English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ B ] / But you don't know

But you don't know traduction Turc

20,460 traduction parallèle
- I forgot- - I don't know why, but I asked her why she- - when she graduated high school, and you made that joke, you said, "She's your age, Horace."
Sebebini hatırlamıyorum ama liseden ne zaman mezun olduğunu sordum.
- You still don't know, Horace, but forgive yourself.
Hâlâ bilmiyorsun Horace ama kendini affet.
We don't know how to defeat Hades, but maybe we can get your daughter back and talk some sense into Zelena, if you're with me.
Hades'i nasıl yeneceğimizi bilmiyoruz ama bana yardım edersen belki kızını geri alabilir ve Zelena'nın aklını başına getirebiliriz.
Secrecy is still justifiable in certain cases to protect sources or to protect national security but when we deal with secrecy, don't hide behind it to use as an excuse to not disclose something properly that you know should be
Gizlilik, kaynaklarımızı korumada yada,... ulusal güvenlik konularında hala başvurduğumuz birşey. Ancak gizliliğe başvururken onu bir bahane,... olarak kullanmamalısınız, yapmanız gerektiğini bildiğiniz,... ama yapmadığınız birşey için mesela.
But you don't want to, unless he doesn't know about our dealings. ( no audible dialogue )
Şu anda sorumlu olduğum insanlara karşı zayıf durumdayım.
I don't know, but if those toothless gringos can figure it out, you can figure it out.
Müşterilerin maldan çaldığımızı anlamayacağını mı sandın? - Anlamışlar işte. - Tamam, tamam, özür dilerim.
Alex... I don't know if you've noticed, but Pierce is the guy who's been sleeping on the other side of your bed for the last year.
Alex fark ettin mi bilmiyorum ama Pierce son bir yıldır yatağının diğer tarafında uyuyan adam.
Angus, I don't know where your head is, but in this room, you've got one focus, and that's your patient.
Angus, kafan nerede bilmiyorum ama bu odada burada odaklanman gereken tek şey hastan.
Look, Sue, I know you're nervous, but don't be.
Dinle Sue, gergin olduğunu biliyorum ama olma.
But you don't know how necromancy works.
Ama necromancy nasıl çalıştığını bilmiyorum.
I don't know what you want, but this is... [Phone notification chime]
Ne istediğini bilmiyorum, ancak bu...
Look, prep all you want, train all you want, but until you've gone through the Change and come out the other side, you don't know anything.
İstediğin kadar hazırlan, istediğin kadar çalış dönüşüm geçirip diğer tarafa geçmeden hiçbir şey bilemezsin.
I don't really know what you guys are talking about, but are you still buying the RV?
Neden konuştuğunuzu hiç bilmiyorum ama, RV'yi alıyor musunuz yine de?
Yeah, I'm... look, I know you think you're different, playing all calm and nice, but you don't wind up in a place like this just'cause you're normal.
Evet... Farklı olduğunu düşündüğünü biliyorum. Sakin, iyi adam ayakları falan ama birisi normal olduğu için buraya düşmez.
I know we love this old house, but I don't think you can say it's been a good place for us.
Bu eski evi sevdiğini biliyorum ama bize iyi geldiğini söyleyebileceğini sanmıyorum.
You think you know her, but you don't. Not really.
Onu tanıdığını sanıyorsun ama pek tanıdığın söylenemez.
You know, I don't know if it's sitting on these little pillows, but, uh, what I realized is, I'm-I'm sad.
Bu küçük yastıklara oturduğumdan mıdır, nedir bilmiyorum ama üzgün olduğumu fark ettim.
I'm gonna take this opportunity, Art, and I know you don't want to, but maybe that's okay.
Ben bu fırsatı kullanacağım, Art ve senin istemediğini biliyorum ama belki de sorun olmaz.
Look, I don't know about Louise, but I'm finished discussing anything with you, Doc.
Bak, Louise'i bilmem ama ben seninle bir şey tartışmayı bıraktım, Doktor.
I know you can't love me... you don't have it in you... but, God damn it, I could've finally found love with a child, and you took that from me.
Beni sevmediğini biliyorum doğurmak zorunda olmadığını da biliyorum ama lanet olsun sonunda sevebileceğim bir çocuk bulmuştum ama onu da aldın benden.
You know, who I don't work with is Edwards, but Cristina really liked her.
Edwards'la hiç çalışmadım ama Cristina ondan gerçekten hoşlanırdı.
All right, listen, I know you don't want to, but...
Beni dinle, konuşmak istemediğini biliyorum ama- -
I know you don't like me to bother you during your free time, but I missed you.
Boş zamanlarında seni rahatsız etmemi istemediğini biliyorum ama, seni özledim.
I know this is really hard, but you don't know where this all is gonna end up.
Biliyorum bu çok zor bir durum ama bu işin sonu nereye varacak bilmiyorsun.
But what you don't know is that you and I, we are a team now.
Biz seninle artık bir takımız. Bu işte beraberiz.
And, I don't know about you, but to me, that's my least proud identity.
Sizi bilmem, ama ben bu konuda hiç de gurur duymuyorum.
I don't know. But... But whatever you're doing right now is not helping.
Bilmiyorum ama ne yapıyorsan işe yaramıyor.
I confess, I don't know everything about you, but I do know about your relationship with the Grimm.
