English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → portugués / [ V ] / Ve ölüm

Ve ölüm traducir portugués

3,233 traducción paralela
Başlarına ödül konulmuş ve ölüm cezasına çarptırılmış.
Com as cabeças a prémio e sentenças de morte.
Duck, koşulları ve ölüm zamanını biliyorum.
Duck, sei as circunstâncias e a hora da morte.
"Dünyada vergilerden ve ölümden kaçılmaz..." "... ama sen vergi de ödemediğinden, senin tek kaçınılmaz sonun ölüm. "
O único garantido é a morte e os impostos, mas já que você não paga impostos, a única coisa certa para si é a morte. "
Ve ölüm sebebi hala belirsiz. Adli Tıp raporuna göre cinsel saldırı izi yok. Veya kayıp tırnaklar haricinde sakatlama izi yok.
O relatório não mostrou sinais de abuso sexual ou de mutilação, excepto pelos ferimentos e as unhas que desapareceram.
Tehlike ve tereddüt arasındaki bir yarışta yaşam ve ölüm arasındaki fark özgüvene dayanır.
Numa corrida entre o perigo e a indecisão, a diferença entre a vida e a morte... depende da confiança que tiveres.
Bunların hiç biri yeniden oluşmamış ve ölüm anında kaldığı yerde almış olduğu yaralar olarak görülüyor.
Não mostram remodelação, indicando que os ferimentos ocorreram perto da morte.
"Hastayı ölü halde buldum." "Ölüm sertliği çoktan başlamıştı." "Ayak ve el bileklerinde bir şeyle bağlanmaktan kaynaklı yaralar vardı."
Encontrei a paciente já morta, rigor mortis instalado, com lesões nos braços e nas pernas por ter sido amarrada...
Bana hızlı ve acısız bir ölüm olduğu söylendi.
Disseram-me que teve uma morte rápida e indolor.
Ölüm ve nefretin mirası mı?
Um legado de morte e ódio? !
Ve özellikle de, konu ölüm-kalım meselesiyse.
Sobretudo quando se trata da sua sobrevivência.
Ve bu yolda rehberimiz inancımızdır... Ve saygılı Sri Siddeshwar Maharaj'a hızlı bir ölüm dileriz.
E assim, guiando-nos neste caminho, o nosso querido e venerado Sri Siddeshwar Maharaj irá jejuar até à morte.
Fakat sonu ölüm oluyor ve kız kardeşi de her şeyi riske atacak kadar çaresiz kalıyor. İşini, hapse girmeyi sırf kardeşinin deposunu alabilmek için.
Ainda assim, ele acaba morto e ela, disposta a arriscar tudo, emprego, prisão, só para chegar ao depósito do irmão.
Wendell'a, elmas bileziğin çalınmasından sonra şüpheli bir şekilde tren çarptı ve altı hafta sonra da kız kardeşi onun deposunu ararken sonu ölüm oldu.
O Wendell foi suspeitamente atropelado por um comboio, depois de roubar uma bracelete de diamantes e durante 6 semanas, a sua irmã procura o depósito e acaba morta.
Okuryazarlık oranında 7. sıradayız, matematikte 27.'yiz,... bilimde 22., ortalama yaşam süresinde 49.,... bebek ölüm oranında 178.,... ortalama hane gelirinde 3.,... işgücü oranında 4. ve ihracatta da 4. sıradayız.
Somos o sétimo em literacia, o 27.º em Matemática, o 22.º em ciência, o 49.º em esperança de vida, o 178.º em mortalidade infantil, o terceiro em rendimento familiar médio, o quarto em mão-de-obra e o quarto em exportações.
Fukushima nükleer santralindeki sızıntı dördüncü seviyeden beşe yükseldi ve yediye yükselme ihtimali var ki aradaki fark yaşam ve korkunç bir ölüm gibi.
A central nuclear de Fukushima diz que a fuga de radiação de Nível 4 que foi aumentada para Nível 5 pode ser aumentada para Nível 7, o que é a diferença entre a vida e uma morte horrível.
