Korkmuştu traducir portugués
647 traducción paralela
Nasıl olduğuna bakmaya gelmiştim çünkü üstünde çizikler filan olduğunu biliyordum. - Benim kadar korkmuştu o da.
Eu queria confirmar com ela e ver como é que ela estava porque eu sabia que ela tinha arranhões e coisas do género, e ela tinha de certeza se passado como eu.
Whitey Barrow korkmuştu.
O Whitey Barrow estava assustado.
- Devam et. Diane korkmuştu.
Diane estava assustada.
Shelby korkmuştu, bu yüzden olabildiğince hızlı bir şekilde dışarıya kaçtı.
Shelby ficou apavorado, e saíu correndo o mais depressa que podia.
Lord Henry'nin düşüncelerinden korkmuştu, ve korktuğu için utandı.
Estava assustado com as ideias de Lord Henry, e envergonhado de si mesmo por estar assustado.
Atlama eğitimindeki çocuklar gibi korkmuştu.
Não via alguém tão apavorado desde o treinamento.
Almanlar senden korkmuştu.
Os alemães tinham.
Kaptan öyle korkmuştu ki!
O capitão estava tão assustado.
Ben, çok korkmuştu.
Ele estava com tanto medo.
Ama kesin olan bir şey vardı. Skipper korkmuştu.
Mas uma coisa era certa o Skipper estava assustado.
Bırakacağımdan korkmuştu.
Com medo de que eu o abandonasse.
Gerçekten o kadar korkmuştu ki kendini tutamayıp dağılıverdi.
Mas ele estava mesmo verdadeiramente apavorado. Foi-se abaixo como uma árvore podre.
Çok korkmuştu.
Ela realmente estava muito aflita.
Korkmuştu.
Estava assustada.
Belki de yorulmuştu yada korkmuştu.
Talvez estivesse cansado ou assustado.
Sadece ona yardım ettim. Çünkü çok korkmuştu.
Só dei uma ajuda porque ele estava receoso.
O sokakta, camlardan birinde çıplak ve güzel bir beyaz kız göreceğimden korkmuştu. - Sen ne diyorsun be?
Tinha medo que eu visse uma miúda branca nua no outro quarteirão.
Korkmuştu.
Ele estava assustado!
Bir ceset görmüştü. Dışarıya çıktı ve korkmuştu.
Ele viu um cadáver e correu para fora do edifício.
Korkmuştu.
Certo. Medo.
Korkmuştu, stres altındaydı.
Estava assustada, sob tensão.
Ama o kadar korkmuştu ki, kıpırdayamadı.
Mas ele estava tão assustado que não se conseguia mexer.
Öylesine korkmuştu ki, direksiyona geçmeye çalıştım ama o...
Assustou-se, eu tentei agarrar no volante, mas ela...
Kızın nasıl korkmuştu... onu döverken.
Olhe horrorizada pelo que acaba de fazer à sua filha....
O kadar korkmuştu ki, kendine gelmesi bir saat sürdü.
Levou tal susto que levou uma hora a recompor-se.
Ama korkmuştu.
Mas tinha medo.
Sözlerinin René'ye gitmesinden korkmuştu.
Temia do que ele tivesse contado a René.
El-ahrairah, Frith'in çok zeki olduğunu biliyordu ve korkmuştu.
Então El Ahrira viu que Frith era muito inteligente pra ele... e ficou com medo.
O kadar korkmuştu ki, kızının gayri meşru ilişkisinin utancını adını değiştirip, biçimsizleşen vücudunu saklayarak taşıyabildi.
Ficou tão apavorada que a sua filha sofresse o estigma da ilegitimidade que mudou de nome e contraiu uma doença que a desfigurou.
Leonard o kadar korkmuştu ki gözlerimin önünde... kişiliğini değiştirdi, ben pilottum... o da pilot oldu.
Mergulhamos. Leonard estava tão assustado... que mudou de personalidade. E, diante dos meus olhos... porque eu era piloto... ele também se tornou num.
Kont karısının bunu öğrenmesinden korkmuştu. Sonra Gloria'yı sessizce uzaklara gönderdi.
Mas a condessa descobriu tudo... e ela expulsou a Glória para a rua.
Aynı sorunu sizin de yaşayabileceğinizden korkmuştu.
E temia que você fosse submetida à mesma experiência.
Hayır, kadın çok korkmuştu.
Não, estava assustada.
Ne sebepten yaptıysa yaptı, ama korkmuştu.
Sejam quais forem os motivos, acho que apanhou um susto valente.
O korkmuştu.
Ela estava assustada.
Onlarla ilk tanıştığımda ikisi de korkmuştu.
Estavam as duas assustadas, quando as conheci.
Korkmuştu.
Ela estava assustada.
Gezegenler arası işgal haberlerinden o kadar çok korkmuştu ki oradan kaçtı. Hem de Bea teyzeyi gökten her an düşmesini beklediği korkunç yeşil canavarlarla baş başa bırakarak.
Ele estava tão assustado com o que ouvira... sobre a invasão dos marcianos, que decidiu fugir... deixando a tia Bea para lutar contra os monstros verdes..
Dile getiremeyecek kadar korkmuştu.
Ele estava assustado demais para o dizer.
Hayır, o çok korkmuştu.
Não. Estava muito assustado.
- Korkmuştu.
- Que estava assustado.
Korkmuştu. Zaten korkmuştu.
Ele já estava assustado.
Ta ki siz içerde kovboylar gibi birbirinizi yemeye başlayana kadar da korkmuştu.
E acabamos numa rixa entre nós portando-nos como cowboys.
Oldukça korkmuştu, değil mi?
Apanhou um grande susto, não apanhou?
Çok korkmuştu.
Era assustadora.
Eija o kadar korkmuştu ki adeta çıldırmak üzereydi.
Eija ficou louca de angústia.
Korkmuştu.
Ela estava com medo.
Korkmuştu.
Estava com medo.
Gerçekten korkmuştu.
Estava assustada.
Herkes öcü görmüş gibi korkmuştu.
Era como se o bicho papão estivesse após a esquina.
- Korkmuştu.
- Que estava com medo.
korkmuştum 106
korkma 1266
korkmuyorum 335
korkmak 19
korkmayın 368
korkmana gerek yok 112
korkmak mı 66
korkmadım 36
korkmanıza gerek yok 47
korkmuş 39
korkma 1266
korkmuyorum 335
korkmak 19
korkmayın 368
korkmana gerek yok 112
korkmak mı 66
korkmadım 36
korkmanıza gerek yok 47
korkmuş 39