İtiraf ediyorum, senin hakkında her şeyi bilmiyorum fakat senin Grimm ile ilişkini biliyorum.
You don't speak the language, but you know who's in power, who's at fault, who's scared, who's amused.
Dillerini bilmesen bile kimin güçlü olup, kimin suçlu olduğunu kimin korkup, kimin güldüğünü anlayabilirsin.
I don't know what kind of life you can return to, but think what you leave behind if you jump.
Hayatının ne tür bir şeye dönüşeceğini bilmiyorum. Fakat, atlarsan ardında bırakacaklarını bir düşün.
And I don't know what she wants to talk to you about, but you keep it short.
Ve ne konuşmak istiyor bilmiyorum ama, kısa tut konuşmayı.
Like the corner of the carpet coming up, so I don't know where you got that from but it's wrong.
Halı kenarının püskülünü yaptırmak gibi. O yüzden bunu nereden duydunuz bilmiyorum ama yanlış duymuşsunuz.
I don't know who you are..... but you are addressing a superior officer!
Kim olduğunu bilmiyorum ama şu an yüksek rütbeli bir memur ile konuşuyorsun!
I know you don't see it that way, but there is something greater than this.
Böyle görmediğinizi biliyorum ama bu dünyadan daha büyük bir şey var.
Look, guys, I know I don't live here and I'm just hitching a ride, Donna said there were a lot of empty bunks'cause your new guy fired a bunch of people, and we were just up so late playing music, but would you really want to risk not breaking a curse?
Bakın arkadaşlar, burada yaşamadığımı biliyorum otostop çektim sadece Donna bir sürü boş ranza olduğunu söyledi şu sizin yeni eleman yüzünden geç saate kadar müzik çaldık şimdi, gerçekten bir laneti kırmamayı göze alır mıydınız?
And I don't know if you were coming to see a specific person, say me, but if you were, um, it... it just kind of puts me in an awkward position.
Eğer belirli bir kişiyi görmeye geldiysen bir de beni diyelim eğer geldiysen bu beni kötü bir pozisyona sokar sadece.
Now, I don't know the legal term you might - but I believe it's somewhere in the vicinity of "reckless abandonment."
Şimdi, yasal terimini bilmem. Sen biliyor olabilirsin. Ama sanıyorum "aldırış etmemek" e yakın bir şey.
Look, whatever's going on in this county nearly got our only deputies killed, and I don't know about you, but if I lose mine, I gotta go deputize some fool like Champ Hardy.
Bu kasabada ne oluyorsa neredeyse memurlarımızı öldürüyordu. Ve seni tanımıyorum ama ölürsem ve yetkilerim Champ Hardy salağına geçerse...
I know you don't believe me, but you were not born - to be a goddamn small town waitress.
Bana inanmadığını biliyorum ama lanet olası bir küçük kasaba garsonu olmak için doğmadın.
I don't know if you were coming to see a specific person, say, me, but if you were, it... it just kind of puts me in an awkward position.
Belirli biri için mi geldin, bilmiyorum bana mesela, ama geldiysen eğer bu beni sadece garip bir pozisyona sokar.
I don't know why you took Stefan's body, but if anything happens to... my brother...
Eğer stefan cesedini aldı neden ı, bilmiyorum Bir şey ama bir şey olursa. Kardeşim.
I know you don't always believe this, but... you deserve to be happy, Stefan.
I her zaman bu inanmadığını biliyorum, ama. Eğer mutlu, stefan olmayı hak ediyorsun.
I don't know what arrangement you have with that Tooth Fairy Polak, but be careful, huh?
O Polonyalı Diş Perisi'yle nasıl bir sözleşme yaptın bilmiyorum ama dikkatli ol, tamam mı?
But don't worry about it, you know?
Endişelenmene gerek yok tamam mı?
I don't know you, but... perhaps you know what it is like to love someone with every atom in your body, to be so intertwined with him for most of your life.
Seni tanımıyorum ama belki de birini sevmenin nasıl bir şey olduğunu biliyorsundur. Hem de vücudunun her zerresiyle. Hayatın boyunca o kişiye bağlı olmanın ne olduğunu biliyorsundur.
Um, I know I've missed three weeks, but I-I'd love to take your class, if you don't mind.
İlk üç haftayı kaçırdığımın farkındayım ama sizin için de sorun olmazsa, dersinize katılmayı çok isterim.
I don't know how you Navy cops work a case, but I do it like I'm walking down the street- - one foot in front of the other.
Siz denizci polisleri davaları nasıl yürütüyorsunuz bilmiyorum ama ben sokakta yürür gibi yapıyorum önce bir adım sonra diğer adım gibi.
I don't know how, but... I promise you I'm gonna make it right.
Nasıl olacak bilmiyorum ama bunu düzelteceğime sana söz veriyorum.
You don't sleep with anyone if you don't want to, but he doesn't need to know that.
İstemezsen kimseyle yatmayacaksın. Ama onun bilmesine gerek yok.
I know you don't like me, Mary, but I'm not goin'anywhere.
Benden hoşlanmadığını biliyorum, Mary. Ama gitmiyorum.
Uh, whatever she says there I... I don't know, she doesn't tell me, but you may believe it.
Burada ne söylediğini bilmiyorum, bana söylemedi ama inanabilirsiniz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]