını biliyorsun değil mi? Vampir diye bir şey yok.
Não queria dizer o óbvio, mas sabe que os vampiros não existem, certo?
Bence Yamballi diye bir şey yok.
Pensei que os Yamballi não existiam.
Baba, beşinci evre diye bir şey yok.
Pai, não há uma fase cinco.
Yaratık diye bir şey yok.
Não há monstro nenhum.
"Medyum diye bir şey yok." kısmını açıklar mısınız?
Os psíquicos não existem? Pode explicar?
Ben ve Baze diye bir şey yok.
Não há essa de "Baze e eu".
Vampir diye bir şey yok.
Os vampiros não existem.
Mükemmel enerji kaynağı diye bir şey yok. Doğal gaz üretiminin durumu da bu, mükemmel değil.
A fonte de energia ideal'não existe.
"Biz" diye bir şey yok.
- Não existe nenhum "nós".
Zaten matal diye bir şey yok.
Isso, pois "carfo" não é uma palavra.
Daha fazla beraber zaman geçirmezsek diye bir şey yok!
Eu não quero perder mais tempo!
Size hitâp eden şeyler, bana da hitâp edecek diye bir şey yok.
O que vende na sua parte pode não ser o que vende na minha...
Sanırım büyünün bozulması diye bir şey yok.
Ela conseguiu! Parece que não existe essa coisa do azarar!
"Biz" diye bir şey yok. Haftalar önce bunu hallettik sanıyordum.
Pensava que já tínhamos falado sobre isto há umas semanas.
- Gel diye bir şey yok zaten.
- Não há nenhum "anda cá".
"Küçük kelebek etkisi" diye bir şey yok.
A mais pequena coisa que se altere no passado, tem implicações no presente.
Teknik olarak, yavaşça koymak diye bir şey yok.
Tecnicamente, isso não existe.
Ayrıca artık "biz" diye bir şey yok. Nasıl yani?
E já não há nenhum "vocês".
Şimdi burada ıslahevinden tamamen çıkacaksın diye bir şey yok. Çünkü öyle olmayacak.
Não penses que isto é um livre-trânsito para saíres da prisão.
Sende hiç sorumluluk diye bir şey yok mu? - İletişim diye bir şeyden haberin var mı?
Não tens uma ponta de responsabilidade?
Bunun için bana gelen bir sürü insan var ben de sorun değil diye düşündüm çünkü gerçekte yok böyle bir şey.
É que um monte de pessoas têm me pedido para fazer umas coisas e pensei que não fazia mal porque não era real, sabe?
Genel müdür diye bir şey yok Herşeyi yapan benim
Não há gerente, sou eu quem faz esse trabalho!
Pittsburgh'da izleyecek bir şey yok diye şikayet ederdim ama cidden bir şey yok.
Em Pittsburgh, queixava-me que não havia nada para ver, mas a sério, aqui é que não há mesmo nada para ver.
Orada terfi diye bir şey yok.
Não houve promoção.