And there we go traduction Turc
2,169 traduction parallèle
We go here and there, to do penance, to make sure our relatives are well, while we await our second death.
Bir o tarafa, bir bu tarafa gidip, kefaretimizi ödemeye çalışırız. Biz ikinci ölümümüzü beklerken, yakınlarımızın iyi olduklarından emin olmak isteriz.
We're gonna go somewhere where you can get whatever you need to fix him, and then we're gonna go back to your house, and you're gonna work on him there.
Önce sana lazım olanları alacağımız bir yere gideceğiz ardından da evine götürüp onu tedavi edeceksin.
We should go over there and claim it.
Oraya gidip hakkımızı iddia etmeliyiz.
Okay, now that we've got that all cleared up, let's go out there and get this guy... Or girl.
Pekala, madem ki her şey açıklığa kavuştu dışarıya çıkıp, o adamı veya kadını yakalayalım.
So we'll piece together his night, figure out what really happened and go from there.
Onun, yaptıklarını bir araya getirip o gece gerçekten neler olduğunu bulacağız.
Look, we really need to go up there and evaluate what's happening.
Bak, gerçekten yukarıya gitmemiz lazım ve olanları değerlendirmeliyiz.
When you're flying in your private jet, and you look down and go, "wow, they look like ants down there," we're the ants.
Özel jetinle uçarken aşağı bakıp "Vay, karınca gibiler" dediğinde o karıncalar biz oluyoruz.
Yeah, tomorrow I'll take your deposition, And we'll go from there.
Evet, yarın yeminli ifadenizi alacağım ve oradan gideceğiz.
If we go in, it'll be a bloodbath and they've got Ros Myers in there.
İçeri girersek, bir katliam olacaktır. Ve Ros Myers da içeride.
We'll go to Mouse together and I'll be in charge, so there are no accidents.
Mus ile buluşmaya beraber gideceğiz, dediğimi yaparsanız da hiç sorun çıkmayacak.
Look, man, I say we go back down there, and we stop them.
Diyorum ki, geri dönüp onları durduralım.
I'll go in from there, And we'll pinch this thing from both sides.
Ben oradan gireceğim böylece bu şeyi iki taraftan kıstırmış olacağız.
We could go round in circles. Cos you've had a thought and it's taken hold, but... .. there's a way to really put this to rest, to really move on.
Aklında böyle bir düşünce olduğundan dolayı bu olayın içine girebiliriz, ama huzur içinde dinlenebileceğin bir yer var, gerçekten buraya gitmelisin.
Is there somewhere we could go and talk?
Yürüyüp konuşabileceğimiz başka bir yer var mı?
And then, of course, there's your job. And here we go.
Daha sonra, elbette ki işin de var.
We don't have time to get an ops team in place, So you two need to go up there for recon and Possible extraction of sabine.
Şu an bir operasyon timi hazırlamak için vaktimiz yok bu yüzden ikiniz oraya gidip Sabine'i kurtarmaya çalışacaksınız.
So if we find those kind of layers, we can go up to that kind of a rock and we can drill into it and take the material from inside the rock and tell with a lot of precision what the rock is composed of and whether there's organics in there.
Dolayısıyla, eğer o tür katmanlar bulursak, o tür kayalara gidip oyuklar açarak kayanın içindeki malzemeyi çıkartıp daha fazla bir kesinlikle kayanın oluşumunu ve organik malzemenin bulunup bulunmadığını söyleyebiliriz.
I think there will come a day when people go to Mars digging and drilling and thinking and just going with context and gut feel and putting the pieces of a very complicated puzzle together. I'm optimistic that we're gonna find evidence of past or present life.
İnanıyorum ki bir gün gelecek insanlar Marsta araştıracak, kazacak ve düşünecek, ve işi kuralına göre götürecek cesaret gösterecek, ve çok karmaşık bir yap bozun parçaları bir araya getirecek ve oldukça ümitliyim ki geçmiş yaşama ilişkin kanıtlar bulacağız...
We hung out there until around 5 : 00 or something, and then I had to go get stuff for the party.
Saat yaklaşık 5 : 00'e kadar oradaydık. Sonra partiye götürmek için bir şeyler almaya gittim.
Can we go back in there and try this again?
İçeri geri dönüp bunu tekrar deneyebiliriz?
But we can go see Maddie and Ben there all the time. Better than nothin'.
Ama her zaman Maddie ve Ben'i gidip görebiliriz.
I think we should go round there and talk to him.
Bence gidip onunla konuşmalıyız.
Well, we need to call Eddie then, tell him to go over there and find out.
- Pekala, o zaman Eddie'yi arama zamanı geldi, - oraya gitmesini ve bilgi edinmesini söyle.
Do you think there's someplace we can go and talk?
Müsait bir yere geçip konuşabilir miyiz?
There's a dance tomorrow, and I think we both know a girl who would very much like to go with you.
Yarın bir dans partisi var ve sanırım ikimiz de seninle gitmeye can atan bir kız tanıyoruz.
Well, I guess we found the beast and slayed it and there's still time for you to go bowling with that monkey.
Sanırım canavarı bulduk ve öldürdük. Ayrıca şu maymunla bowling oynaman için hâlâ vaktin var.
I thought we'd go M1, M6, come off at junction 31, and there's a short drive on the A59 to Clitheroe.
31. kavşaktan M1, sonra da M6'ya döneceğimizi düşünmüştüm. Ve de A59 Clitheroe'ya kestirme bir yol var.
And we can go back there,
Oraya dönüp,
There we go. One for you and one for Ben.
