But she won't traduction Turc
974 traduction parallèle
If she'd just call out my name just once... I will appear out of thin air to stand in front of her. But, she won't call my name.
Bir kez olsun adımı söylerse ona bunu kanıtlayacağım ama beni hiç çağırmıyor.
Maybe she won't, uh, talk with him, but she'll dance with him, eh?
Kız onunla konuşmuyor ama onunla dans ediyor, ha?
I appreciate your help, but she won't do.
Yardımına teşekkürler ama o olmaz.
She won't believe it when I tell her, but it's her I love.
Ona söylediğimde inanmıyor, ama benim sevdiğim o.
But now you want them down just so she won't see them'cause they're not pretty for her to see.
Şimdi ise sırf o kız görmesin diye yıkmak istiyorsun çünkü buralar o kıza göre hiç hoş değil.
Christopher won't like it either. But she'll have to like it.
- Heyecan verici bir şey, gerçekten öyle.
That's who she really wants to buy, but he won't even look at her.
Asıl almak istediği de O zaten ama öteki dönüp bakmıyor bile.
If she finds out, she won't be upset about our affair but because you lied to her since you're married. Shéll never forgive you.
İlişkimizi öğrendiği takdirde bundan üzülmeyebilir ama... evlendiğinizden beri ona yalan söylediğin için... seni asla affetmeyecektir.
And Rosasharn, she's gonna have her baby, but it won't have no family.
Rosasharn doğuracak ama bebeğin ailesi olmayacak.
Your mother won't be going right away, but she'll....
Hayır. Annen hemen gelemez, ama sonra...
Velma's my granddaughter, she's a good driver... but she gets tired and I won't let her drive too much.
Velma benim torunum, o iyi bir şofördür. Ama çok yorulduğu için daha fazla sürmesine izin veremezdim.
I naturally presumed it was her lawyer, but he says she says she won't have anything to do with lawyers.
Doğal olarak avukatı diye düşündüm ama onun avukatlarla işi olmadığını söylediğini söylüyor.
There's a lot of things she could ask me but she won't say one darn word.
Bana sorabileceği çok şey var ama tek kelime konuşmuyor.
Yes, but she won't talk.
Evet, ama konuşmayacak.
She's all better, but her parents won't let her come back.
İyileşmiş ama ailesi geri gelmesine izin vermiyor.
I could make her walk, but she won't.
Onu yürütebilirim, ama kız yürümeyecek.
She knows she's clutching a razor blade, but she won't let go.
Elleriyle bir ustura bıçağını kavradığını biliyor ama yine de onu bırakmıyor.
But you must have, because I can assure you... she won't take this "ridiculous" story so lightly.
Unutmuş olmalısın çünkü eminim bu saçma hikâyeyi kolayca kabullenmeyecektir.
But he's afraid if she finds out he's gonna pay all that dough, she won't let him. You get it?
Ama, mangırların hepsini ödeyeceğini anlarsa, Cora'nın buna izin vermeyeceğinden korkuyor.
She has the facts now, but she won't accept them.
Ne olduğunu anladı. Ama bunu kabul edemiyor.
Tried it again and again, but she won't shoot.
tekrar ve tekrar denedim, fakat lanet şey ateş etmedi.
Dominique won't admit it, but she admires your buildings.
Dominique itiraf etmeyecektir ama çizimlerini çok beğeniyor.
I keep pumping but she won't come.
Pompalıyorum ama olmuyor.
But, if she loves you, and if you behave, the chances are she won't.
Ama seni seviyorsa ve ona düzgün davranırsan muhtemelen öyle bakmayacaktır.
She won't be able to help but give herself away.
Kendini ele verecek.
But she won't forget I stood up to her and that you cannot deceive God.
Ancak, onu ayağa kaldırdığımı ve Tanrı'nın aldatılamayacağını unutmayacaktır.
- But she won't be, will she?
- Fakat öyle olmaz değil mi?
She says, "Darling, you won't believe it, " but I found an adorable baby on our doorstep " and I've decided to keep it.
Karım diyor ki, " Sevgilim inanmayacaksın ama Kapımıza bırakılmış dünya güzeli bir bebek buldum ve eve almaya karar verdim.
I don't know, but today she won more than we did.
Bilmiyorum, ama bugün herşeyi o kazandı.
But she won't be here today.
Ama bugün burada olmayacak.
She won't say whether she likes it, but she comes here anyway.
Beğenip beğenmediğini söylemez ama yine de buraya gelir.
You can give her a shot for whatever she's got but it just won't work
Kadına iğne yapabilirsiniz Ama hiçbir işe yaramaz
- She didn't want to offend you... and I was wrong not telling you before, but with all those... receptions and trips, you won't have time to take care of her.
Annem eminim seni üzmek istemedi. Ben de istemem. Her halde bilirsin.
We won't go into that, but.... way back, way way back in the back of her mind was something she was looking for....
Bu konuya çok girmeyeceğim ama aklının çok uzak bir köşesinde aradığı bir şey vardı.
Yeah, but she'll feel better knowing it's there, won't she?
Evet ama haplarının orada olduğunu bilmesi, eşini iyi hissettirecek, değil mi?
But maybe you were right when you said she won't ever have that.
Ama bu kız hiç evlenemiyecek dediğinde de haklıydın.
"'She'll be furious, but we won't be here to see it.
"'Öfkeden kuduracak, fakat biz burada olmayacağız.
She's at her hotel, but she won't take messages.
Otelde, ama mesajları kabul etmiyor.
- But she won't be here until tomorrow.
- Ama yarına kadar gelmeyecek.
I told her Allie could take care of himself, but she won't pay attention.
Ona Allie'nin kendisine bakacağını söyledim, fakat dinlemiyordu ki.
She won't ask you, but she might need it.
O istemez ama, gerekebilir.
But if it's Jane, if... if she'll just understand... how much a little girl needs love and understanding... then I won't mind dying... you know, if she'll just take good care of her for me.
Bunu biliyorum. Ama eğer Jane... Jane, küçük kızımızın sevgiye ve ilgiye ne çok gereksinimi olduğunu anlarsa ölmek umurumda olmaz.
But she won't talk.
Ama konuşmayacaktır.
Maybe, but she won't listen to me unless I say something like that.
Belki, fakat öyle bir şey söylemezsem beni dinleyeceği yoktu.
I asked Mother Mathilde to let the operating sister... have something to eat before she came in the morning, but she won't.
Rahibe Mathilde'den ameliyata giren hemşirelerin... sabah gelirken bir şeyler yemelerine izin vermesini istiyorum ama vermiyor.
But she won't.
Ama dinlemedi.
She's tried to apologize, but you won't even talk to her.
Sizden özür dilemeye çalıştı ama onunla konuşmadınız bile.
But she won't talk to you.
Bence seninle konuşmaz.
She's a beaut, all right, but I bet she won't go 90.
Güzel bir araba, tamam, fakat bahse girerim 90'ı geçmez.
You mean her. But she is funny, maybe the feeling won't be bad if you sometimes meet such a girl.
Evet, ama çok matrak biriydi.
- But she won't give me a date.
- Ama bana bir türlü bir randevu vermiyor.
but she's gone 43
but she's not here 34
but she can't 33
but she isn't 30
but she hasn't 17
but she couldn't 19
but she 181
but she does 37
but she didn't 123
but she doesn't 25
but she's not here 34
but she can't 33
but she isn't 30
but she hasn't 17
but she couldn't 19
but she 181
but she does 37
but she didn't 123
but she doesn't 25