English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ B ] / Big one

Big one traduction Turc

8,812 traduction parallèle
Let's leave a nice, big one, shall we?
O zaman biraz fazla bırakalım, değil mi?
A big one.
Büyük bir tane.
But it's a big one.
Büyük olanından ama.
I can feel a big one coming on.
Bir sonrakini bana bırak. Büyük bir tane geldiğini hissediyorum.
Huh. Whatever the opposite of an erection is, I just got a big one.
Ereksiyonun tersi ne oluyorsa ondan büyük bir tane az önce bana oldu.
You caught a big one and I'll do my part
Büyük birini yakaladın ve ben de benim yerime yapacağım.
Is that their big one?
En ünlü şarkıları mı?
- The big one.
- Evet. - Hadi ya?
A big one.
Büyük bir parmak izi.
Small, medium, and the big one was attacked by a troll.
Küçük, orta, ve büyük. Bir Troll tarafından saldırıya uğradı.
- The big one.
- Büyük olan.
Looks like I got me a big one.
Kendime büyük bir tane yakaladım galiba!
Looks like I got me a big one!
- Büyük bir tane yakaladım kendime!
There's a big one right there!
- Şurada büyük bir tane var!
Well, he dropped the big one on the Japs. Look at them.
Onlara bir bakın.
You know, I might know of a game - - big one.
Sen de bilirsin, büyüğünden bir oyun biliyorum.
The big one.
Büyük olan.
Would anybody like one, this week's Big Issue?
Bu haftanın Big Issue'sundan almak isteyen var mı?
Would anybody like one, this week's Big Issue?
Bu haftanın Big Issue'sunu okumak isteyen?
I guess it's all been one big misunderstanding?
Sanırım her şey büyük bir yanlış anlaşılmadan ibaret, değil mi?
So their running back, who's big, makes it past the line, and I'm the only one left to tackle him.
Koşucuları, iri bir de çocuk sırayı geçti, onu yakalayacak tek kişi benim.
Big Charlie, please could I have another egg? I've eaten this one.
Charlie, bir yumurta daha alabilir miyim?
And the barmaid, the blond, the one with the big fucking pair of eyes.
Bir de barmen kadın. Sarışın, büyük gözlü.
One big hat.
Büyük Şapkalı geldi.
There's a big line for the one up here, but the one downstairs is empty.
Buradaki için uzun bir kuyruk var, ama aşağıdaki lavabo boş.
"A big bear hugged one and then there were two."
Birine ayı sarıldı, kaldı iki.
The other one rode a big black gelding.
Diğeri de büyük siyah bir at sürüyordu.
But being a pirate on this crew for a little while longer, it offers me an opportunity I don't believe I can find anywhere else on Earth... one big prize.
Ancak bu tayfada biraz daha kalırsam hiçbir yerde bulamayacağım fırsat ayağıma gelmiş olacak.
One of the many area big wigs who comes to me for life advice, fashion tips.
Buranın kodamanları bana moda ve hayat tarzı tavsiyesi almaya geliyorlar.
Not gonna be a big, formal wedding like the one Julie had.
Julie'ninki gibi büyük klasik bir düğün olmayacak.
I don't think one's that big a deal.
- 1 kereden bir şey olmaz.
Oh, one big bonus to this communication with NASA again is the e-mail, I'm getting them again.
NASA'yla iletişim kurmanın büyük ödüllerinden biri de yeniden almaya başladığım e-postalar.
She'd love to object, but one swat at the sisters'kids and there would be big trouble.
İtiraz etmek isterdi ama Kız Kardeşlerin çocuklarına fiske vursa başına büyük bir bela almış olur.
You know that one big job we've been looking for?
Aradığımız büyük işi biliyorsun değil mi?
It's like I woke up one day, realized my marriage was a big lie, and I'd become Ruth van wrinkle.
Sanki bir gün uyanmışım... evliliğimin koca bir yalan olduğunu fark edip... Ruth van Winkle'a dönüşmüşüm.
The world is not one big booty call.
Dünya, büyük bir kalça çağrısı değil.
Isn't life just one big confidence game?
Hayat koca bir güven oyunu değil mı?
If you look around you, we've got people living in Australia and coming here from all around the world and I look upon it as one of those big old camp oven stews, and in that big old stew, we've got peas, corn, carrots and celery and a few beans, and we've got a bit of rough old, tough old Territory beef like me.
Etrafınıza baktığınızda Avustralya'da yaşayan insanların tüm dünyadan insanların yaşadığını görürsünüz ve tıpkı büyük bir tenceredeki bezelye, mısır, havuç, kereviz, biraz fasulyeli ve biraz da benim gibi kart et koyulmuş koca bir yahni gibidir.
Louisiana has always been one big family.
Louisiana her zaman büyük bir aile olmuştur.
Look at him, think it's all one big fucking joke!
Şuna bak, hepsinin bir şaka olduğunu sanıyor! - Scott!
About halfway down, the big black one that looks like it should be pushed.
- Yaklaşık yarım, O itti gerekir gibi görünüyor büyük siyah bir tane.
- I can't wait to get one of these big, fat American diamond rings.
- kocaman bir amerikan pırlantası almak için sabırsızlanıyorum
But you have to understand that it's all just a part of one big process.
Ama bunun büyük bir sürecin ufak bir parçası olduğunu anlamalısın.
One time, we escaped and they chased us down with those big nets they use to catch dogs.
Bir gün kaçtık ve bizi köpek yakalamak için kullandıkları büyük bir fileyle yakaladılar.
My dad was a big movie buff, and it was one of the books that was in his library.
Kitaplığındaki kitaplardan biri de buydu.
This will make your big reveal a whole lot easier, one way or another.
Zaten bir şekilde olacaktı.
Our lives are like one big unexpected stuffed zebra emergency.
Hayatımız kocaman, belirsiz bir oyuncak zebra acil durumu gibi.
Wardrobe-matched baby on one arm, big tub of sprinkles in the other.
Bir elinde aynı giyindiğin bebeğin diğer elinde koca bir kavanoz şekerleme.
Big place for one guy.
Bir kişi için büyük bir yer.
And, Mr. Meeks, had it not been for you overcoming the loss of your first big case as an ADA, you wouldn't have turned into one of the most respected lawyers in all of New York.
Ve Bay Meeks, Bölge Savcı Yardımcısı olarak ilk büyük davanızı kaybetmenin üstesinden gelemeseydiniz New York'un en saygın avukatlarından biri olamazdınız.
One guy really wants Samoan girls with really big feet.
Adamın biri koca ayaklı Samoalı kızı istiyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]