Bir sana bir de Ben'e.
Come on, didn't we go to law school to get in there and fight?
Hepimiz hukuk fakültesine duruşmalara çıkıp... savaşmak için gitmedik mi?
Whoever it was was gone by the time we got there and we've got nothing to go on.
Biz oraya gidinceye kadar her kimse çoktan gitmişti, ve işe yarar hiç birşey bulamadık.
I used to always go into the little chapel, and this particular day, well, it was evening it was the night before we came away and I went in and I just sat and there's a little grotto of Our Lady and I just sat and I cried and cried.
Devamlı küçük bir şapele gidiyordum, ve o gün, geldiğimiz akşamın bir sonraki günü akşam üstüydü, oraya gittim ve öylece oturdum, Meryem ananın küçük bir heykeli ve ben oturmuş ağIıyor ve ağIıyordum.
! my name is Jackpot and so... there we go!
Adım Jackpot ve bu yüzden...
I get what you're saying, so why don't we go over there and talk over a smoke?
Ne söylemeye çalıştığını anlıyorum. Hadi şurada bir nefes çekerken konuşalım.
And... how can we go back there when we got kicked out?
Ve... Oradan tekmelenmişken nasıl geri dönebiliriz?
We should go there and we should explain the whole mix-up.
Oraya gidip bu karışıklığı ona anlatmak zorundayız.
I wondered about pushing her straight into a major debut, so we've been staying in the Indies scene. Kono sekai no doko nimo iki basho ga nai aitai kimochi There was nowhere for me to go in this world, there are feelings I'm missing Biru ya tawaa ya hashi wo ooikakushite yuku I'll be covered by the buildings, towers and bridges I wondered about pushing her straight into a major debut, so we've been staying in the Indies scene.
Büyük bir çıkış yapabilmek için bağımsız olarak çalıştık durduk.
OK, let's go over our sounds and then we'll finish there for today, OK?
Tamam, sesler üzerine biraz çalış bugünlük bu kadar, tamam mı?
You guys, go up and get dressed, and we'll see you over there.
Siz de yukarı çıkıp giyinin, orada görüşürüz.
so we hide some guns and ammo along the way. Now, If ya'll can go out there and find them and put up a good flight why, you're free to go.
Çok güzel eğleneceğinize garanti veririm
All right, arms up, arms up. There we go. And now I'll get you to sit down over here.
Kollarını kaldır otur bakalım sıra pantolonda ve iyi gidiyoruz...
We're gonna go there, we're gonna drink a little wine, we're gonna get a little tipsy, and we're gonna come back and we're gonna... I mean, how was it?
Oraya gideceğiz, birkaç kadeh şarap içeceğiz biraz kafaları bulacağız sonra gelip ateşimizi söndüreceğiz. Ne oldu, anlatsana.
And it was like, we had to sit there and go through this, cos no-one was going give up.
"Anahtar bende." "Ben araba kullanıyorum." Orada oturmuş bunun geçmesini bekliyor gibiydik.
And we became friends and I would go and visit them there.
Esher, doğduğum yerin 8 mil kuzeyindeydi.
"They're recording at so and so." Then off we'd go there.
"David, şu küçük eskizi alabilir miyim?"
Shouldn't we go in there and at least see her?
En azından içeri girip onu göremeyiz mi?
There is a, uh, mailbox at the entrance of the zoo. And we would like you to go there tomorrow after work and mail this at exactly 4 : 15.
Hayvanat bahçesinin girişinde bir posta kutusu var ve yarın işten çıktıktan sonra oraya gitmeni ve tam saat 4.15'te bunu postalamanı istiyoruz.
We go over there, we get the compass back, we give it to Fabious, we make him feel horrible for the way in which he treated me, and then you and I head for home.
Oraya gidip pusulayı alacağız, Onu Fabious'a vereceğiz. Söylediklerinden dolayı onu pişman edeceğiz,
We're gonna go up there and we're gonna...
Oraya çıkacağız ve ikimiz...
After a long hard day's work, we go there to enjoy ourselves and have fun.
Gün boyu çalışıyoruz. Sonra kerhaneye gidip biraz keyifleniyoruz.
And we can't go there.
Oraya gidemiyoruz.
and there's more 69
and there you go 56
and there are 45
and there you have it 52
and therefore 143
and there it is 180
and there i was 26
and there's 117
and there it was 64
and there you were 36
and there you go 56
and there are 45
and there you have it 52
and therefore 143
and there it is 180
and there i was 26
and there's 117
and there it was 64
and there you were 36
and there's this 29
and there's nothing 21
and there 292
and there's a 25
and there we are 37
and there you are 57
and there's something else 41
and there he is 78
and there she was 52
and there were 18
and there's nothing 21
and there 292
and there's a 25
and there we are 37
and there you are 57
and there's something else 41
and there he is 78
and there she was 52
and there were 18
and there is 20
and there was 39
and there she is 48
and there they are 27
and there he was 70
there we go 2292
we got this 371
we got' em 96
we got it 766
we got your back 50
and there was 39
and there she is 48
and there they are 27
and there he was 70
there we go 2292
we got this 371
we got' em 96
we got it 766
we got your back 50
we good 306
we got you 282
we got a problem 417
we got married 70
we got him 659
we go way back 105
we got a deal 77
we got something 131
we got to go 657
we got to move 144
we got you 282
we got a problem 417
we got married 70
we got him 659
we go way back 105
we got a deal 77
we got something 131
we got to go 657
we got to move 144