A thousand traduction Turc
9,975 traduction parallèle
It's about a thousand miles from here to the Canadian border.
Buradan Kanada sınırı yaklaşık bin kilometre.
I've been driving around all morning, but in this city, it's like looking for a needle in a thousand haystacks.
Sabahtan beri geziyorum ama bu şehirde samanlıkta iğne aramak gibi.
There's a thousand people in cal da king's circle,
Cal Da Kralının çemberinde binlerce insan var.
There's a thousand places to buy booze.
İçki alınacak binlerce mekân var.
And then he was shattered into a thousand pieces!
- Sonra da binlerce parçaya ayrıldı!
Imagine a thousand years of evolution taking place instantaneously.
Binlerce yıl süren evrimin bir anda gerçekleştiğini hayal et.
No, no, no, we're... it's a thousand people here. - We're okay.
Hayır, hayır, bir sürü kişiyiz burada.
A thousand times yes.
Binlerce defa evet.
Look, Walter, if that rogue jet gets within a thousand miles of our air space, we will launch and that will be that.
Bak, Walter. Eğer o jet hava sahamızın 100 km bile yakınına yaklaşırsa füzeyi ateşleriz. O kadar.
Please inform President Navarro that the rogue jet has passed within a thousand miles of my country.
Lütfen Başkan Navarro'ya saldırı jetinin, ülkemin hava sahasına 100 metreden daha az mesafede olduğunu söyle.
He saved, like, a thousand lives.
Yani, binlerce hayat kurtardı resmen.
You've done this a thousand...
Bunu daha önce binlerce defa -
It's this secret report about max rager making one in a thousand people
Max Rager'in her bin kişiden birini delirttiğini gösteren gizli bir rapordu.
A thousand rivals will jump up to challenge him.
Binlerce düşman onunla mücadele etmek için sıçrayacak.
What if I have messengered over a thousand-dollar check?
Ben sana bin doların üstünde bir çek yazsam.
The love that you feel for your son, can you imagine that a thousand fold?
Oğluma karşı beslediğin sevgi bunun binlerce katını düşünebilir misin?
And I got a way of making it a thousand times better.
Ve bunu bin kere daha iyi yapmanın bir yolu var.
Second, I want a thousand a week starting this Friday.
İkincisi bu cumadan başlayarak her hafta bir binlik istiyorum.
Oh, sure. But how do you avenge death by a thousand cuts?
Tabii de, bin kesikle ölümün intikamı nasıl alınır ki?
You want death by a thousand cuts. Do it!
Bin kesikle ölüm istiyordun, yap!
A thousand cuts, Wendy, - it's just a few words...
- Bin kesik Wendy, sadece söz...
- A thousand cuts...
- Bin kesik...
I've walked these streets a thousand times.
Bu sokaklardan binlerce kez geçtim.
That's like a thousand screws in there.
Orada binlerce vida var.
He filled this building with gold and mystic jewels and magical items from a thousand lands.
Bu binayı altınla, gizemli mücevherlerle ve binlerce ülkeden gelen büyülü eşyalarla doldurdu.
A thousand pounds.
Bin pound.
They were buried almost a thousand years ago.
Binlerce yıl önce gömülmüşler.
I have over a thousand doctors working - around the clock in labs...
Laboratuvarlarda durmadan çalışan binden fazla doktorum var.
Yes, I am a thief, and I want a thousand pounds to keep my mouth shut.
- Evet hırsızım. Çenemi kapalı tutmak için de bin sterlin istiyorum.
A thousand pounds?
- Bin sterlini mu?
If a picture's worth a thousand words, maybe he can provide us with a few.
Bir resim binlerce kelimeye değerse bu adam bize birkaç tane bulabilir.
I have been over that day a thousand times.
O günü kafamda bin kez düşündüm.
Over a thousand.
- Binin üzerinde.
Want to tell me how our classified network got within a thousand miles of the goddamn Internet?
Gizli ağımıza binlerce kilometre öteden nasıl sızıldığını söylemek ister misin?
For a thousand years, it has been waiting to learn what form it will take.
Yüzyıllardır hangi surete bürüneceğini öğrenmek için bekliyordu.
Oh, a thousand apologies.
Çok özür dilerim.
I told you a thousand times to come without that minibus.
Bin defa dedim, şunla mahalleye girme diye.
Lord, spare my beloved any tears. Make me suffer a thousand times a day. But spare me hopeless days.
d Allah'ım, se vdiğime çile dert verme d d İstersen her gün bana bin azap versin d d Ne olur ümitsiz günler verme d d İstersen derdime bin dert eklesin d d Kul hatasız olmaz, o da öyledir d
A thousand million.
Bin milyon.
A thousand million?
Bin milyon mu?
I've been a villain a thousand times over, and yet I'm about to get everything I desire.
Binlerce yıldır kötü biriydim ve ve buna rağmen istediğim her şeye sahiptim.
He just came back smarter and a thousand times more powerful.
Binlerce kez daha iyi ve güçlü olarak geri geldi.
I changed a thousand diapers, I taught myself to cook,
Binlerce bez değiştirdim, kendi kendime yemek yapmayı öğrendim.
He's been a thousand.
1000 adım öndeydi.
Let me just milk a few thousand Kraang worms.
Bana sadece birkaç bin Kraang solucanı süt ver.
I flew five and a half thousand miles and you don't have permission to film?
Ben beş buçuk bin mil uçtum ve filme izniniz yok mu?
I joined a hundred thousand other people just like us.
Bizim gibi olan yüzlerce insanın arasına katıldım.
One light became two and two became ten and ten became a hundred thousand.
Bir ışık iki oldu, sonra 10 ve binlerce ışığa dönüştü.
A hundred thousand candles burning as one.
Binlerce mum bir olmuştu.
Forty-two thousand fans at a high school football game.
Lise maçında kırk iki bin taraftar.
You learn how to accept it after a few thousand years.
Birkaç bin yıl sonra kabul etmeyi öğreneceksin.