Mellie'nin sözlerinin ülkeyi ve müttefiklerimizi harekete geçirmek için benim tarafımdan yürütülen halkla ilişkiler stratejisinin bir parçası olduğunu ve Kinyazi'nin ölüm mangalarına engel olmak ve bölgedeki çıkarlarımızı korumak için..
Diz que o que a Mellie disse foi uma estratégia orquestrada por mim para reunir o País e os nossos aliados para mostrar que vou usar o capital político da minha mulher, todo o Fort Knox, para acabar com os Esquadrões da Morte
Gövdede ve kollarda ölüm öncesi oluşmuş bir çok kemik hasarı mevcut ayrıca kafatasında da darbeye bağIı hasarlar var.
Há uma profusão de danos perimortem nos ossos do braço e do torso, assim como no crânio.
Evet ama bu sefer ölüm nedeni, tam kalbine isabet eden iki kurşun ve bizim adamımız da ateşli silahlar kullanmıyor.
Sim, só que desta vez a causa da morte foram dois tiros no coração e o nosso criminoso não usa armas.
Sigorta evrakları. Evlilik cüzdanı. Ölüm ve doğum belgeleri.
Coisas do seguro, certidão de casamento, de óbito e de nascimento.
Ona dair elimdeki her şey... Ölüm ve doğum belgeleri o kasanın içindeydi.
E basicamente tudo que o tinha dele, certificados de nascimento, óbito, estavam naquele cofre.
Burası kamu arazisi ve kaza sonrası ölüm.
- Fatalidade veicular.
Kulağından gelen kan ve serebrospinal sıvı ölüm nedenini kafatası kırığı olarak açıklıyor.
Sangue e fluido cerebro espinal excretados da orelha sugerem que a causa da morte foi fractura na base do crânio.
Sadık bir şekilde hizmet etmek için yemin ettiğim adam aşağıda ölüm-kalım savaşı veriyor. Ve sen bunu politik bir fırsat olarak görüyorsun.
O homem a quem jurei servir fielmente está a lutar pela vida dele lá em baixo, e voc ~ es vêm isto como uma oportunidade política.
Ölüm döşeğinde sana ve Yvette'e onların varlığından bahsetti.
Contou para vocês da existência deles quando morreu.
Delta ekibindeyken, ölüm ve korku yaydı. Düzeni durdurmak için bir yol keşfetti.
Quando ele era Delta, ele espalhou morte e medo, e descobriu uma maneira de parar isso.
Korku ve yozlaşma ölüm ve kıtlık...
O medo e a doença.
Adam Noel Baba gibi giyinmiş Ve yanına kendi icat ettiği silahlarından birini alıp gittikleri partiyi basmış. Onlar için vahşice bir ölüm hazırlamış.
Ele foi à festa em que eles estavam... vestido de Pai Natal... levou consigo uma arma, que ele fez com as próprias mãos... ele começou a matar quem se portava mal.
Evet ve Cazuli Halı Fabrikası'nın sahibi George Cazuli, ölüm tehditlerine yabancı olan birisi değil.
E o proprietário da Carpetes Cazuli,
" Ölüm arkasında durdu ve şöyle dedi :
" A MORTE PÔS-SE ATRÁS DELE E DISSE :
Çekingenlik falan kalmıyor yani. Sonra bir bakmışsın ölüm döşeğindesin ve vücudundan ateş çıkarır resmen...
Vai-se tudo, inibições fora com elas, a seguir dás por ti na cama, a morrer, e com o corpo a arder por fora...
Bunu yaratmak için birçok ölüm ve yıkım oldu.
Toda a morte e destruição que foi preciso para a criar.
Keith ve ailesine ölüm tehditleri...
Ameaças de morte contra o Keith e a sua família.
Ölüm bizi ayırana kadar demiştik ve ben ölmedim.
Até que a morte nos separe. E eu não morri.
Bazı belirtiler gösteriyor- - Tehlike isteği, ölüm ve yasak davranışlara olan ilgisi- -
Está mostrando sinais de comportamento de risco, fascínio com a morte, e comportamento inadequado.
Biz konuşurken, bir ölüm mangası beni öldürmek üzere yola çıktı ve bu kamptaki herkesi.
Enquanto falamos, um esquadrão vem aí para me matar... e a todo o pessoal neste acampamento.
