English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → portugués / [ O ] / Oldugunuz

Oldugunuz traducir portugués

4,869 traducción paralela
Pesinde oldugunuz fidyeyse kocam fakir biri degildir.
Se é um pedido de resgate que procura, o meu marido não é um homem rico.
Gönüllü olduğunuz için teşekkür ederim.
Obrigado por serem voluntários.
- Oh... - Olduğunuz yerde kalın.
- Fiquem quietos.
Sınıfta olmaya yetecek kadar dengeli olduğunuz konusunda teminat istiyorum.
Preciso de ter certeza que você é estável para leccionar.
Uğrayıp, size bir takım oyuncusu olduğunuz ve üniversiteyi ilk sıraya koyduğunuz için teşekkür etmek istedim.
Queria vir até aqui agradecer-lhe o facto de saber trabalhar em equipa, colocando a Universidade em primeiro lugar.
Emrinde olduğunuz kişiyi arıyoruz.
Procuramos a quem serves.
Olduğunuz yerde kalın!
Polícia!
Emniyet müdürünü, çoğu hakimi tanıyor. Suç anında başka yerde olduğunuz kanıtlarını da güçlendirecek.
Conhece o comissário, a maioria dos juízes, e nos ajudaria a reforçar o álibi.
- Olduğunuz yerde kalın bayım.
Fique onde está, senhor.
Bayım, olduğunuz yerde kalın.
Senhor, pare onde está.
Olduğunuz yerde kalın.
Fique onde está.
Karımı aldığınızda çocuğumu aldığınızda hayatım sahip olduğunuz her şey bir hiç.
Quando levam a minha esposa, quando levam a minha filha a minha vida tudo o que resta é nada.
- Sorun ise, hangisini seçecek olduğunuz.
- O problema é qual escolher.
Olduğunuz yerde kalın.
Fiquem onde estão.
Yapmış olduğunuz bu açıklama etkinliklerimizi altüst edebilir.
Um comentário como o que acabou de fazer pode devastar as nossas atividades.
Filistinliler başından beri İsraillilerle peşinde olduğunuz şeyden şüpheliydi.
Porque os palestinos desconfiaram que tu e os israelitas faziam isto desde o início.
Olduğunuz yerde kalın Bay Compton.
Não se mexa, Sr. Compton.
Bu çiftin en yakın arkadaşları olduğunuz için çağrıldınız.
Vocês foram convocados porque talvez sejam as pessoas mais próximas do casal.
Olduğunuz yerde kalın!
Fiquem onde estão.
Şu an sahip olduğunuz Hado'ya o eldivenler dayanamaz gibi duruyor.
Parece que as vossas luvas, já não aguentam o Hado que agora possuem.
Hastalık Kontrol'ün yeni saha görevlileri olarak başlamak üzere olduğunuz Dünya'nın uzak noktalarında bir göreviniz var.
Como novos agentes do CCD, estão prestes a embarcar numa missão aos confins da Terra.
Sahibi olduğunuz sanatoryumdan biri raporu değiştirmesi için Dedektif Wilden'a rüşvet verdi.
Alguém de um sanatório do qual é proprietária pagou ao Detetive Wilden para alterar o seu relatório.
Güce sahip olanlar siz olduğunuz için, Antonio eminim değiştirmek istemiyorsunuzdur.
Tenho a certeza que tu não, Antonio, pois és um dos que está no poder.
ilk olarak sizi asla sevmediğini itiraf etti, sadece sahip olduğunuz yücelikten etkilendiğini, sizden değil ; kraliyetinizle evlendiğini ve sizden tamamen tiksindiğini.
Primeiro, ela confessou... que nunca o amou, só atendia a sua grandeza, não você, casou com a sua realeza, esposa do seu cargo.
" Büyük bir hayranımız olduğunuz için lütfen Dona Fausta'nın dizide taktığı bu Obregon broşunu kabul edin.
"Por ser uma grande fã, por favor, aceite este broche de Obregon, que Dona Fausta usou no programa."
