English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → portugués / [ Y ] / Yalnız değil

Yalnız değil traducir portugués

1,432 traducción paralela
Ben yalnız değil, başkasıyla birlikte.
O Ben não está sozinho, está com outra pessoa.
- Geldi ama yalnız değil, karısıyla beraber geldi!
- Mas não veio sozinho. Ele casou-se
- Yalnız değildi, değil mi? - Değildi.
- Ele não estava sozinho, pois não?
O arabada yalnız değildin, değil mi?
Isso é ridículo. Não estavas sozinho naquele carro, pois não?
Akıllarımız yalnız değil.
As nossas mentes não estão sozinhas.
- Yalnız değil, Oliver adında bir adamla.
Não. Está com um tal de Oliver.
Artık yalnız değil.
- Só, já não está.
Artık o kadar yalnız değil.
Ele já não está tão solitário.
Düşünüyordum da dışardaki insanların hiçbiri yalnız değil ve bizi hiç tanımıyorlar bile
Estava aqui a pensar sabem que não há uma única pessoa nas bancadas que nos conheça?
Artık o kadar da yalnız değil, değil mi?
Agora já não estás tão solitária, pois não?
- Hayır, yalnız değil.
- Não, sozinho não.
Veya yalnız değil miyiz?
Ou não estamos sozinhos?
Ülkemize yönelen tehlike yalnız başıboş teröristler değil. Bu arada bunlar, 20 yıldır süren başarısız dış politikamızla bizim yarattığımız teröristler.
A ameaça para a América não são só os terroristas que por aí andam à solta, terroristas que, a propósito, ajudámos a criar, com 20 anos de uma política externa falhada.
Yalnız bu partidekiler değil. Belki de daha önemlisi, burada bulunma imkanı olmayanlar.
Não só os membros deste partido... mas talvez, e mais importante ainda, quem não pode estar aqui.
Çocuğun suçu değil. Eğer söylemezsen çizgi filmlerini alırım. Ve bütün geceyi yine yalnız başına geçirirsin.
Se não disser, não vai assistir desenho animado e ficará sozinho a noite inteira.
Noel öncesinden beri yalnız kalmamıştınız, değil mi?
Desde antes do Natal, você não fica na casa dela, certo?
O kabız ve denetleyici biri değil, yalnızca hoş.
Ela não é tensa e mandona. Ela é muito fixe.
Seni yalnız bırakmama sebebim kafamın karışık olması değil.
Há uma razão para não te deixar em paz. Não porque esteja confusa.
Bizi yalnız bırakmayacaklar, değil mi?
As coisas vão de mal a pior, não é?
Bay Doyle, yalnız bırakılmamasını özellikle istedi, dediniz değil mi? - Evet, bir aptallık yapabileceğinden korkuyordu.
E o Monsieur Doyle não queria mesmo que ela ficasse sozinha.
Eğer bir rüya görmüşsen, bu gerçek olacak Yalnız, gerçek hayatta bisikletle değil..
Se você viu um sonho, ele irá tornar-se realidade. Só que não vou andar a rondar por aqui...
O yalnız, bizim için bir tehdit değil.
Sozinho, ele não é uma ameaça para nós.
- Yalnız onu değil bütün kliniği.
- Não foi só a ele, foi a clínica toda.
Avukatlar yalnız dekorasyonla değil tamiratla da ilgilenmiş.
Os advogados de Donny Lopez não só redecoraram, eles também repararam.
Yalnız fuhuş değil Eric, insan kaçakçılığı da söz konusu.
Isto não é apenas prostituição, Eric.
Karar yalnız bize ait değil.
A decisão não é apenas nossa.
Eşiniz yeni öldü ama.. .. siz yalnız uyumuyorsunuz, değil mi? - Tabii ki yalnız uyuyorum.
A sua mulher acabou de morrer, mas você não anda a dormir sozinho.
Grayson bu işi yalnız planlayacak kadar zeki değil.
O Grayson não tem cabeça para estar nisso sozinho.
Yalnız içmek, bu iyiye işaret değil.
Beber sozinho nunca é um bom sinal.
Yalnız olmamız daha iyi değil mi?
Não é melhor quando estamos sós?
En yalnız adam o değil.
Ele não é o gajo mais solitário.
Bu yalnız olduğum için değil, bizim prova yemeğimiz olduğu için de değil.
Não é por eu estar sozinho e não é por ser o nosso jantar de ensaio.
Yalnız gitmesine izin vereceğimizden değil, tabi.
Não que deixássemos que ele ou ela fosse sem nós.
Yalnız yemek, erkek arkadaşımı beklemek, benimle değil, bir ışık aplikiyle vakit geçirmeyi tercih eden adamı.
A comer sozinha, à espera do meu namorado, que prefere passar o tempo com uma instalação de luz?
Romantik aşkı bilirim, yalnız yabancılara özgü değil.
Sei ser romântico, isso não é só para estrangeiros.
Yalnız fahişe ve pezevenkleri değil torbacıları da kızdırıyor.
Também se mete com os traficantes de droga. Vai fazer com que o matem.
Yalnız bir kadınla çocuğunun yaşamasına uygun bir mahalle değil.
Não é um bairro muito bom para uma mãe e um filho viverem sozinhos, pois não? É uma lixeira!
Bugün buraya gelme amacımız yalnızca bu feci olay hakkında konuşmak değil farkındalığımız için yanıtlar için bir forum oluşturmak.
Não estamos aqui hoje apenas para falar do que aconteceu, mas sim para criar um fórum para a nossa consciência, para respostas.
Yalnız o benim babam değil.
Só que ele não é meu pai.
- İkiniz de her şeyi yalnız yapabilen süper adamlar olduğunuzu sanıyorsunuz ama artık değil.
- Pensam que são super-homens que podem fazer tudo sozinhos, mas não podem.
Bunda yalnız olmak istemediğini biliyorum ama burada bir şey doğru değil.
Sei que não queres estar sozinha nisto, mas há algo que não bate certo.
Ama aslında, yalnız olmak çok da kötü değil.
Mas a verdade é que não é assim tão mau estar-se solteiro.
Ama yalnız kaldığın tek bir yer vardı, değil mi?
Mas, só havia um sítio onde tinhas estado sozinho.
Mahsul iki sene üst üste kötüydü. Zor durumda olanlar yalnızca Kızılderililer değil.
Perderam-se as colheitas dois anos consecutivos, e os índios não foram os únicos que sofreram.
Biraz yalnız görünüyor değil mi?
Meio solitária, não?
Anlaşmada yalnız bir cüce vardı, iki değil.
Eu aceitei um anão, não eram dois!
Yalnız siyasi geleceği değil, tüm geleceği Genel Kurul'da yapacağı o konuşmaya bağlı.
O futuro dele, e não só o futuro político, está pendente da Assembleia-geral.
Bu sorun değil.Aslında yalnız olmayı tercih ederim.
- Não faz mal. De facto, prefiro comer sozinha.
- Körveya değil ben yalnız girmiyorum.
- Não se passa o ano novo sozinha. - Eu vou passar.
Uyanmak için bu kadar yalnız kalmak yeter, değil mi?
E só por isso já vai valer à pena acordar, certo?
- Sorun değil. Sadece yalnız kalmak istiyorum.
Deixa, quero estar sozinha.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]