English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → portugués / [ Ö ] / Öyle bir şey değil

Öyle bir şey değil traducir portugués

1,061 traducción paralela
Öyle bir şey değil.
Não é nada disso.
Hayır, öyle bir şey değil.
- Não, nada disso.
- Öyle mi? - Öyle bir şey değil.
Não é nada disso.
Kapanış ve vergileri hariç öyle bir şey değil.
Nada é seguro, excepto a morte e os impostos.
Alf, bu öyle bir şey değil.
Não Alf, não é nada disso.
Öyle bir şey değil.
Com certeza, uma boa mulher.
Bu bir randevu yada öyle bir şey değildi, değil mi?
Não é que fosse um encontro ou assim, certo?
Hayır, bu öyle bir şey değil.
Não, não é nada desse género.
- Tam olarak öyle bir şey değil, Başmüfettiş.
Não é bem isso, inspector.
Hayır Ramon, öyle bir şey değil.
Não, Ramón, não é isso.
Bu öyle bir şey değil.
Não foi assim.
Hayır, anne, öyle bir şey değil, ben sadece...
Não, Mãe, não é isso, é que...
Size söyledim bu öyle bir şey değil!
Não estou interessada. É um idiota.
Adamda ahlak diye bir şey yok öyle değil mi tatlım?
O fulano não tem moral nenhuma, não achas, querido?
Sen kendini bir şey sanıyorsun, öyle değil mi?
Achas-te o maior, não é?
Öyle bir şey yapmayacaksın, değil mi, ahbap?
Não vai fazer isso, pois não, amigo?
Saçma sapan bir şey yapmayacaksın, öyle değil mi?
Não vais fazer nada estúpido, pois não?
Bilirsin, önemli bir hadise veya öyle öyle bir şey söz konusu değil.
Não foi um caso importante.
Herkes öyle der. Kızılacak bir şey değil.
Toda a gente nos chama nativos.
Çok tuhaf görünüşlü bir şey öyle değil mi?
Não é uma coisa muito bonita, não acham?
Öyle bir şey söylemediniz değil mi?
Não disse isso, pois não?
Aşk harika bir şey. Öyle değil mi Chris?
O amor não é o máximo, Chris?
Tabii ki değil, hiç öyle bir şey yapar mıyım?
Podia ir subindo até ser o homem com a arma tranquilizante.
Öyle gözüküyor olsa bile, ne yaptığını bilmeden, rastgele yapılan bir şey değil.
Não é que eles não saibam o que fazem, apesar de assim o parecer.
Yapabileceğim hiç bir şey yok, öyle değil mi?
Não há nada que eu possa fazer, não é?
Bu felsefeyi benimsemişseniz, ki gördüğüm kadarıyla öyle yapmışsınız şirketlerin çalışanlarına vefa borçlarını ödemesi beşikten mezara güvenlik gibi şeylerin serbest girişim sistemi dâhilinde gerçekleşebilecek bir şey değil.
Se estás a expor uma filosofia, que aparentemente estás... que a corporação deve aos empregados... um bom sistema de seguro do berço até à morte, não me parece que isso possa ser conseguido... dentro de um sistema empresarial livre.
Neyse... Mutlu olmak da öyle ahım şahım bir şey değil.
E sabe que mais, ser feliz não é nenhuma maravilha.
Teknoloji muhteşem bir şey, öyle değil mi?
A tecnologia não é maravilhosa?
Bu da kutlamamız gereken bir şey, öyle değil mi?
Mas isso também é motivo para comemorar, n'est ce pas?
İzninizle bir şey soracağım, Mösyö Stoddard. Mösyö Pace'in öldürüldüğü akşam, Madam Middleton sizin evinize gelip av kuşlarından aldı, öyle değil mi?
Diga-me, monsieur Stoddard, se quiser, na noite em que o Sr. Pace foi morto, a madame Middleton veio a sua casa para buscar algumas aves de caça, não veio?
-... neden korkuttuğunu anlatacaksın - hayır, ben öyle bir şey yapma- - oh, dün yaptıklarımı söylüyorsun, değil mi?
- Não, eu não o marquei! Tu referes-te no interior, não é?
Şey, bilirsin kıIık değiştirip, şehre inmiş bir kral kulağa biraz tuhaf gelirdi, öyle değil mi?
Bom... A realeza a sair disfarçada. Parece um bocado estranho, não achas?
Çünkü eğer ciddi kalp rahatsızlığı olan birini göreve yolladıysanız ve bu kişi kalp bağlantılı bir vakadan dolayı ölseydi cevaplamanız gereken çok şey olurdu, öyle değil mi, Doktor?
Porque, quando se dá a ficha médica limpa a um doente cardíaco... e ele morre do coração, isso é um problema danado.
Öyle bir şey de değil.
Nada disso.
Dostum öyle bir sey degil.
- Não faz sentido.
Pekâlâ, eğer gerçek böyle bir şey olmadığını düşünüyorsan onlara katılmalısın, öyle değil mi?
Bem, se te sentes assim é melhor juntares-te a eles, não é?
Öyle terketip gidebileceğin bir şey değil.
Não é algo que se possa recusar.
- Tatsız bir şey, öyle değil mi?
- É desagradável, não é?
- Vay be, öyle bir şey milyonlar değerinde olmalı, değil mi?
- Algo assim deve valer milhões!
O bir aziz değil, sadece dürüst biri. Öyle bir şey ki...
E ele não é um santo, apenas um ser humano decente Uma coisa que não podes...
Bir şey olursa Leon benden sana yardımcı olmamı istemişti ve sanırım bir şey oldu, öyle değil mi?
O Leon pediu-me que te ajudasse se acontecesse alguma coisa, e acho que aconteceu, certo?
Aşk komik bir şey, öyle değil mi?
Estou a criar uma criança sozinha.
Bu ondan beni Tahitiye göndermesini veya öyle bir şey istemek gibi değil ki... bu tamamen iş.
Não lhe estou a pedir que me mande para o Tahiti. Isto é apenas trabalho.
Ben hayatımı adalet peşinde koşmaya adadım oysa ki adalet size bir şey ifade etmiyor, öyle değil mi?
Dediquei a minha vida a procurar a justiça, mas a justiça não significa nada para vocês, pois não?
Öyle bir şey yapmam mümkün değil.
Não farei tal coisa.
Yani Hellstorm zararsız bir şey öyle değil mi?
Então o Hellstorm é inofensivo?
Öyle ahım şahım bir şey değil ama orduya dönmeni sağlayacak.
Não é espectacular, mas voltará ao exército.
Cinler gibi değil. Hiç de öyle hoş bir şey değil, korkarım ki.
Não são tão agradáveis como os duendes.
Ama ikinizin arasında güçlü bir bağ var öyle değil mi? Bence bu harika bir şey!
Mas tiveste sorte, porque parecem ser almas gémeas.
Öyle bir şey yaptın ki kılıcın umurumda değil.
Uma bela façanha a tua. Não me importa a tua espada.
Onların gezegenini çöle döndürecek bir şey yaptın, öyle değil mi?
Algo que fez transformou este planeta num deserto, não foi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]