But you have traduction Turc
52,119 traduction parallèle
I mean, sure, plans change, but you have to have some kind of direction, right?
Elbette planlar değişir ama bir yön belirlemen lazım, değil mi?
And I don't know what it is about you, but you have this... intangible quality that I can't place.
Ne olduğunu bilmiyorum ama tam olarak anlayamadığım, adını koyamadığım bir özelliğin var.
They respect you, they really do, but you have to...
Sana saygı duyuyorlar, gerçekten ama senin de biraz...
I know you don't like my sister, but you have to make a choice.
Kardeşimi sevmediğinizin farkındayım ama bir tercih yapmanız gerekiyor.
But you have chosen to follow me.
Ama destekçim olmayı siz seçtiniz.
But you have to stop.
Ama durmalısın.
But you have to live a little while longer.
Ancak biraz daha yaşaman gerekiyor.
But, knowing him as you did and not withstanding his issues..... is it something now you could contemplate he could have done?
Ancak tanıdığınız, sorunlarıyla baş edemeyen biri olarak şimdi eşinizin böyle bir şey yapmış olabileceğini düşünüyor musunuz?
I don't know, but..... I have to admit, you are... beginning to ever-so-slightly scare me.
Bilmiyorum ama itiraf etmem gerek, beni biraz korkutmaya başlıyorsun.
Oh, OK, erm..... but you don't have any recollection of doing so?
Tamam, şey ancak böyle bir şey yaptığınızı anımsamıyorsunuz, öyle mi?
Well, it'll have secure units, but it's not a prison, so I imagine if you wanted to get out, you could.
Güvenlik ekibi vardır ama hapishane değil sonuçta. Bence çıkmak istersen çıkarsın.
But if you took that anomaly out of the equation, you'd have to assume that someone wanted Colin Osbourne out the picture, wouldn't you?
Bu anlattıklarımızdan bir kanıya varacak olursak, birisinin Colin Osbourne'u oyun dışı bırakmak istediğini varsayabiliriz, değil mi?
But if we consider it as a possibility now..... do you have any idea where something like that could have happened to Colin?
Şu an mümkün olduğunu düşünürsek Colin'in başına böyle bir şey nerede gelmiş olabilir?
Look... I know it's really annoying when people give you trite bits of advice on how to be happy, but... you don't have to be defined by your past.
Bak insanların mutlu olman için basmakalıp tavsiyeler vermesi çok can sıkıcıdır bilirim.
But if you have a single shred of doubt, please tell me now.
İçinde biraz olsun şüphe varsa, şimdi söyle lütfen.
I know you two have your differences but I don't care.
İkinizin arasında ihtilaf olduğunu biliyorum ama umurumda değil.
I'll check into that for you. But if it was a government contract, I'm sure that you would have full access to those same records.
Bunu sizin için kontrol ederim ama bir hükümet sözleşmesi olsaydı eminim ki aynı kayıtlara tam erişim yetkisine sahip olurdunuz.
But in this world that we live in, in order to survive, you have to pick a side.
Ancak yaşadığımız bu dünyada, Hayatta kalmak için bir taraf seçmelisin.
I-I should have knocked, but you should have locked.
Tamam çalmam gerekirdi ama senin de kilitlemen gerekirdi.
But if we don't start cracking down on these undocumented boyfriends, then pretty soon, I tell you what, we're not gonna have an apartment left.
Ama resmi kaydı bulunmayan sevgililer konusunda sıkı önlemler almazsak yakın zamanda başımıza gelecek şey belli. Elimizde bir daire kalmayacak.
Uh, but is my apartment really so bad that you have to murder one of your friends because of it?
Ama dairem arkadaşını öldürmek zorunda kalacağın kadar berbat mı yani?
But for now, I noticed you didn't have one... the other night.
Şimdilik... Sende bundan olmadığını fark ettim. Geçen gece...
I'm sorry, I know that must have been very hard for you, but you cannot call me eight times in one day, that's too much.
Üzgünüm. Bu senin için çok zor olmuş olmalı. Ama beni günde sekiz kere arayamazsın.
You have always been a fool, but my fool.
Hep aptallık ettin, aptalım benim.
But when I release you, you will have the chance to be that great man everybody believes you to be.
Lakin, seni bıraktığım zaman, herkesin olacağına inandığını o müthiş insan olma şansına sahip olacaksın.
Uh, it's a tradition, but you don't have to.
Gelenektir ama buna mecbur değilsin.
I would've let you watch, but... I guess you'll just have to wait till tomorrow.
Sana da izletirdim ama yarına kadar bekleyeceksin artık.
- But you don't have to die for it.
- Ama uğruna ölmek zorunda değilsin.
Yeah, well, I know we have a lot of history at peterman's, but I thought we'd just, you know, try something new.
