English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ A ] / And something

And something traduction Turc

46,101 traduction parallèle
Find me some disinfectant and something like gauze, some tweezers.
Dezenfektan, gazlı beze benzer bir şey, bir de cımbız getirin.
And something came out with us.
Bir şey de bizimle birlikte çıktı.
But I feel as though something is coming, a moment in which this will cease to be our idea and become her own.
Bana öyle geliyor ki bir zaman sonra bu bizim değil, onun fikri olup çıkacak.
It's the wrong river and the wrong woman, but perhaps to get even this close to a fantasy is something.
Cadde de tutmadı, kadın da. Ancak o hayal belki de ancak bu kadar gerçekleşebiliyordur.
Supposedly something cooked up by the NSA and CIA...
Söylentiye göre NSA ve CIA tarafından uydurulmuş...
And then something happened to me.
Sonra bana bir şey oldu.
And admitting that I am different and refusing to pretend to be something I am not, may cost me a career of pretending to be things that I am not, which is kind of crazy when you think about it.
Farklı olduğumu itiraf etmek ve olmadığım biri gibi davranmayı reddetmek, olmadığım şeyler olma kariyerime mal olabilir ki düşünürseniz bu çok çılgınca.
Because he said that your narcissism is a black hole and that you would do something to make my wedding all about you.
Çünkü senin narsistliğin bir kara delik gibiymiş ve benim düğünümü de kendinle ilgili hâle getirirmişsin.
And instead of laying in bed, wishing she was going out with you and not her current boyfriend... she has decided to do something about it.
Yatakta yatıp, erkek arkadaşı yerine seninle dışarı çıkmayı dilemektense, harekete geçmeye karar verdi.
Anyway, why don't you just keep an open mind, and let's find something to collaborate on soon, okay?
Her neyse, sen diğer seçeneklere karşı açık fikirli ol ve yakında tekrar çalışmak için bir şey bulalım, tamam mı?
You see, this pipe up here goes through the wall into there and this door, it's stuck, locked or something.
Görüyorsun, boru yukarıya. Duvardan geçiyor Oraya Ve bu kapı, sıkışmış, kilitli ya da bir şey.
I actually thought you knew Maggie was dead and walled up in our basement or something.
Aslında düşündüm Maggie'nin öldüğünü biliyordun Bodrum katında falan var.
Something about the water pipes and a washing machine.
Su boruları hakkında bir şey Ve bir çamaşır makinesi.
Edison said something to the Leighton-Asbury boy, and he went for him.
Edison Leighton-Asbury'ye bir şey söylemiş, Leighton-Asbury de onun yüzünden gitmiş. - Ne demiş?
New plan! I will hold the keys, I will open the cage, and then Nicky will select something good because she is very good at drug selecting.
Anahtarları ben tutacağım, kapıyı ben açacağım ve Nicky güzel bir şey seçecek çünkü hap seçmekte kimse onun eline su dökemez.
And if something happens, I will call Liam.
Bir şey olursa da Liam'ı arayacağım.
If something does happen and people get hurt, I've got it covered.
Bir şey olur da insanlar zarar görürse, bunlar var.
If this turns out to be something big, and we don't call him...
Eğer bu daha büyük bir şeye dönüşürse ve ona seslenmezsek...
And I swear I'm gonna do something about all this...
Söz veriyorum, tüm bu ıvır zıvırları da toplayacağım.
I don't want Donny and I to stand in the way of something that's so important to you.
Donny ve ben senin için önemli olan şeylere engel olmak istemiyoruz.
I don't want Donny and I to stand in the way of something that's so important to you.
Donny ve ben, senin için önemli olan şeylere engel olmak istemiyoruz.
And try to figure something out that is completely beyond my control.
Ve kontrolüm dışında olan bir şeyin çözümünü düşünmeye.
I'm not gonna arm you up so you can go and do something stupid.
Söylemeyeceğim. Aptal bir şey yapasın diye sana kucak açmayacağım.
He has something that I want, and I have something that he wants.
İstediğim bir şey var onda, bende de onun istediği bir şey.
Do you want me to go down there. And do something?
- Aşağı inip bir şey yapmamı ister misin?
Tell him to keep it to himself and make something up.
Bir bahane uydurup kimseye bir şey söylemesin.
He takes a look, doesn't find anything, or, better, he looks and finds something that we missed.
Dosyalara bakar ve bir şey bulamaz, ya da daha iyisi kaçırdığımız bir şey bulur.
