And there traduction Turc
170,319 traduction parallèle
It's no trouble at all, and there's no need to send a negotiator.
Hiçbir sorun yok. Arabulucu göndermenize gerek yok.
And there were two of them.
Ve ikisi vardı.
And there's a naked lady on his iPad?
Ve İPad'inde çıplak bir kadın mı var?
So I found some bloody shoe prints next to Malcolm's crime scene, and there was also evidence of this reddish dust.
Malcolm'un olay yerinde kanlı ayak izleri buldum, ayrıca bir de kırmızı toz kanıtı vardı.
And there was this white girl, Marissa, and we were out one time, and I said, "Hey, Marissa, do you want a drink?"
Dışarı çıkmıştık. "Marissa, içki ister misin?" dedim.
Eliot lives and there's no war- - that you will do exactly what I tell you.
Eliot yaşarsa and ve savaş olmazsa- - Tam olarak ne söylersem onu yapacaksın.
And there was a tip jar.
Bir de bahşiş kutusu vardı.
Pretty strapped, and there's only so many chicken fried steaks
Parasızım. Mary'nin Cracker Barrel'da düşürdüğü tavuk filetolar da bir yere kadar.
And there was the photo of him in San Francisco by the golden gate bridge.
Ve onun fotoğrafı vardı San Francisco'da altın kapısı köprüsü.
We'll just get on and get off before anyone even notices we're there.
Biz onlar farketmeden girer çıkarız bile.
I'm pretty sure I know where I want to go and how to get there.
Nereye gitmek istediğimi ve oraya nasıl gideceğimi bildiğime eminim.
You may also suffer some visual impairment, due to the change in atmosphere and pressure on the optic nerve, so there's some light sensitivity, hallucinations, and headaches.
Ayrıca atmosfer değişikliklerine bağlı olarak optik sinir basıncından kaynaklı bazı görme bozukluklarından yakınabilirsin. Yani bir takım ışık duyarlılıkları, varsanılar ve baş ağrıların olabilir.
Me and Jules, we were, uh... hurtin'for a while there too, you know?
Jules ve ben, biz bir süredir çaba sarf ediyoruz.
And is there anything else that you're not telling us, anything you didn't tell the DA about Joe, about your mother's murder?
Bize ya da savcıya Joe ve annenin cinayetiyle ilgili anlatmadığın bir şey var mı?
He's the Nightingale, and he is there to take you.
O, Nightingale ve seni kaçırmak için oraya geldi.
- And then there's you.
- Ve bir de siz varsınız.
She won't even tell me what Rachel did to her, and I'm meant to send her back there.
Rachel'ın ona ne yaptığını dahi söylemiyor ve onu oraya geri gönderiyorum.
I can't stop thinking about M.K. and Cosima out there all alone.
MK'yi ve Cosima orada tek başınayken onları düşünmeden edemiyorum.
And then when I went up to her room, she was sitting there, playing with a stuffed unicorn.
Ve sonra odasına gittiğimde, orda oturmuş doldurulmuş bir tek boynuz ile oynuyordu.
Or we could talk about it in the beginning of September when I'm in New York for the rest of my life because Lisa and I are moving there.
Ya da Eylül başında geldiğimde konuşuruz. Çünkü Lisa ile New York'a temelli geri taşınıyoruz.
There's only one door I haven't walked through and I'm not eager to.
Geçmediğim tek kapı kaldı ve ondan da geçmeye hevesli değilim.
Yeah, man, I'm planning on being home there and that you and I are gonna go to the party together.
Evet, adamım. Evde olmayı planlıyorum. Sonra da birlikte partiye gideceğiz.
No! I have a family and they are sitting right over there.
Hayır, benim zaten bir ailem var!
And if certain burial rituals are not performed, and in Obeah, there are many, such as reversing the deceased person's clothing, drawing a cross on their body using chalk or dust.
Belli gömme ritüelleri gerçekleştirilmelidir ve Obeah'da bir sürü vardır, ölen kişinin kıyafetlerini ters çevirmek, cesede tebeşir ya da tozla haç çizmek gibi. Cesedi ateşle çevrelemek de dahil mi?
There's nothing in here but loose change, loose joints, and a ton of hotel toiletries.
Burada bolca bozukluktan, bolca ottan ve.. .. bolca, otellerin tuvalet eşyaları dışında bir şey yok.
You need facts, and the fact is that there is nothing linking my client to the death...
Unsurlara ihtiyacınız var ve müvekkilim ölüme..... mahkum edecek hiçbir olgusal gerçek te yok ortada.
We thought we were in a safe zone, but out of nowhere, this car explodes, and I had to get dragged out of there by my security detail.
Güvenli bölgedeyiz sandık ama bir anda bir araba patladı. Yanımdaki güvenlik beni oradan sürükleyerek uzaklaştırdı.
I just... I reached for you and you weren't there.
Sana uzandım ama yanımda yoktun.
If you came to pick up some of them frozen steaks you left here and noticed there were a couple missing', that was Drake.
