A way out traduction Turc
9,921 traduction parallèle
It'll be okay, just for a short time, while we try and find a way out.
Her şey düzelecek, sadece kısa bir süre için, Biz de bir çıkış yolu bulmaya çalışıyoruz.
If there is a way in, there is a way out, right?
Giriş varsa çıkışta vardır, değil mi?
If there is a way in, there is a way out.
Giriş varsa çıkışta vardır.
If there's a way in, there's a way out.
Giriş varsa çıkışta vardır.
There's a way out!
Bir çıkış yolu var!
Please, please, i know a way out.
Lütfen, lütfen, bir çıkış yolu biliyorum.
We must find a way out.
Çıkışı bulmalıyız.
- There's a way out back.
- Arka tarafta bir çıkış var.
Finding a way out of the concept of disaster. But while refusing political compromise.
Politik tavizler vermeden felaket konseptinden bir çıkış yolu bulmak hakkında.
They want a way out... but they have too much pride to ask for help.
Bir çıkış yolu arıyorlar ama yardım istemeyecek kadar gururlular.
He could just want a way out.
Çıkış yolu istiyor.
He's found a way out.
Bir çıkış yolu var.
If you're half as bright as you think you are, you'll find a way out of here, too.
Eğer düşündüğünün yarısı kadar zekiysen sen de buradan gitmenin bir yolunu bulursun.
Now, why don't you put that stupid book down and help me find a way out of this tomb?
Şimdi, elindeki şu aptal kitabı bırakıp bu mezardan çıkış yolu bulmam için bana yardım etmeye ne dersin?
You know a way out of here?
Buranın çıkışını biliyor musun?
I'm a great admirer of your work and I would like to offer you a way out - of your situation.
Çalışmalarının büyük bir hayranıyım ve sana bu durumdan bir çıkış yolu teklif etmek istiyorum.
There were three of them. Then, from a long way away, out of the forest... Then Mummy came into the forest too.
Sonra, çok uzak yollardan, ormanın dışından anne ormana gelivermiş...
He owned a station, Warndurala Station, way out west in the Pilbara.
Bir çiftliği vardı, Warndurala Çiftliği, Pilbara'nın batısında.
You know, if we could figure out a way to make money from fast eating, we could get mighty rich.
Biliyor musun hızlı yiyerek para kazanmanın bir yolunu bulsaydık çok zengin olabilirdik.
Friends, colleagues and those who thought he was a figment of my imagination may I introduce, all the way from Paris... and completely out of the blue... my wonderful, wonderful husband!
Dostlar, meslektaşlar ve onun hayal gücümün bir ürünü olduğunu düşünenler, sizlere Paris'ten buralara kadar, hiç beklenmedik bir şekilde gelen, muhteşem, muhteşem kocamı takdim ediyorum!
In and out, it was going to be simple, but because of dumbass here, the cops are on the way, and it's going to be a long fucking day, that's if we don't blow everyone sky high.
Gir ve çık, basit olması gerekiyordu. Fakat bu geri zekâlı yüzünden polisler yola çıkmıştır şimdi tabii hepimiz havaya uçmaz isek uzun ve lanet bir gün olacak.
If Estrella finds out I went to Dusseldorf for a tree... No way.
Estrel ağaç için Dusseldorf'a gittiğimizi... anlarsa, Alma, olmaz hayır.
Next thing you know, you'll have me tidying up the place and giving you a blow job on the way out!
Şunu bilmeni istiyorum burada işim bittiğinde seni bağlayıp ağzına vereceğim.
Let's just hope that something shows up and we can figure out a way of solving this and getting your daughter better.
Umalım ki bir şey ortaya çıksın ve bunu çözmek için bir yol bulalım. Ve kızınız daha iyi olsun.
I was looking for a way of simply and naturally tossing this out. but I can't find one.
Bunu söylemek için basit ve doğal bir yol arıyorum ama pek yok gibi.
Now I want you reach way down in that pathetic excuse of a chest and you rip it out.
Hemen göğsündeki o zavallı bahaneye ulaşmanı ve söküp atmanı istiyorum.
He said, "okay, well, you've got to figure out a way to fix it."
"Tamam, bunu halletmenin bir yolunu bulman gerek." dedi.
I get coffee 5 miles out of the way... - just so I can be near a jazz club.
- Caz kulübüne yakın olayım diye 8 km ötedeki dükkândan kahve alırım.
Pay Mrs. Hudson a visit on your way out, she likes to feel involved. You sure?
Çıkarken Bayan Hudson'a bir uğra, işe dahilmiş gibi hissetmeyi seviyor.