Evet, biliyorum, peterman's'da çok geçmişimiz var. Fakat biz, bilirsiniz, yeni bir şeyler deneyebilirdik diye düşündüm.
You have many enemies, my king, but I swear to you, I'm not one of them.
Çok fazla düşmanın var kralım ama yemin olsun ben onlardan biri değilim.
Thing is, I wouldn't never have found you if I wasn't goin'off to Germany, but... now I don't wanna go.
Almanya'ya gidecek olmasam seninle hayatta tanışamazdım ama şimdi de hiç gidesim gelmiyor.
But you don't have to.
Ama gerek yok.
You might have been but I wasn't.
Sen olabilirdin ama ben değildim.
I don't know how much is here, but you take that, you tell your boss that you were robbed, which you have been.
Burada kaç para var bilmiyorum ama al senin olsun. Patronuna da soyulduğunu söyle ki zaten soyuldun.
Others have tried and failed, but with you and I working together inside the Court, we could bring the rule of democracy and law
Diğerleri denedi ama başaramadı. Ama sen ve ben Divan'ın içinde birlikte çalışarak demokrasi ve hukuk kurallarını Gotham'a geri...
You think it's part of you, but it doesn't have to be.
Bunu bir parçan sanıyorsun. Ama öyle olmak zorunda değil.
I don't like it any more than you do, but if I push too hard, we might blow the only chance we have at stopping this.
Ben de çok memnun değilim ama eğer çok zorlarsam bunu önlemekteki tek şansımızı mahvedebiliriz.
Me and Lucius took a crack at it, but maybe you'll have better luck.
- Lucius ile ben şansımı denedik. Ama belki senin şansın yaver gider.
I may have a virus making me freakishly strong and mildly insane, but even I know that you were a sidekick to your brother and you're a sidekick to Barbara.
- O patronum değil. Tuhaf şekilde güçlü biraz da deli yapan virüsü kapmış olabilirim. Ama biliyorum ki kardeşinin yancısıydın ve Barbara'nın yancısısın.
I shouldn't have waited. But, unlike you, I am in the position to rectify my mistake.
Ama senin aksine, hatalarımı düzeltebilecek durumdayım.
You don't have anything to say, but I do.
Ama benim var.
Yeah, but, Barry, I have been with you through all those terrible things.
Evet ama ben de o korkunç şeylerin hepsinde yanındaydım Barry.
So you could change the future, but you'd have to be very careful about which events... you alter.
Yani geleceği değiştirebilirsin ama hangi olayları değiştireceğin konusunda aşırı dikkatli olmalısın.
I've been letting you coast by on your raw talent, which you have a lot of, but teaching... it's a lot more than just doing something and expecting you to follow.
Seni ham yeteneğinle kendi haline bıraktım, yeteneğin az da değil. Ama sadece bir şey yapıp takip etmeni beklemeye öğretmek denmez.
You'll have to wear the bandage for a few days, but other than that, you're absolutely recovered.
Sargı birkaç gün kalmak zorunda ama onun dışında tamamen iyileştin.
But yesterday when you saved me, I remembered that I have no reason to be scared.
Ama dün beni kurtardığında korkmak için bir sebebim olmadığını hatırladım.
But other than that, you... you don't have to do this for me.
Ama onun dışında bunu benim için yapmak zorunda değilsin.
You know, but now that you have your powers, it's... it's like I never hear from you.
Ama artık güçlerin olduğundan... Senden hiç haber almıyorum.
I mean, I know that telling your dad that, you know, you're... you're switching Earths, that's gonna be a difficult conversation to have, but one that you've to go for... if you want to be happy.
Babana dünya değiştirdiğini söylemenin zor bir şey olacağının farkındayım ama mutlu olmak istiyorsan buna mecbursun.
But with the kind of lives... that you two have, that love between the two of you, that is the one thing... that should stay simple.
Ama sizinkiler gibi hayatlarda aranızdaki o aşk basit kalması gereken tek şey.
We know, and we understand, which is why we allowed you to do that, but choices have consequences.
Biliyoruz ve anlıyoruz da zaten o yüzden bunu yapmana izin verdik ama her seçimin bir sonucu vardır.
but you haven't 45
but you have to 69
but you have to know 21
but you have to understand 54
but you have to trust me 43
but you have to believe me 30
but you have to help me 17
but you have to admit 30
but you 1775
but you can't hide 39
but you have to 69
but you have to know 21
but you have to understand 54
but you have to trust me 43
but you have to believe me 30
but you have to help me 17
but you have to admit 30
but you 1775
but you can't hide 39
but you know what 1239
but you didn't 486
but you said 161
but you don't 308
but you and i 59
but you don't believe me 17
but you didn't listen 29
but you know 863
but you were 65
but you don't understand 77
but you didn't 486
but you said 161
but you don't 308
but you and i 59
but you don't believe me 17
but you didn't listen 29
but you know 863
but you were 65
but you don't understand 77