Bıraktığın donmuş biftekleri almaya geldiysen ve iki tane eksikse Drake yemiştir.
I mean, if we were havin'this baby, I would drive you to the hospital and I'd be there for the entire thing.
Bu bebeği doğuracak olsaydın seni hastaneye götürür ve başından sonuna kadar yanında olurdum.
And it got personal, ugly, and your dad was there.
Olay kişiselleşti, çirkinleşti, hem de babanın önünde.
Listen, it's not always gonna be easy, but... I wanna do whatever I can to be there for you and the baby.
Bak, her zaman kolay olmayacak ama sana ve bebeğe destek olmak istiyorum.
There's a little potato underneath the ham and bacon bits.
Jambon ve pastırma parçalarının altında küçük bir patates var.
I'm sittin'there at a place where you and I have been a thousand times before, and I'm thinkin'about how you always ordered the rib eye and a salad.
Seninle binlerce kez oturduğumuz bir yerde oturmuş, senin hep pirzola ve salata söylediğini düşünüyordum.
I met this cowboy named Beau... and I spent the best summer of my life there.
Beau diye bir kovboyla tanıştım. Hayatımın en iyi yazını orada geçirdim.
Oh, and it's, uh... it's cold out there, so don't forget your hat.
Dışarısı soğuk, şapkanı unutma.
And then there's Miss Phillips in the middle, doing the robot alone!
Bayan Phillips de ortada tek başına robot dansı yapar.
Anyway, bunch of teachers, we were out for lunch, and Heather was there, so I introduced her to Paul, but I had no idea that he asked her out.
Birkaç öğretmen öğle yemeğine çıkmıştık. Heather da oradaydı, onları tanıştırdım. Ona çıkma teklif ettiğini bilmiyordum.
Hey, while I'm doin'that, I need you to put your hand up that cow's, uh, caboose there and pull out as much manure as you can hold.
O arada sen de bir zahmet şu ineğin kıçına elini sokup çıkarabildiğin kadar gübre çıkarıver.
Hey, Ab, uh, if that hot redhead from the DQ is there, would you get behind her and sneak some video?
Hey, Ab. Dairy Queen'deki seksi kızıl hatun oradaysa gizlice arkasına geçip videosunu çeker misin?
You sit there, and you sit there, and go,
Orada oturursun ve oraya gidersen,
I was going through those boxes there, and I found something.
Geçiyordum Orada kutular Ve bir şey buldum.
You know, some soldiers, they live for the action, others were scared shitless, and then there were the stone-cold fucking killers.
Bilirsin, bazı askerler, Eylem için yaşıyorlar, diğerleri bıkkın korkuyorlardı, Ve sonra orada Taş soğuk Lanet olası katiller.
I've been at city records, and couldn't find what I was looking for over there and it would be so helpful...
Şehir kayıtları yaptım. Bulamadım Ne aradığım orada Ve bu çok yardımcı olur...
And he says there's an amazing shark tank and a ruby laser that shoots... all the way to the moon and...
Ve dediğine göre orada inanılmaz bir köpek balığı akvaryumu ve aya kadar uzanabilen bir yakut lazeri...
You actually think Batman is gonna look at you, a middle-aged man who pulled his back last week sneezing, and say, "Hey, there's my new Boy Wonder"?
Gerçekten Batman'in geçenlerde hapşırırken sırtını incitmiş orta yaşlı bir adama bakıp "Hey, işte yeni harika çocuk" demesini bekliyorsun?
The blonde over there in the cute jacket and fab shoes.
Şuradaki güzel çeketli ve şahane ayakkabıları olan sarışın.
As much as I admire that and do intend on using it on Mitchell without giving you any credit, there is a line.
Bu sözünü çok beğenmiş ve bu sözü seni kaynak göstermeden Mitchell'a kullanma niyetinde olsam da sınırı aşmayın.
Well, if there's video of Lily's recital on her iPad, then I know it's for sure her, and plus, I can e-mail it to myself and have a proper viewing party.
iPad'inde Lily'nin resitalinin videosu varsa o olduğuna emin olurum. Ayrıca videoyu kendime postalayıp güzel bir izleme partisi düzenleyebilirim. - Benim işim var.
- There's nothing to talk about. And you're not coming to this stupid party.
- Bu aptal partiye de gelmiyorsun, tek gideceğim ben.
Yes, but there's a difference between a joke and yelling "Pervert!" before shoving him into the girls'locker room.
Evet ama şaka yapmakla, onu kızların soyunma odasına kilitlemeden önce "Sapık!" diye bağırmak arasında fark vardır. Yapma yahu, komikti işte.
and there's more 69
and there you go 56
and there are 45
and there you have it 52
and therefore 143
and there it is 180
and there i was 26
and there's nothing 21
and there's 117
and there it was 64
and there you go 56
and there are 45
and there you have it 52
and therefore 143
and there it is 180
and there i was 26
and there's nothing 21
and there's 117
and there it was 64