Our men have found a way to stand out and find happiness through the centuries.
Asırlar boyunca milletimiz, direnmenin ve mutluluğun yolunu buldu.
I asked her why, and she said she had found a way to make my Huntington's go away, but she needed to try it out on herself first.
Niye diye sordum ve bana Huntington'dan kurtulmanın bir yolu olduğunu söyledi ama önce kendisi üstünde denemesi gerekiyormuş.
Now, let's just find a way I could let you two fools walk out of here for old times'sake.
Şimdi, iki aptal sana izin verebilmem için bir yol bulalım. Eski günlerin uğruna buradan çıkmak
Whatever him and Lawrence were beefing over, they need to figure out a way to squash it.
Lawrence'la aralarındaki kavga her ne ise, bence buna bir son vermeliler.
Really, just figure out a way to stay in touch with me. Please.
Lütfen benimle bir şekilde iletişim kur.
We hust need to find a way through to him, track him down, coax him out.
Sadece onu bulup, izini sürmeli ve geri dönmesi için ikna etmeliyiz.
Things work out in a funny way sometimes.
Bazı hataların bedeli gülümsetici olabiliyor.
♪ There's gotta be a better way ♪ ♪ To get out of here ♪
Daha iyi bir yolu olmalı buradan kurtulmanın.
Mom's had a double mastectomy and was on her way out when...
Annenin çift göğsünden ameliyat olmasından sonraki çıkış yolu gelince...
Squeezing every drop out of each moment in a way that I never have before.
Sıkmayı bıraktığın her anda önceden hiç sahip olmadığın bir yol vardır.
- I've worked out a way of getting it done.
- Durumu gerçekten şaşırtıcıydı...
Just make sure you pick me up a bag of that whole bean Arabic Intense on the way out.
Çıkarken bana bir paket koyu Arap kahvesi al, yeter.
I mean, you could set a watch by the way that shit will play out.
Yani, bu boktan işler, saat gibi işler.
When I figure out a way to cut all this shit loose and get us out from under Rackham, I will.
Tüm bu saçmalıklara bir son vermenin ve Rackham'dan kurtulmanın yolunu bulayım kendime bakarım.
I wouldn't consider your having to move out of your room... a superfluous problem... and neither would your father, I'm sure, if he were apprised of the situation... as he has every right to be, by the way.
Odadan taşınma nedenini saçma sapan sorunlar olarak değerlendirmezdim. Aynı şekilde haberi olsaydı şayet, babanız da böyle düşünmezdi. Bilmeye her türlü hakkı da vardı bunu da belirteyim.
I got it all out of the way by the end of sophomore year... and I just polished off Kessler's last three... so I'm a free agent.
İkinci yılımın sonuna kadar oldukça yol aldım... ve Kessler'in son üçünü başımdan savdım. Artık serbestim.
It's a way to make the place stand out when you're driving by.
Arabayla geçerken mekanı belli eden bir şey.
You know what, we are way overdue for a deputy rotation, so what I can do is I can change them out, and I would just ask if you would please give that a chance, okay?
Polis rotasyonu için çok geç kaldık ama onları değiştirebilirim ve senden istediğim bir şans daha vermen, tamam mı?
It's a secure way to get in and out of what could explode into hell.
Olabileceklere karşı en iyi korunma yöntemi bu.
Why would I come all the way here to kill Amberle when I had a million chances out there in the woods?
Ormanda milyon kez şansım olmasına rağmen neden Amberle'yi öldürmek için onca yolu geleyim?
- Oh. - So, ah, I just really hope we can figure out a way to keep things, um, cordial, you know?
Yani bu yüzden umarım, arkadaş olmanın bir yolunu buluruz, değil mi?
That's why they bark. Look, I know they're a pain in the ass, but we need to figure out a way to get along.
- Bak, zorluk çıkardıklarını biliyorum ama bir orta yol bulmalıyız.
way out 21
outside 883
outer 19
outfit 21
outsiders 26
outrageous 90
outs 110
outlaw 21
out now 39
out of context 16
outside 883
outer 19
outfit 21
outsiders 26
outrageous 90
outs 110
outlaw 21
out now 39
out of context 16
out of curiosity 82
out of order 40
out of my mind 17
out of the blue 171
out of sight 112
out of interest 20
out of nowhere 149
out of town 49
outstanding 214
out of 299
out of order 40
out of my mind 17
out of the blue 171
out of sight 112
out of interest 20
out of nowhere 149
out of town 49
outstanding 214
out of 299