A short traduction Turc
9,078 traduction parallèle
But in the meantime, we have an idea for a short-term cash windfall.
Ama bu sırada, bizim kısa süreli nakit akışı için bir fikrimiz var.
It was a short, lovely speech.
Kısa ve tatlı bir konuşmaydı.
You got a short memory, man. You and I did plenty before the 7.
Unutuyorsun. 7'ye katılmadan önce biz de çok farklı değildik.
My character's on a short five-minute healing rest, so...
Karakterim beş dakikalık iyileşme istirahatinde, yani...
It's a short walk from the dock to the witness box - I've counted it to be 13 steps.
Saydığım kadarıyla, Joe Miller'ın bulunduğu sanık yerinden tanık kürsüsüne yürümek on üç adım sürüyor.
I've only been here a short time.
Burada çok az kaldım.
Listen, this is awkward for everyone, but you were on a short list for when Captain Warren retired at the end of this year.
Dinle bu herkes için zor bir durum. Yüzbaşı Warren bu sene sonunda emekli olsaydı listede sende vardın.
Then shortly after, I was sent to purgatory, where I remained prisoner until a short while ago.
Kısa süre sonra, bende kendimi arafta buldum. Kısa bir süre öncesine kadar orada tutsaktım.
A short circuit, was it?
Kısa devre, öyle değil mi?
Fortunately, for you, we're already at a hospital, so when I rip your tongue from your skull, it'll be a short trip.
Şansına halihazırda hastanedeyiz dilini koparıp çıkardığında fazla uzağa gitmeyeceksin yani.
Yeah, according to my GPS, that's just a short 47-mile walk.
Evet, elimdeki GPS'e göre önümüzde sadece 75 km'lik bir yürüyüş var.
Yeah, Lena's on a short list for a position in the Commerce Department in D.C., so we're celebrating.
Lena'nın Ticaret Bakanlığındaki bir mevkide son adaylar arasına kalışını kutluyorduk.
After you do it, you got a short ride over to this warehouse.
Vurduktan sonra, hızlıca bu depoya geleceksin.
And if you read, you'll see that she only intended to be away for a short while!
Okursanız kısa bir süre gideceğinden laf arasında bahsetmiş.
Marion. I loved her like crazy, but it was a short thing.
Deli divane sevmiştim onu ama kısa sürdü.
Well, then, perhaps you could tell me whether you think it will be a short game or a long'un.
O hâlde oyununuzun kısa mı yoksa uzun mu süreceğini söyleyebilirsiniz.
I intend to take a short detour.
Hayır. Başka bir yere gidip geleceğim.
For me, it's only been a short time that I've been away.
Bana göre ortalardan kaybolmamın üzerinden kısa bir zaman geçti.
Your ToggleFly handle is on a short list of potential targets.
ToggleFly hesabin potansiyel hedef durumunda.
You know the first time J.D. Salinger wrote about Holden Caulfield was in a short story?
J.D. Salinger'ın, Holden Caulfield'la ilgili ilk kısa hikayesini hatırlıyor musun?
It was made to look like a short started it.
Kısa devreden çıkmış gibi gösterilmeye çalışılmış.
It's a short list.
Kısa bir liste olur.
Your honor, I need to get a short recess.
- Sayın Yargıç, ufak bir ara istiyorum.
Okay, you two, we were just at a funeral, and if that doesn't say that life is too short, I don't know what does.
Pekala siz ikiniz, daha yeni bir cenazedeydik ve hayatın ne kadar kısa olduğunu birlikte görmüş olduk.
Look, I know it's short notice, but I thought it would be a good time to talk about our game plan
Biliyorum daha çok uzun zaman olmadı ama ilerlemek için oyun planımızı şimdiden konuşmak
So she's off playing house, and we're a little short-staffed around here.
O yüzden gitti, şimdi evcilik oynuyor. Burada biraz personel açığımız var.
Once they're dead, the virus will become inert in a few short hours.
Bir kere öldüler mi, virüs birkaç saat içinde uyuşuk bir hâle geçecek.
Or S.T.A.R. Labs, for short?
Veya kısaca S.T.A.R. laboratuvarları?
We're gonna need a parade of character witnesses and experts, each one short, sharp, fully briefed.