Ölüm sebebi ciddi kan ve sıvı kaybı. Buna sebep olan da içten dışa doğru canlı canlı yanma.
A causa da morte é a grande perda de sangue e fluidos, como um resultado agudo de ser queimado vivo de dentro para fora.
Peach'e gittim ve ona ölüm kalım meselesi olduğunu onu geri almamız gerektiğini söyledim.
Falei com a Peach e disse-lhe que era um caso de vida ou morte e que tínhamos de reavê-lo.
Ölüm neden ve yöntemi vucüt dökümü yöntemi uymuyor.
A causa mortis e o método de largada não indicam isso.
" Ölmek üzere olmam ve yaşam desteğinin sadece ölüm anını ertelemeye yönelik olması durumunda a şıkkı, sondayla beslenmek istiyorum b şıkkı ancak doktorum tavsiye ederse sondayla beslenmek istiyorum ve c şıkkı sondayla beslenmek istemiyorum.
"Caso esteja perto de morrer, e os aparelhos só estejam a adiar a minha morte, em primeiro lugar, quero ser alimentado por sonda, segundo, só quero a sonda se o meu médico recomendar, e terceiro... não quero ser alimentado por sonda."
"Azılı bir katil olan Kandinsky kurbanlarına ölünceye kadar..." "... ölüm seti dediği çantasında taşıdığı... " "... kerpeten ve İngiliz anahtarıyla işkence yapmasıyla bilinir. "
Um assassino de sangue frio, o Kandinsky é conhecido por torturar as suas vítimas até a morte com alicates e chaves de fendas, que ele carrega no seu kit de assassino.
Diğer yirmi milyonu ise ağır ve acı dolu bir ölüm tadacak.
Outros 20 milhões sofrerão uma terrível morte lenta.
Audrey ve diğerleri içerideler ve bu ev bir ölüm tuzağı.
A Audrey e os outros estão lá dentro e esta casa é uma armadilha mortal.
- Bana o aptalca soruyu sordun ve dünyam başıma yıkıldı, ve o geri döndü magazin gazetelerine düştüm, ölüm tehditleri aldım iş hayatım sürekli bir risk altında sen hayatımı mahveden misin?
- Fez-me aquela pergunta idiota e o meu mundo desmoronou-se, ela veio para cá, eu fui parar aos tabloides, recebi ameaças de morte, o meu emprego está constantemente em perigo e arruinou a minha vida?
Sparling ve ben ölüm haberini vermek için... Robert Carlson'ın karısının yanına gittiğimizde birden kocası ortaya çıkıverdi.
A Sparling e eu fomos dizer à esposa do Carlson que o marido morreu.
Saat 5'te "Ölüm ve Donat" seminerim var.
Tenho um seminário daqui a cinco minutos.
Ölüm oranının nefesinin ensenizde olduğunu ve gelecekten korkmuş, yaşlı bir tavuk gibi kaçtığınızı öğrendim.
Aprendi que a mortalidade o assusta, e foge dos avanços médicos como uma galinha velha.
Grimmlerden oluşan ölüm ekipleri kırsal bölgeleri dolaşıp, kelle alır, göz oyar kolları, testisleri keser ve sonra da Sterbestunde damgasıyla kurbanlarını işaretlerlerdi.
Eram esquadrões Grimm, da morte. Andavam pelo país a cortar cabeças, arrancando olhos, braços, pernas, testículos, E marcando as mortes, com o símbolo da sterbestunde.
Güven ve arkadaşlığın bir göstergesi olarak, sana Ölüm Ejder'ini öğreteceğim.
Como demonstração de confiança e amizade, vou ensinar-te o Dragão da Morte.
Varlıkta, yoklukta onur ve uyum, ölüm ayırana kadar.
Na riqueza e na pobreza. Honra e obedecer até que a morte nos separe.
Biliyorsun, Pete koşuya diye gitti ve kimse onu bulamayınca ölüm haberini aldık.
Sabia que o Pete foi correr, desapareceu, e estava morto?
Ölüm, hayatımızın zor ve talihsiz bir parçasıdır.
A morte é uma difícil e infeliz certeza.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]