Anyway, she stole my car and she said it's because I deserved it or something.
Arabama el koydu ve bunu da hak ettiğim için yaptığını söyledi.
You and Heidi are exclusive now or something?
Heidi ile artık ciddi ciddi ilişkide misiniz?
This is my one big chance to get off Pen Gu and make something of myself.
Bu Pen Gu'dan çıkmak için tek şansım ve anlamlı bir şey yapmak için.
Surely it's only fair that she knows something about... what was going on with you and us?
Aramızdaki ve seninle ilgili şeyleri... bilmesi adil değil mi?
Well, if you're deciding to do something stupid and die, then go ahead.
Eğer aptalca bir şey yapıp ölmeye kararı verdiysen devam et.
And I'm brown, that's something.
Ve siyahiyim, bu da bir şeydir.
But you and I both know your threat's a hollow one, because you know I've got something that's even more valuable to you : your son.
Ama ikimiz de, senin tehdidinin içi boş olduğunu biliyoruz çünkü bende, senin için daha önemli olan bir şey var, o da oğlun.
There's something else going on, and I'm gonna find out what it is.
Burada başka bir şey oluyor ve ne olduğunu öğreneceğim.
That night that we shared together was amazing, and that's something that nobody can take away from us.
Birlikte geçirdiğimiz o gece harikaydı ve o kimsenin bizden alamayacağı bir şey.
I mean, what if in the history of the zombie wars I'm the human who had a chance to say something, and I sat on my hands?
Ya zombi savaşları tarihinde bir şey söyleme şansı olup hiçbir şey yapmamış insan olursam?
With over 100 dead, someone had to show up and make sure that the manic episodes were, in fact, related to an energy drink and not something a bit more contagious.
100'den fazla ölü var birisi manik depresyon olduğunu göstermek zorunda. Aslında enerji içeceğiyle alakalı ve pek bulaşıcı bir şey değil.
And, like, your reward or something.
Ödülün falanmış gibi.
It has got to have something to do with the weight and...
Bunun zayıflıkla mutlaka bir ilgisi...
It seemed like you and Luke had something good going.
Seninle Luke arasında güzel bir şey oluyor gibi görünüyordu.
It's a real challenging thing and it is something that you don't wanna get. You just don't wanna get it.
Bu gerçekten insanı zorlayan bir durum ve bu duruma gelmeyi asla istemezsiniz.
So, how sick something makes me and how bad it pollutes the environment is a secret for a company.
Yani bir şeyin beni ne kadar hasta edeceği ve çevreyi ne kadar kirlettiği şirketlere göre bir sır.
People who adopt low fat plant-based diets can actually reverse their heart disease, and that literally means watching the plaque start to go away, something they didn't think could happen.
Düşük yağlı bitki temelli diyet yapanlar kalp hastalıklarını tersine çevirebiliyor ve bunun anlamı hiç düşünmedikleri bir şekilde plakaların gitmeye başladığını görürler.
Ironically, when patients come to doctors with questions, they assume that the doctor knows something about nutrition and so it's kind of a double whammy that doctors haven't been taught much about nutrition.
İronik olan şu ki, hastalar doktorlara sorularla geldiklerinde doktorun beslenme konusunda bilgi sahibi olduğunu var sayıyorlar. Beslenme hakkında doktorların eğitim almamış olması, bir bakıma çifte sorun.
For something like Ninja Warrior and parkour, specifically, you really need to have a good strength to body weight ratio, so I was carrying mass that I really didn't need.
Ninja Savaşçılığı ve özellikle de parkur için gerçekten iyi bir kuvvet-beden ağırlık oranına sahip olman gerekiyor.
And he left something under the doormat.
Ve kapının altından bir şey bıraktı.
That's not something you usually just get up and walk away from.
Bu, öyle bir anda ayağa kalkıp gidebileceğin türden bir şey değil.
I acted like a Neanderthal, and... clearly, that's something I have to work on, and I will, but... to have to spend another night in that dorm, alone...
Hanzo gibi davrandım. Belli ki bu konuda bir şeyler yapmalıyım ve yapacağım ama.. O yurtta bir gece daha yalnız olmak zorunda kalmak -
It is... and we should do something.
- Basit. Bir şeyler yapmalıyız.
It's called the grief process, so don't try and trick me into making you two besties or something.
Bir yas sürecinden geçiyor. O yüzden sakın beni kandırıp ikinizin arasını yapmamı falan isteme.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]