A drive traduction Turc
10,379 traduction parallèle
None of us were gonna drive back t-to Trenton last night.
Hiç birimiz dün gece Trenton'a geri gitmeyecektik.
Feel like a drive?
- Gezmeye çıkalım mı?
I went for a drive.
Gezmeye çıktım.
Bit of a drive for her, but she brings the shopping.
Yol biraz uzak ama alışverişe gideriz.
Take him outside. We're going for a drive.
Dışarı çıkart, gidiyoruz.
Ivan ever take you for a drive to... Belanglo?
Ivan, seni arabayla Belanglo'ya doğru gezintiye çıkardı mı?
And it's-it's not that far of a drive?
- O kadar uzak da değil...
- I took a drive.
- Gezintiye çıkmıştım.
Including no screeching tires before or after the shooting, so a drive-by's probably out, sir.
Ne kurşunlamadan önce ne de sonra hiç lastik izi yok. Yani hareket hâlindeki araçtan ateş açılmamış, efendim.
It's that fight that is gonna drive you to be a great agent.
Harika bir ajan olmanın yolunu açacak şey bu mücadelen.
Don't drive, I will get you a driver.
Arabayı sen kullanma. Yedek sürücü çağırayım.
Then you can give your flash drive to the New York Times.
Daha sonra sen New York Times'a flash belleği verebilirsin.
What kind of work are you doing down here in the middle of the night, and why does it involve washing a jump drive in the kitchen sink?
Ne iş gecenin bir yarısı, burada ne yapıyorsun... ve neden evyede flash belleği yıkıyorsun?
I mean why would you drive an imported car in such a tiny country?
Bizimki gibi küçük bir ülkede ne diye ithal araba kullanırlar ki zaten?
And that's why I drive a city car too.
İşte bu yüzden ben de küçük bir araba kullanıyorum.
He's on a no-fly list, a no-drive list, and a no-walk list.
Uçak yasakmış, otobüs yasakmış yürümek yasakmış.
He made a terrible scene and threatened to drive his Ferrari into a tree.
Ağzına geleni söyledi ve Ferrarisini bir ağaca toslamakla tehdit etti.
Fancy a drive?
Rahat sürebiliyor musun?
You say I have to go and knock on a door, cos that's where Dad is, and as soon as it's opened you drive off.
Babamın orada olduğunu ve gidip kapıyı çalmamı söyledin. Kapı açılır açılmaz gidiverdin.
Then I got a surf board and this pole, and... now when I don't like the way things are going I just get in my van and... drive.
Sörf tahtamı ve yelkenmi alırdım ve bazı şeyler yolunda gitmediği zaman kamyonetime biner ve giderdim.
Roads and Traffic have no record of Ivan owning a Nissan 4-wheel drive.
Yol ve Trafik Müdürlüğü'nde Ivan'ın üstüne dört çeker bir Nissan yok.
You know, I've typed about 100 different ways of entering "Silver 4-wheel drive" and drawn a blank every time.
"Gümüş dört çeker araç" diye yüz farklı şekilde yazdım yani her seferinde de babayı aldım.
What kind of psychosis would drive a man to do that?
Ne tür bir psikoz bir adama bunu yaptırır?
Kat could drive Gandhi to smack a baby... hard.
Kat, Gandi'ye bile bebeğe sert bir tokat attırtır.
Once they get a look at what's on that flash drive.
O sürücüde ne olduğuna bir göz attıktan sonra.
A flash drive like yours, but hers is taken from Abdul Abbas'computer.
Seninki gibi bir flash bellek, Abdul Abbas'ın bilgisayarından kopyalanmış.
You drive a hard bargain, Miss Jade.
Çok sıkı bir pazarlık yürüttünüz Jade Hanım.
Would you drive a tank on a golf course?
- Golf sahasına tankla gidilir mi?
Someone shot Tate in the head with a.22-caliber handgun and dumped his body off Mulholland Drive.
Birisi Tate'i başından 22'lik bir silahla vurdu ve cesedini Mulholland Yolunda bıraktı.
Mr. Harrison, in a fit of well-deserved despondency, hitched a ride up to Mulholland Drive and shot himself in the head.
Bay Harrison. tamamen hakkettiği gibi bunalıma girip. Mulholland Drive'a çıktı ve kendisini başından vurdu.
