Gerçeği traducir portugués
16,007 traducción paralela
En azından artık gerçeği biliyorum.
Ao menos agora sei a verdade.
Ve işin gerçeği yüksek irtifa kapasitesi var.
E o facto de ser capaz de voar em alta altitude.
Benim aşırılıklarımdan o kadar korktun ki... en bariz gerçeği unuttun.
Tinha tanto medo do meu extremismo, que esqueceu da mais óbvia verdade :
Anlamıyorsun çünkü gerçeği söylememe izin vermiyorsun.
Não entende porque não permite que eu lhe conte a verdade.
Bense daima gerçeği isterim.
O que eu quero, sempre, é a verdade completa.
- Gerçeği mi istiyorsunuz?
- Quer a verdade?
- Evet, gerçeği istiyorum.
- Sim, quero a verdade.
Ben de kimseye yardım edemem çünkü kimseye gerçeği söyleyemem. - Ne gerçeği?
Bem, não posso ajudar ninguém, porque não posso contar a verdade a ninguém.
Neden bilmiyoruz ama çok yanlış bir şey olduğu ve bunu kabullenmediğin gerçeği. - Sesini alçalt.
- Que pessoas já morreram, que não sabemos a razão, que há algo de muito, muito errado, e que tu não encaras isso.
Ama artık gerçeği söyle bana.
Diz-me só a verdade agora.
Zamanda yolculuk yapma yeteneği bir gerçeği açığa çıkardı.
A habilidade de viajar no tempo revelou a verdade.
Ve işin gerçeği yüksek irtifa kapasitesi var.
- É capaz de voar em alta altitude.
Şartlarımızdan mutlu olmadığım gerçeği sana aşık olmadığım anlamına gelmiyor.
Só porque não estava satisfeito com as circunstâncias não quer dizer que não me tenha apaixonado por ti.
Benim bütün hayatım bir yalan... ve... Sanmıyorum ki bu evdekilerin bu gerçeği kabul edeceklerini.
Toda a minha vida tem sido uma mentira e ninguém nesta casa vai aceitar a verdade.
Ancak size gerçeği getirdiğimize inanıyoruz.
Mas acreditamos que vos trouxemos a verdade.
- Bize gerçeği söyle. - Evet.
- Diz apenas a verdade.
Sadece gerçeği söyle.
Não. Diz a verdade.
Gözlerini kapat. Gözlerini kapat ve bana gerçeği söyle kardeşim.
Fecha os olhos e diz-me a verdade, mano.
Geride bıraktığınız aileleriniz, gerçeği öğrenir burada ne yaptığınızı.
E as vossas famílias ficarão a saber... o que é que vocês fazem aqui.
Peki, gerçeği öğrenirsen ne yapacaksın?
E quando descobrires a verdade, é o que vais fazer?
- Gerçeği.
A verdade.
Şimdi herkes için gerçeği doğruladım ben.
Agora, eu confirmei a verdade a todos.
Belki de sevgili kardeşim Klaus Mikaelson hakkında.. .. acı gerçeği söylemenin zamanı geldi.
Talvez seja altura de contar a verdade sobre o meu querido irmão, o Klaus Mikaelson.
"Ve gerçeği öğrendiğinde.. .. gerçek seni özgür kılacak."
"Conhecereis a verdade e a verdade vos tornará livres."
İşin gerçeği açım.
Na verdade, até estou com fome.
Gerçeği gördüğünü düşünmüştüm.
Pensei que sabias.
Gerçeği istiyorum yoksa size karşı olan tüm iyi niyetim size olan borçlarım hepsi gider! Elveda!
Quero a verdade, ou toda a boa vontade que tenho por si, os favores que pensa que devo...
Sana gerçeği söyleyeyim. Benimkini bir daha bulabileceğimi sanmıyordum.
Para te dizer a verdade... nunca pensei que iria encontrar o meu de novo.
Neden... bana gerçeği söylemedin?
