All gone traduction Turc
6,025 traduction parallèle
And now it's all gone.
Ama şimdi hepsi gitti.
Yeah, she wants it..... all gone.
Tamamen gitsin istiyor.
No, the real ones are all gone.
Gerçek polislerin hepsi öldü.
It's all gone!
Her şey gitti!
The sad part is we have all these men that wanted us really badly, and they're all gone.
- En kötü tarafı, - Bizi deli gibi isteyen erkeklerin tümü - bu şekilde gitmiş oldu.
And now it's all gone.
- Ama şimdi hiç biri yok.
It's all gone, so... Alvey seems like a handful.
Hepsini aldılar, o yüzden... Alvey'i idare etmek zor gibi.
You have all gone crazy!
Hepiniz kafayı yemişsiniz!
People, places, loved ones and enemies alike, all gone, lost forever.
İnsanlar, mekanlar, sevdikleri, sevmedikleri hepsi gitti. Sonsuza dek yok oldular.
All gone now.
Artık hepsi yok oldu.
Even all of his stuff... his duffel, his AR-15... it's all gone.
Tüm eşyaları... kamp giysisi, AR-15 silahı... hiç biri yok.
They're all gone.
Hepsi öldü.
The clouds have all gone.
Bulutların hepsi gitti.
The oil... all gone!
Yağ... hepsi dökülmüş!
They're all gone.
Geçmiş.
No, that's all gone when I lost the business.
- Hayır, firmayı kapattığım zaman hepsi gitti.
They've ALL gone.
Hepsi gitti.
Probably almost all gone by now.
Muhtemelen şimdiye hepsi bitmiştir.
Mr Carson said you'd all gone to bed.
Bay Carson herkesin yatağa gittiğini söyledi.
The system rebooted and all the transaction records are gone.
Sistem yeniden başlatıldı ve tüm banka hesapları uçtu.
The terms of her entire will have just gone out the window, including all the money she left to the police memorial fund.
Mirasının diğer tüm şartları geçersiz hâle geldi. Polise yaptığı bağışlar da dahil.
You shouldn't have..... gone to all the trouble.
Bütün bu... derde katlanmamalısınız.
All the problems that seemed so big at the time... gone.
Çok büyük problemler bile... yok oldu.
Out of nowhere one of the healthiest men I knew had me start dissolving and dispersing his fortune, so on the day he dies it'll all be gone.
Hiçbir sebep yokken, tanıdığım en sağlıklı insanlardan biri benden tüm servetini dağıtmamı istedi böylece öldüğü gün, geriye hiçbir şey kalmamış olacaktı.
You should have just gone all the way with a deep kiss.
Bu kadar yol kat etmişken öpücük olmadan olmazdı.
We haven't really gone all the way yet.
Daha o aşamaya gelmedik.
Cheese grater's gone missing and all.
Rende falan da kayıp.
And when I got back around 6 : 30, the house was a mess, and Alice was gone, along with most of my jewelry, Thad's laptop, all of our televisions.
Altı buçuk gibi eve geldiğimde ortalık savaş alanı gibiydi ve Alice gitmişti. Mücevherlerimi, Thad'in laptopunu ve televizyonlarımızı da götürmüştü.
They're all gone, Dad.
Herkes gitti baba.
I am trying to gauge the impact of our pirate broadcast, But all the channels are gone.
Korsan yayınımızın alanını genişletmeye çalışıyorum ama bütün kanallar kapanmış.
All the evidence, burned. Carlito's gone.
Bütün kanıtlar yandı.
I have people looking all over this city. She is gone.
Şehirde her yeri arayan adamlarım var.
No, she's been gone all day.
Hayır, o tüm gün dışarıdaydı.
He's gone all serious.
Ciddileşti birden.
Yeah, someone's gone through a lot of trouble To make all that disappear.
- Birileri o kadar şeyi yok etmek için bayağı zahmete girmiş.
I bet everyone's freaking out that we've been gone all night.
Bahse girerim biz bütün gece ortalarda olmayınca bizimkiler çıldırmıştır.
I'll be gone for months. Some people have all the fun.
- Bazıları bütün eğlenceyi kapıyor.
It's all gone.
Tüm paraları bitti.
All right, this hasn't gone wide yet.
Pekâlâ, olayı henüz kimse bilmiyor.
'They're just gone and all these poor souls down there in these tanks 'I'm sorry, but they're just dead and they're not coming back.'
Ölmüşlerdi ve bu tankların içindeki zavallı ruhlar da kusura bakmayın ama ölü ve geri gelmeyecekler.
Yeah, I'm teaching Val how to scuba dive. I can't believe she's never gone down and explored all the life just teeming in the ocean.
Daha önce hiç dalmadığına ve okyanusun altındaki yaşamla iç içe olmadığına inanamıyorum.
Johnny, you been gone all goddamn day. We don't hear shit from you.
Hiçbir haber alamadık senden.
Gone along with all your stories.
Hikayene ayak uydurdu.
All of me should be gone.
Tamamen yanıp kül olmam gerekiyordu.
The burns. They're all... gone.
Yanıkların hepsi geçmiş.
Sorry, er, I've had a... thing and, er, the thing's gone so I'm all yours. ~ What thing?
Affedersin, bir şeyim vardı da, o şey gitti, tamamen seninim artık.
Frank, I swear to God that he was all over the net and now he's gone, a ghost.
Frank, yemin ederim ki internetten tüm bilgilerini araştırmıştım ve şimdi hayalet gibi, kayboldu.
I don't think he's gone to all this trouble just to blow me up.
Beni havaya uçurmak için bu kadar belaya bulaşacağını düşünmüyorum.
As you all now know, Corvadt has today gone into administration.
Hepinizin bildiği gibi Corvadt idareyi ele aldı.
What the... his portfolio is gone and all his... projects have been deleted.
Bu da ne- - Dosyaları ve yaptığı tüm projeler silinmiş.
For all I knew, he was already gone.
Bildiğim kadarıyla o çoktan gitmişti bile.
gone 1510
gone with the wind 52
gone forever 35
gone where 80
all good 481
all good here 19
all good things 20
all grown up 61
all gasping 44
all gasp 71
gone with the wind 52
gone forever 35
gone where 80
all good 481
all good here 19
all good things 20
all grown up 61
all gasping 44
all gasp 71