English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → portugués / [ Ş ] / Şavaş

Şavaş traducir portugués

44,813 traducción paralela
Siz.. .. sikik insanlar tarafından..... bizden çalınmış olan bir savaş.
Uma luta... que nos foi roubada por vocês, cabrões.
.. her birinizin bize bir savaş borcu var.
Na minha opinião, cada um de vocês deve-nos uma luta.
Britanya İmparatorluğuna karşı bir savaş için mi?
Uma guerra contra o Império Britânico?
Kazandığım her savaş..... kaçtığım her ölüm.. .. yaptığım her fedakarlık..... hepsinin, durumu beş saat..... önceye döndürmek için tekrar etmesi gerekiyor.
Todas as lutas que ganhei, todas as mortes às quais escapei, todos os sacrifícios que me saíram do sangue terão de ser repetidos apenas para levar as coisas de volta ao que eram há algumas horas.
Kapımızdaki savaşın seninle veya çocuklarınla bir ilgisi yok.
A guerra que se aproxima não vos pertence, nem aos vossos filhos.
Borcu yüzünden, hayatının sonuna kadar.. .. bu savaşı verecek.
Com a dívida que ele tem, vai travar esta luta para o resto da vida.
Benim uslu olmamı..... bu savaşı kazanabilmemizi sağlayacak..... en muhtemel şeyin, senin bağlılığın olduğunu söyledi..
Que eu ficasse quieto a ouvi-lo. Mas avisou-me que o teu compromisso na possível e grandiosa vitória nesta nossa guerra
Gerçekleşmesi için bu savaşı feda eder miydin?
Trocarias esta guerra para fazer com que fosse verdade?
Şimdiye dünyada bir savaş başlattığında.. .. dünyanın karşılık verdığini bilmen gerekirdi.
Agora já vês que quando declaras guerra ao mundo, o mundo riposta.
O bir savaş gemisi ve Kaptan Teach'in..... görüldüğü son noktadan yaklaşıyor.
É um navio de guerra e aproxima-se a partir da última posição conhecida do Capitão Teach.
Herkes önümüzdeki savaş için hazırlanıyor olmalı.
Estarão todos a preparar-se para a luta.
Bu savaş sona erse bile..... en iyi ihtimalle sonuç yine de belli değil.
Se esta luta vier a acontecer, o resultado não é certo.
Yani bu savaşın biteceğinden emin olmak istiyorum.
Por isso, queria assegurar-me de que esta luta não acontecerá.
Eğer bu savaşı kazanabileceğini düşünüyorsa..... bir hazine için bile olsa, neden bu zaferi bize.. .. elleriyle veriyor?
Se ela pensou que podia vencer esta luta, porque haveria de oferecer-se para nos vender a vitória, mesmo por uma fortuna?
Flint'in savaşı...
A guerra do Flint...
Yeni Dünyadaki en tanınmış İngiliz Valisi Havana Limanı'na altında savaş gemisiyle yanaşmak için izin istiyor.
O Governador britânico mais reconhecível no Novo Mundo tanta navegar com o seu navio de guerra e requisitar uma audiência no porto de Havana.
Benim savaşım bu.
Esta é a minha guerra.
Şu anda... Bu savaşı kazanmak için valinizin yardımına muhtacım.
Mas, agora mesmo, preciso da ajuda do vosso Governador para a vencer.
Madi'ye söz verdik. Annesine, halkına. Aynı savaşın tarafı olduğumuza dair.
Demos a nossa palavra à Madi, à mãe dela, ao povo dela, de que estávamos todos comprometidos na mesma guerra.
Gel gör ki onların savaşı şu anda benim için anlamsız.
Mas a guerra deles... Agora, essa guerra não tem significado para mim.
Benim savaşım onlarla.
Essa era a minha guerra.
Savaşı kaybetmektense zulayı kaybedip savaşı kazanmayı yeğlerim.
Era a única maneira de evitarmos uma luta que muito provavelmente perderíamos.
Woodes Rogers geri dönüyor. Bu savaş daha sona ermedi.
Woodes Rogers vai voltar e esta luta nem está perto de acabar.
Hem kentsel dönüşümle savaşıp hem de New York'un en büyük şehir planlamacısıyla düzüşemem.