Porque é que não... me disseste a verdade?
Gölge Avcıları olarak işimizin bir parçası ise sıradanların... Gerçeği bilmemelerini sağlamak mı?
Porque o nosso trabalho como Shadowhunters é garantir que os mundanos não...
- Ama ona gerçeği söylemeliyim.
- Mas devo contar a verdade.
Seelie'ler genelde gerçeği saklarlar.
Os Seelies, muitas vezes, contornam a verdade.
- Hayır. Bir gerçeği paylaşıyorum.
É a realidade.
Gerçeği söyleyeceğim.
Portanto contarei a verdade.
Sanırım bu gerçeği zor yolla öğrenmek zorunda kaldım.
Bom, acho que tive que descobrir isso da maneira mais dificil.
Frank'in gerçeği öğrenmesine yardım etmenin yapılması gereken şey olduğu için yaptım.
Fi-lo porque ajudar o Frank e descobrir a verdade é o mais correto.
- Belki de gerçeği öğrenmek istiyordur?
- Talvez queira a verdade.
Karen gerçeği açığa çıkaracak bir şey buldu.
A Karen descobriu algo que revelará a verdade.
Bak, haberleri mi sunmak istersin yoksa gerçeği bulmak mı?
Quer relatar as notícias ou quer mesmo chegar à verdade?
Takımının başına gelebileceklerden çok ailesi için endişelenen bir kaptanla birlikte olduğumuz gerçeği.
Pensar que estamos com um capitão que se preocupa mais com ele próprio do que com a tripulação.
Çünkü katil olma gerçeği gözünü korkutuyor gibiydi.
Sim, porque tu pareces ter um problema em ser uma assassina.
Bana gerçeği gösterdiler.
- Mostraram-me a verdade.
İnan derim Raymond çünkü bana gerçeği gösterdiler.
Devias acreditar, Raymond... Pois eles mostraram-me a tua morte.
Gerçeği öğrenmekten mi korkuyorsun?
Com medo de descobrir a verdade?
Gerçeği bilmelisin, Chloe.
Precisas de saber a verdade, Chloe.
Ya ikinizin kardeşi olduğu gerçeği?
E o facto de que vocês dois são irmãos?
Bu insan bozması gerçeği mi söylüyor merak etmeye başladım.
Estou a começar a perguntar-me se esta nódoa humana não estará mesmo a dizer a verdade.
- Gerçeği istiyorum.
- Eu quero a verdade.
Gerçeği öğrenmek istiyordun.
Cameron, a genial programadora, a meses da licenciatura e de uma carreira promissora no software, desistiu dos estudos e entrou nos computadores de um banco nacional.
- İnsanların öldüğü gerçeği.
- Que verdade?
Hâlâ gerçeği mi arıyorsun?
Ainda á procura da verdade?
gerçeği söylüyorum 42
gerçeği söyle 63
gerçeği söylemek gerekirse 94
gerçeği istiyorum 38
gerçeği bilmek istiyorum 23
gerçeği mi 28
gerçekten 4665
gercekten 18
gerçekten mi 5647
gercekten mi 17
gerçeği söyle 63
gerçeği söylemek gerekirse 94
gerçeği istiyorum 38
gerçeği bilmek istiyorum 23
gerçeği mi 28
gerçekten 4665
gercekten 18
gerçekten mi 5647
gercekten mi 17
gerçek 469
gerçekten çok güzelsin 18
gerçekler 57
gerçekte 109
gerçekten çok üzgünüm 145
gerçekten çok güzel 132
gerçekten sen misin 47
gerçekten çok kötü 18
gerçek mi 111
gerçekten çok komik 20
gerçekten çok güzelsin 18
gerçekler 57
gerçekte 109
gerçekten çok üzgünüm 145
gerçekten çok güzel 132
gerçekten sen misin 47
gerçekten çok kötü 18
gerçek mi 111
gerçekten çok komik 20