That means there's a copy of me still in the hard drive.
Bu da demek ki hard diskte hâlâ bir kopyam var.
A kid can drive you furious.
Bir çocuk seni çileden çıkarabilir.
If you drive out every rat, I'll pay you the price of a cow.
Bütün fareleri kovarsan sana bir inek fiyatı öderim.
You kill that prince, their god, you drive a stake right through their fucking hearts.
Ama eğer o Prens'i, onların tanrısını öldürürsen kalplerinin tam orta yerine bir kazık saplarsın.
And it will drive you to a madness only soothed by thrusting a blade into the belly of the reeve.
Baş muhafızın karnına kılıcını sapladığında ancak yatışacak kadar çıldırtacak seni.
That's near East Tripp Drive.
Doğu Tripp Drive'a yakın.
Yeah, well, you'd drive a man to murder.
- Evet, sen de insanı katil edersin.
Whoever's the most sober is gonna get in their car, drive us to the Old Settler, where whatever D.E.A. trainee or marine who wants to buy our midnight kisses can do so for the price of cheap drinks and good conversation.
En ayık kimse arabasına binecek ve bizi Old Settler'a götürecek orada Narkotik adayı veya piyade gece yarısı öpücüğümüzü almak isteyen kim varsa ucuz içki fiyatına ve iyi sohbet için bunu yapabilir.
Like I'll be cleaning my hard drive for a week.
Bir hafta boyunca sabit disklerimi temizleyecekmiş gibi.
Like a hard drive blasted by excessive voltage, my mind is frayed.
Tıpkı aşırı gerilimde kavrulan bir sabit sürücü gibi... Beynim de yanıyor.
- Give it a test drive.
Test sürüşü yapalım.
This is where you stop. This is where you stop or I drive and I find a deep, deep river someplace and I make you stop in an awful way.
Orada duracaksın duracaksın ya da sürmeye devam eder bir yerde derin mi derin bir nehir bulur seni hoş olmayan bir yolla durdururum.
If he gets it here, and gets my people on his side, that honky-tonk upstairs is gonna turn into Cielo Drive.
O kanı buraya getirir ve insanlarım onun tarafına geçerse yukarıda ki batakhane, Cielo Drive'a dönüşecektir.
- I was late. And Professor Ashby said if we missed the deadline last night, we had to bring our film on a flash drive in person - before 10 : 00 A.M.
Geç kaldım ve Profesör Ashby akşamki teslim saatini kaçırırsanız filmi flaş belleğe koyup sabah 10 : 00'a kadar odama getirin demişti.
Ashby's computer was playing this video, copied to a flash drive, when the killer shot him in the head.
Katil Ashby'i başından vurduğu sırada bilgisayar flaş bellekten kopyalanan bu videoyu oynatıyormuş.
Had to run down to the studio and pick up a hard drive.
Stüdyoya gidip sabit disk aldım.
You're damaged goods, but you're charming and attractive, and you can drive a narrative.
Kusurlu bir malsın ama çekici ve etkileyicisin ve iyi bir hikaye anlatıcısısın.
Not bad for a test drive.
Test sürüşü için kötü sayılmaz.
Why would I steal a half a million dollars in cash, shoot four people, drive them to the E.R. while they're still alive?
Neden yarım milyon dolar nakit parayı çalıp dört kişiyi vurayım ve hala canlılarken, onları acil servise götüreyim?
Drive-by-wire? Cars like this, when you steer or step on the brake, - a computer translates that action into a signal, which...
- Bunun gibi arabalarda, direksiyonu çevirdiğinde ya da frene bastığında, bir bilgisayar bu eylemi sinyale dönüştürür, bu da...
You paid Dr. Fluke cash to create a program to let you hack into the Cochrans'car and drive it off a cliff with them inside of it!
Doktor Fluke'a, Cochran'ların arabasına sızmanızı sağlayacak bir program yaratması için nakit ödeme yaptınız ve onlar içindeyken arabayı uçuruma sürdünüz! Hayır.
drive 1003
driver 460
drivers 45
driven 78
drive safe 149
drive safely 90
drive carefully 91
drive fast 19
drive on 93
driver's license 82
driver 460
drivers 45
driven 78
drive safe 149
drive safely 90
drive carefully 91
drive fast 19
drive on 93
driver's license 82