Ain't that something traduction Turc
185 traduction parallèle
That's the Fagin that put something over on you, ain't it?
Başınıza çorap ören hödük değil mi o?
Boy. Ain't that something.
Esaslıymış be.
Ain't that something?
Hoş değil mi?
Boy, ain't that something?
Vay be ne hale gelmiş?
Then see if there ain't something that can be done about it.
Bu konuda yapılabilecek bir şey var mı diye arayabilirim.
Ain't that something to drink to?
Buna içilmez mi?
- Yeah, that's really something, ain't it?
- Evet, önemli olabilir, değil mi?
Gosh, ain't that something!
Tanrım, bu muhteşem!
That's something else I ain't heard in 14 years.
Bunu da 14 yıldır duymamıştım.
When a man takes a hand in something that's no concern of his, he ain't usually so lucky.
Bir adam kendini ilgilendirmeyen bir işe bulaştığı zaman genellikle çok şanslı olmaz.
Old Charlie Summerton ain't the only one that lost his self-respect, but I aim to do something about getting mine back.
Bir tek bunak Charlie Summerton kendine saygısını yitirmemiş fakat ben kendiminkini mutlaka geri alacağım.
Ain't that something?
Bir şey farkeder mi?
I'm trying to make do with something that doesn't belong on a submarine... and you can't install a new valve spring if you ain't got it.
Bakın, birincisi, ben bu işi bir denizaltıda asla bulunmayan parçalarla halletmeye çalışıyorum! İkincisi, eğer elinizde supap yayı yoksa değiştiremezsiniz!
- Everything! Ain't that something?
- Her şeyi düzenli değil mi?
Let me tell you something, it ain't gonna be but a half an hour before that sheriff comes over here. So you get yourself dressed up real pretty, and you come on downstairs and get your breakfast.
Bak ne diyeceğim Şerifin buraya gelmesi en fazla yarım saat sürer İyice süslen püslen, cici elbiseni giy sonra aşağı inip kahvaltını yap.
After all, it ain't through the eyes that you feel beauty, it's how the heart hungers for something that makes it beautiful.
Ne de olsa güzellik fiziksel değildir, yüreğin istediği şey güzel olur.
That's a bargain. all right but it ain't a bargain unless it's something you need.
Bu bir teklif, tamam ama ihtiyacın olan bir şey olmadığı sürece anlaşma olmaz.
I think he's got something that you and I ain't never gonna have.
Sanırım O, senin ve benim asla sahip olamayacağı bir şeye sahipti.
Ain't that something for me? That's something for me, ain't it?
çok heyecan verici bir şey, değil mi ya?
Ain't that something?
Doğru mu duydum?
Now, ain't that something? !
Ne güzel, değil mi?
Stop blathering about something that ain't anymore.
bunun hakkında daha fazla saçmalamayı bırak.
Ain't that something?
Bu da bir şey değil mi?
But robbing the damn mail, that's something else, ain't it?
Nöbetçiyi hırpalamak başka şeydir. - Ama posta trenini soymak farklıdır, değil mi?
Yeah, ain't that something?
- Çok güzeldi baba. - Evet, hoştu değil mi?
Ain't that something?
Güzel bir parça.
Ain't that something?
İyi değil mi?
Do you know something that ain't all over the newspapers?
Gazetelerde yazılmamış bir şey kaldı mı?
Use something that ain't gonna get hurt.
Sert bir şey kullanmalısın.
It's what Mum and Dad ain't got, and this house ain't got. Something you acquire. That's why I wouldn't nick your job.
Annemle babamda olmayan bir şey, ve bu evde de olmayan edindiğin bir şey Bu yüzden işini çalmazdım...
Planting season's over. Ain't that something?
Ekme sezonu bitmiştir.
Boy, ain't that something?
Tanrım, çok ilginç?
Ain't that something?
Acayip, değil mi?
When you listen to that, and ain't nothing you can do except get something in that kid's mouth, you do whatever it takes.
O sesi duyup da çocuğa bir iki lokma... vermekten... başka çaren yoksa her şeyi yaparsın.
Ain't that something?
Bu da bir şeydir, değil mi?
Ain't that something?
Nasıl ama?
Ain't that something... ow!
Değil mi!
Ain't that something?
Böyle bir şey değil mi?
Ain't that something?
Harika bir şey değil mi?
Ain't that something?
Ne güzel değil mi?
- That's something, ain't it?
- Çok ilginç, değil mi?
That's something, ain't it?
İnanılmaz, değil mi?
It's time I got an income That ain't From stealing horses. Well, you remember Something, pat.
At çalmaktan başka bir şeyle geçinmemin zamanı geldi.
What that means is if we get into something, we ain't gonna call in no "Officer assist" to get out.
Bunun anlamı şu : Bir olaya karışırsak, telsizle falan yardım isteyemeyiz.
Ain't that something?
- Bu iyi bir şey değil mi?
And even I know that ain't something you can find just around the corner.
Ben bile bunun kolayca bulunacak bir şey olmadığını biliyorum.
- There's something ain't right about that.
- Bir yerde yanlışlık olmalı.
Something about that ain't entirely accurate.
Bu doğru değildi.
How do you know that something even more rotten ain't gonna happen to the rest of us?
Geri kalanımızın nasıl bir şeyle karşılaşacağını biliyor musun? Bilmiyorum.
Ain't that worth something to you?
Bunun hiç değeri yok mu?
He ain't no drag. "You got something that I crave."
- Sende deli olduğum birşey var.
ain't that a bitch 25
ain't that the truth 64
ain't that right 243
something went wrong 81
something 1990
something came up 177
something happened 421
something's happening 161
something like that 1529
something's not right 271
ain't that the truth 64
ain't that right 243
something went wrong 81
something 1990
something came up 177
something happened 421
something's happening 161
something like that 1529
something's not right 271
something on your mind 83
something special 67
something bad happens 16
something's wrong 881
something is wrong 141
something's wrong here 34
something wrong 855
something's coming 64
something bad 90
something's bothering you 28
something special 67
something bad happens 16
something's wrong 881
something is wrong 141
something's wrong here 34
something wrong 855
something's coming 64
something bad 90
something's bothering you 28