Sat traducir portugués
37,675 traducción paralela
İlk satış.
A primeira venda.
Sanırım bir münazarada 1.8 milyona satılmıştı.
Acho que um foi vendido em um leilão de 1,7 milhões.
- Vücudunu sat derdim ama yapma.
- Hammond. - Eu diria vender o seu corpo, mas não faça isso.
Burada rahatça uyuşturucu satılıyor futbol sahasında keşler uyuşturucu içiyorlar.
As drogas são trazidas para aqui livremente. Os drogados injectam-se no campo de futebol.
caka satıyorlar!
Como se exibiam...
Hanımlar ve beyler! Hanımlar ve beyler! Marcus Miles bütün barı satın aldı!
Senhoras e senhores, o Marcus Miles acabou de comprar tudo o que havia no bar.
Elinde kanıtı yok ama "Özgürlük Ağacı" isimli silah satıcılarından geldiğini düşünüyor.
Acha que vêm de um grupo da Segunda Emenda chamado Árvore da Liberdade, mas não há provas.
O yüzden mermilerini kesin eski yöntemlerle satıyordur.
Portanto, se ele vende balas, vende-as à moda antiga.
Satılık Black King Tüfek
Espingarda Black King à venda
Bakın, her ne satıyorsanız... - almıyorum...
- Escute, não quero comprar nada.
Patrick karısına olanlardan önce - hükûmetten satın almış.
Mas o Patrick comprou-a ao governo, antes do que aconteceu à mulher.
Meksika Cenazesi enstrümanları satıp çalındıklarını söylediğim için dağıldı.
A banda separou-se porque vendi o equipamento e disse-lhes que foi roubado.
Uyuşturucu mu satıyorsun şimdi de?
Agora és traficante de droga?
Atış penceresi iki sat, dört dakika, 11 saniye uzaklıkta.
Ela não está errada.
Ben satış görevilisiydim.
- Eu era... - vendedora.
5 yılın en yüksek satış rakamları bendeydi.
Fui a maior vendedora 5 anos consecutivos.
- Öğrencilere sahte uyuşturucu satıyordum.
Vendia droga falsa a estudantes.
Gerçek adı Jason. Florida'da uyuşturucu satıcısı bir DJ.
O nome dele é Jason, e é um DJ traficante da Flórida.
Bize uygun olabilecek satılık birkaç ev var.
Há algumas casas à venda que podiam ser boas para nós.
Ama emlakçı hızlı satıldığını söyledi, o yüzden...
Mas na imobiliária dizem que estão a vender-se depressa.
MacGYVER : İstihbarata göre bir silahmış ve en yüksek teklifi verene bu akşam satılacakmış.
A Inteligência diz que é uma arma que o anfitrião planeia vender para o melhor licitador hoje.
Ama bu son istihbarata göre o sadece bir aracı ve satış yapacak birini arıyor.
Mas a Inteligência sugere que ele era outro intermediário a procurar efectuar uma venda.
Ama sanırım fırsatı kaçıracağız satışı engellemeliyiz.
Mas vamos ter de forçar. Temos de parar a venda.
Oraya gitmeli ve satışı durdurmalısınız.
Tem de lá ir e impedir a venda.
- Ne? Geri satış programı aracılığıyla mı?
Foi no programa de venda de armas?
Geri satış programı nasıl bir şey?
- O que é isto?
Satıcı kılığındaki ajanlar vasıtasıyla silahlar sokaklara geri satılıyor.
Colocam as armas nas ruas através de agentes disfarçados.
O zaman Narkotik, dört stinger füzesi de dahil başka silahlar da satışa çıkaracak.
Diz aqui que hoje planeiam largar mais armas através do programa, - incluindo 4 mísseis Stinger.
Cartel, füzeleri narkotikten satın alacak.
O cartel vai comprar os mísseis à DEA
Geri satış programındaki el koymalara baktım.
Rastreei as requisições do programa da DEA.
Neredeyse geri satılıp tekrar alınamayan silahların hepsi aynı kişi tarafından...
Quase todas as armas que saíram e não voltaram foram aprovadas pela mesma pessoa.
Ve bunların neredeyse hepsi Cartel ile ilişkisi olan insanlara satılmış.
Em quase todos os casos, foram vendidas a pessoas com ligações ao cartel.
Programı kullanarak Cartel için gizlice satış yapıyor.
Ela está a usar o programa para encobrir a venda de armas.
Geri satış programını kullandığını, ve Cartel'e silah sattığını biliyoruz. Silahları Birleşik Devletler'de kullanıyorlar.
Sabemos que usa o programa para armar o cartel de Juárez, e que eles têm usado as armas nos EUA.
Bize füzelerin nerede olduğunu ve satışın nerede gerçekleştiğini söyle.
Diga-me onde estão os Stingers e onde vão vendê-los.
Rob, silahları Brooklyn'deki bir depo aracı - lığıyla kayıtsız olarak satışa çıkarıyor.
Rob movimenta as armas para um depósito em Brooklyn.
Cartel'e satış yapmak için oldukça açık bir yer seçmişler.
É um lugar exposto para vender armas a um cartel de drogas.
Ya silahları satın aldıkları yer orası değil de silahları kullanmayı planladıkları yer orası ise?
E se não for onde eles estão a comprar os mísseis? E se for onde eles planeiem usá-los?
Eskileri tarayıp gördük ki Sandstorm'a silah satış programıyla ilgili bilgi sızdıranManning imiş.
Conseguimos rastrear de volta e determinar que Manning deu à Sandstorm a informação sobre as armas.
Silah satış skandalı Amerika ve Meksika'nın arasını soğuttu.
O escândalo das armas abalou as relações entre México e EUA.
Ne satıyorlar, araba parçaları mı? Güzel görünüyor.
O que estão a vender, peças de automóveis?
Müvekkili piyangoyu kazandıktan bir gün sonra eski bir garaj satın almış.
Não me surpreende. E quem comprou uma garagem após o cliente ganhar a lotaria?
Evet, koleksiyon ürünleri satılan ve D sınıfı ünlülerin çıktığı küçük bir toplantı.
Sim. É uma pequena convenção onde vendem coleccionáveis e aparecem tristes subcelebridades.
Takım yeni forma alabilsin diye şeker satıyormuşum gibi hissediyorum ben.
Parece que estou a vender doces para a nossa equipa conseguir uniformes novos.
Herkesin tüm bağlantıları ana tesisten kesmesini sağlamalıyız. Ve HAARP vericisi, Ancak kontrol için bir satır gerdan bırakıyoruz.
Temos que cortar todas ligações entre a instalação principal e o transmissor do HAARP, mas deixamos uma para controle.
HAARP'ı tetiklemek için ateşleme için bir satır çalışıyoruz.
Deixamos uma linha aberta para a ignição, para accionar a HAARP.
Cleveland'lı zengin biri ayağımızı kaydırıp satın aldı.
Um ricaço de Cleveland comprou-a sem sabermos.
Satıyor mu?
Então diga-me.
İşte bu satıcı.
Aquele é o vendedor.
Bitcoin var. Bitcoin satıyoruz.
Temos Bitcoin aqui.
Bitcoin satıyoruz.
Bitcoin para venda.
satış yok 17
satılık değil 43
sattım 54
satranç 16
satın almak mı 17
şatov 19
sattın mı 23
satmak mı 16
satmıyorum 16
satılık değil 43
sattım 54
satranç 16
satın almak mı 17
şatov 19
sattın mı 23
satmak mı 16
satmıyorum 16