Não posso combater a elitização e dormir com o filho do maior construtor civil de Nova Iorque.
Baban Oxford'ta okurken, düşmanla mağaralarda savaşıyordu.
Ele enfrentou o inimigo em grutas enquanto tu estudavas em Oxford.
Hayır savaşın. İnanmayanlar savaşın. Savaşın onlarla!
É uma luta contra os descrentes que não O aceitam como amigo e aliado!
Savaş onu gerçekten değiştirdi. Sadece... ne kadar olduğunu çözemedim.
A guerra afectou-o muito, mas eu não percebi até que ponto.
Sen pijamalarınla yatağın altında saklanıp. kız gibi ağlarken ben Ruslarla savaşıyordum.
Eu lutei contra os russos enquanto tu te escondias debaixo da cama a chorar!
Savaş gibi bir şey olacak.
Isto vai ser uma guerra.
Diyor ki ; "değerli oğlunu öldüren" savaş suçlusunu Rebecca Ingram için...
Diz que quer levar à justiça a criminosa de guerra Rebecca Ingram.
Rebecca Ingram, savaş suçlusu.
Rebecca Ingram, criminosa de guerra.
Bu savaş başlamadan önce, herkesin rolleri değişmeden önce, Baban Flint'i Nassau'daki herkes gibi güvensiz bıraktı.
Antes desta guerra começar, antes dos nossos papéis mudarem, o teu pai desconfiava de Flint tanto quanto qualquer outro em Nassau.
Deniz Savaşı'na geçiyoruz. Ve biz onu ve bizi buradan çıkaracağız.
Vamos a bordo do Walrus e vamos levá-lo, e a nós, daqui para fora.
Ama savaş halindeyiz...
Mas estamos em guerra...
Onlarla birlikte savaşırsak, yaşamak için iyi bir şans var, Bizim yerimizi tutun, belki de onlarla savaşın.
Se os combatermos juntos, temos boas hipóteses de viver, aguentar a nossa posição, talvez até expulsá-los.
Boşverebildiğin erkeklerin varsa, onları Deniz Savaşı'nda kullanabilirim.
Se tiveres homens livres, davam-me jeito no Walrus.
Uygarlıkla savaş mı?
Uma guerra contra a civilização?
Medeniyet, 10.000 yıldır savaşı kazanıyor Senden zengin, cesur, güçlü ve akıllı olanlara karşı.
A civilização anda a ganhar essa guerra há dez mil anos contra homens mais ricos, corajosos, fortes e espertos do que tu.
Beraber savaşırsak sağ kalma ihtimalimiz var.
Se os combatermos juntos, temos boas hipóteses de viver.
Öldüğünde inandığı değerler uğruna savaş veriyordu.
E lutava por algo em que acreditava, quando morreu.
Bu sefer ise kimsenin durduramayacağı bir savaş mı başlatacaksınız?
E agora queres começar outra que nenhum homem pode esperar acabar?
Bu savaş çıkacak.
Esta guerra vai começar.
Vali Raja bana zulanın kayıp kısmını çoktan savaşın finansmanına saydığını söyledi.
O Governador Raja assegurou-me de que já tinha descartado o tesouro desaparecido, sendo o esforço de guerra de primordial importância.
Bunu değiştirmek için savaşıyoruz.
Lutaremos para mudar isso.
Lakin o zula fitili ateşlenecek savaş için hayati öneme sahip.
Mas aquele tesouro é vital para o sucesso da guerra que estamos prestes a começar.
Ya fidye ya da savaş. İkisi birden yürümez.
Podemos pagar o resgate ou ter a nossa guerra, mas não podemos ter as duas coisas.
Hiçbir şey değişmedi, savaşın için ondan vazgeçmemizi gerektirecek kadar.
Nada mudou que justifique trocar a vida dela pela tua guerra.
Bu savaş onun canından kıymetli mi?
Esta guerra é mais importante que a vida dela?
Savaş onun canından kıymetli mi?
Esta guerra é mais importante que a vida dela?
Onun hayatına karşılık savaşını sürdürmeni haklı çıkaracak hiçbir neden yok.
- Nada justifica trocar a vida dela pela tua guerra.
Farz edelim ki savaşın başladı. Yeni Dünya'yı sardı.
Assumindo que a tua guerra começa e se espalha pelo Novo Mundo.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]