Bir dizi tanığa ve uzmana ihtiyacımız olacak. Her biri kısa konuşacak, sağlam konuşacak ve tamamen bilgilendirilecek.
You may think that if you're falsely accused of a child's murder, you'd make that short walk.
Eğer bir çocuğun cinayetiyle haksız yere suçlanıyorsanız, kalkar kendinizi savunursunuz, değil mi?
BRANDO : He wanted to give me a long "no", and I favor short "noes".
Uzun bir "Hayır" dedi, ama ben kısa "Hayır" ları severim.
In the short few years they've been involved in residential and commercial properties they have suffered a combined loss of nineteen percent.
Birkaç kısa yıl içerisin de, Yerleşime uygun ve kar getiren her şeyimiz zarar görür ve buna bağlı olarak ş irketin yüzde 90'nını kaybederiz.
A very short window, Michelle.
Çok kısa bir süre olacak, Michelle. Ve bunu yapmamın tek sebebi
Preston's a little short-sighted.
Preston'ın biraz kısa görüşlüdür.
Well, it appears we're a car short.
- Bir araba eksik.
We're short a man. I know. I'm goin'with you.
- Biliyorum, ben de sizinle geliyorum.
Jessica Jones, you are a hard-drinking, short-fused, mess of a woman, but you are not a piece of shit.
- Jessica Jones... Fena içen, çabuk sinirlenen darmadağınık bir kadınsın. Ama pisliğin teki değilsin.
But it seems a little short.
Üçten fazla konuşma hazırladığımı sanmıyorum ama bu gerçekten kısa olmuş.
For the short term, yes, but it keeps Geraldine alive, gives us a chance to figure out a plan.
Kısa vadeli olarak evet ama Geraldine'in yaşamasını sağlar ve plan bulmamız için bize bir fırsat verir.
a black American president... Or a Muslim, to make short work of the current policy.
Amerika'nın zenci başkanı bir Müslüman veya siyasi gündeme dair azınlıklarla ilgili roller gibi.
Truth be told, I snuck in here a few weekends and made some short films.
Doğrusunu istersen, hafta sonları buraya gizlice gelip birkaç kısa film çektim.
Look, I've worked very hard to turn my life around in a very short amount of time.
Çok kısa bir sürede hayatımı yoluna sokmam gerekiyordu.
Okay, I have a very short window.
- Peki, çok kısa olsun.
I'll let you brag to your Bible buddies that you were the first one I ever offered a root beer, but only if you promise to keep your sermon short and sweet.
İyi arkadaşlarınla gurur duyarım ve kök birası ısmarladığım tek kişi sen olursun, Ama şayet vaazını kısa kesersen.
I got a call from the clinic, they need me, so my holiday is cut short.
Klinikten aradılar, gel dediler, ben de tatilimi yarıda kestim.
To make a long story short, she likes someone who's not into her.
Kısaca anlatmak gerekirse, ondan hoşlanmayan birini seviyor.
Long story short, I think I got all the onion dip off the phone, but I think there's still a few bite marks.
Uzun lafın kısası, telefonundaki dip sosunun hepsini temizledim galiba ama bir-iki ısırık izi vardı, geçmedi onlar.
A beloved citizen of Lothal, Minister Tua's life was cut short by this criminal band of rebels.
Lothal'ın sevilen bir vatandaşı Bakan Tua'nın hayatına asilerin bu suç çetesi tarafından son verildi.
It looks a little short.
Biraz kısa görünüyor.
I think we all just feel a little short changed.
Sanırım biraz aldatılmış hissediyoruz.
In short, inexperience is not a value. It is something to be...
Kısaca, tecrübesizlik önemli değildir.
a short time ago 16
shorts 41
short 461
shorty 285
shortly 55
shorter 26
shortstop 18
short hair 23
short round 22
short answer 29
shorts 41
short 461
shorty 285
shortly 55
shorter 26
shortstop 18
short hair 23
short round 22
short answer 29
shortcut 20
short and sweet 29
short notice 16
shortness of breath 58
short of that 17
short for 27
short version 22
shortly after 26
a shower 30
a shot 40
short and sweet 29
short notice 16
shortness of breath 58
short of that 17
short for 27
short version 22
shortly after 26
a shower 30
a shot 40