English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → portugués / [ Z ] / Zaten öyle

Zaten öyle traducir portugués

1,884 traducción paralela
Zaten öyle yapıyorum ben.
Azar o seu.
Zaten öyle olacağını düşünmemiştim.
- Nem queria de outra forma.
Zaten öyle bir şey yok.
Ela não tem tatuagem nenhuma.
Zaten öyle bir niyetin yoktu. O yüzden bunu yalanının intikamı olarak düşün.
Não ias chamar a proteção de testemunhas, portanto vamos chamar a isto o troco por mentires.
Zaten öyle. O, beni koruyordu.
Ela estava a defender-me.
Ben Anne Ayı öyle biri demedim zaten.
Bem, com certeza, essa não é a mamãe urso.
Öyle zaten.
E é.
Öyle yapacağız zaten.
É esse o plano.
Her zaman öyle yapıyorum zaten.
Sempre a observar, sempre a aprender.
Dr. Lightman duyguları kamçılamaya meyilli. Hepimiz öyle değil miyiz zaten?
O Dr. Lightman tende a ser dramático.
Yok ki öyle bir şey zaten.
Não ajuda. É um disparate.
Dean öyle zaten.
Dean... É.
Öyle de yaptık zaten.
E fizemos.
Hep öyle zaten.
Sim, foi só sorte...
Vic de öyle söylemişti zaten.
Que é consistente com a história do companheiro de bordo.
Öyle de yapabiliriz. Yaptık zaten.
E fizemos.
Öyle yapıyorum zaten.
Já estou.
Öyle zaten, Tanrı benim, karar da benim.
São. Eu sou Deus, e eu decido!
- Normal hâli de öyle zaten.
- É o estado normal dele.
Öyle yapacağım zaten, Jared.
Com certeza, Jared.
Öyle olmaması gerekiyor zaten.
Não é suposto serem engraçadas.
Keşke bebek de doğmuş olsaydı, ama sanırım herkes öyle zaten.
Que atencioso teres vindo. - Gostava que o bebé já tivesse nascido.
Yani New York Times'a, beni zaten hiç sevmediğine dair ilan vermeyeceksin, öyle mi?
Não vais pôr um anúncio no Times a dizer que nunca gostaste de mim?
- Hepsi öyle yapmaz mı zaten? - Kim?
- E todos não tentam?
- Zaten öyle yaptım.
- Já o esqueci.
Öyle olsun, senin yaptıracağın bedava ameliyata da ihtiyacım yok zaten
Sabes que mais? Não preciso da tua cirurgia à borla.
Zaten hep öyle olmaz mı?
Bem, não é sempre o caso.
Ben de öyle dedim zaten.
- Foi o que eu disse.
Öyle mi güvende olacaklar? Kapılarını çaldığım gün onları tehlikeye attım zaten.
Tornei-os vulneráveis no momento em que lhes bati à porta.
Son zamanlarda öyle olduk zaten.
Pois, bem, ultimamente tive de ser, sabes?
Şimdiye kadar hep öyle yaptık zaten.
É o que tenho feito.
- Ben de öyle yaptım zaten.
- Pois disseste, e eu usei.
Öyle olması gerekiyordu zaten.
Suponho que havia de chegar a isto.
- Hep öyle zaten.
- Pois, ele nunca está.
- Ben de öyle gösterecektim zaten.
- Farei com que pareça isso.
Öyle zaten!
E fedem!
- Öyle zaten. Fısıltılar, fısıltılar.
Burburinhos, burburinhos, burburinhos.
- Öyle Vince ama stüdyo senin için zaten endişeli.
- É, Vince, mas o estúdio já está preocupado contigo.
- Her zaman öyle değiller mi zaten?
Não estão sempre?
Öyle zaten.
É.
- Hep öyle oldu zaten.
- É sempre.
Öyle mi? Zaten bir yere gittiği yok.
Ele já não vai a lado nenhum.
- Öyle dedim zaten.
- Foi o que disse.
Hepsi öyle der zaten.
- É o que dizem todos.
Bu öyle tahmin edilebilecek bir şey değil zaten.
Não vou adivinhar.
Sürekli bundan bahsediyordu zaten, öyle değil mi tatlım?
Ela estava sempre a pedir isso. Não é, querida?
Zaten öyle yapıyorum, Lily.
Precisas tanto dele, quanto ele precisa de ti.
- Hayır. Amacı da o zaten. Ama öyle bir teçhizatı nereden bulacak ki?
Não, e sei que é essa a intenção, mas ele não devia ter acesso a esse tipo de equipamento.
Muazzam şeyler. Daktiloskopinin tarihi öyle ya zaten.
É uma coisa fascinante, como toda a história da dactiloscopia.
Öyle zaten.
Já estão.
- Öyle zaten.
- E é.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]