Ben sadece... Bu süreç boyunca adil ve saygılı olduğunuz için teşekkür ederim. Bunu takdir ediyorum.
Eu quero apenas... agradecer por ter sido tão justa e respeitosa durante este difícil processo.
İfadeniz, tahmin edeceğiniz üzere kazadan sağ kurtulan tek kişi olduğunuz için bizim için son derece önemli.
O seu testemunho, como pode imaginar, é da maior importância para nós, já que foi o único sobrevivente do acidente.
Bana bu avukatı bulduğunuz için, yanımda olduğunuz için.
Por me apoiarem.
- Evet, yakın olduğunuz belli.
Sim, consigo ver que vocês são chegados.
Pekâlâ, Nelson, belki de baban ve sen... çok gizli bir teknolojiyi kopyalayıp,... ülkenin en gelişmiş istihbarat silahını... teşhir ederek... prototipin neredeyse ölümüne sebep olduğunuz için... ülkeden özür dilemelisiniz.
Talvez tu e o teu pai devessem pedir desculpas ao vosso País por duplicarem tecnologia secreta, expor a arma de inteligência mais valiosa desta nação, e por quase matarem o protótipo.
Bu bizi neden burada olduğunuz soruna getiriyor.
Isso leva-me ao porquê de vocês estarem aqui.
Olduğunuz yerde kalın. Çok uzun sürmeyecek.
Fiquem aqui, não vamos demorar.
"Olduğunuz yerde kalın" mı?
"Fiquem aqui"?
Hazır olduğunuz zaman sizden cesedi doğrulamanızı isteyeceğiz.
Quando puder, precisamos que identifique o corpo.
Veya bütün deliller sizin suçlu olduğunuz yönünde olduğu içindir.
Ou que todas as provas apontam para si, porque é culpado.
Çünkü ona âşık olduğunuz için mi?
Estava apaixonado por ela?
Burada olduğunuz için mutluyuz Kongre üyesi.
Congressista, estamos felizes por o ter aqui.
burada olduğunuz için.
Por ter estado aqui.
Yanımda olduğunuz için teşekkürler.
Agradecer por estarem aqui por mim.
Capgras sendromu çalışmamızda yer almak için gönülü olduğunuz için teşekkür ederim.
Agradeço a ambas por se terem voluntariado para participar na nossa investigação sobre a Síndrome de Capgras.
Beraber olduğunuz geceyi ayrıntılarıyla bana anlatmaya başladı.
Começou-me a contar detalhes de como é que vocês fizeram sexo.
Sanırım doktor olduğunuz için.
Talvez porque somos médicos.
Olduğunuz yerde kalın!
Parados!
Cinayet silahınızı da çalışma sahanızda bulduk. Stan öldürüldüğünde işte olduğunuz hakkında yalan söylediniz.
E, mentiu sobre estar a trabalhar quando o Stan foi assassinado.
Siz ikiniz aynı takımda olduğunuz sürece ben oynamıyorum.
Enquanto vocês a duas jogarem, eu desisto.
Üzgünüm fakat muzdarip olduğunuz şey redükte edilemez, indirekt inguinal bir herni.
Lamento informá-lo, mas tem uma hérnia inguinal indireta.
Bay Mendieta, sahip olduğunuz herni için tek geçerli tedavi yöntemi cerrahidir.
Mr. Mendieta, o único tratamento para a sua hérnia é uma operação.
Yoksa ikinizi de otopark sorumlusu yaparım. Belki de ait olduğunuz yer orasıdır.
Ou vou colocá-los como guardas de trânsito, que talvez seja o vosso lugar.
Şu an olduğunuz yere fazla uzak olmayan bir su yoluna bırakılmış.
Foi abandonado num barranco, não muito distante da vossa localização actual.
- Olduğunuz yerde kalın.
Fiquem onde estão.
Bağlantılı olduğunuz bir davayı soruşturuyordum da.
Estou a investigar um caso a que está ligado.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]