But you don't understand traduction Turc
1,503 traduction parallèle
I understand your reticenc but, if you don't speak, we can't help you.
Suskun kalmanızı anlıyorum ama eğer konuşmazsanız, size yardım edemeyiz.
I understand John, you don't want to lose your gift, but...
Anlıyorum John, yeteneğini kaybetmek istemiyorsun, ama...
I don't know if you can understand me, but if you can, don't show it.
Beni anlayabiliyor musun bilmiyorum, ama eğer anlıyorsan belli etme.
"But baby, I don't understand what the problem is. I thought she was you."
"Ama tatlım, problem nedir anlayamadım, onu sen zannettim."
Sorry, I don't understand, but you're cool with this, right?
Üzgünüm, anlamıyorum ama size uyar değil mi?
And if you don't want to be with me, I guess I understand, but, this isn't going to change anything.
Eğer sen benimle olmak istemezsen, bunu anlayabilirim ama bu hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
I understand you're upset, but there are things you don't know.
Kızgın olmanı anlıyorum. Ama bilmediğin şeyler vardı.
I know you don't understand what I'm doing... but I need to ask you a favor.
Biliyorum ne yaptığımı anlamıyorsun, ama senden bir iyilik isteyeceğim.
I understand that because of his drug problem you don't think Mr Phillips is a good candidate for surgery, but he understands that this heart valve is a responsibility.
Anladığıma göre, uyuşturucu sorunu yüzünden Bay Phillips'in ameliyat için uygun bir aday olduğunu düşünmüyorsunuz, ama bu kapakçığın sorumluluk olduğunu anlıyor.
Uhh, Mr. Radford, do I understand you have pain issues but you don't want physical therapy?
Uhh, Mr. Radford, fiziksel terapi istemediğiniz doğru mu?
I appreciate your concern, but you don't understand.
Benny, kaygını anlıyorum, ama anlamıyorsun.
I don't expect you to understand any of this stuff, Clark, but I...
Bütün bunları anlamanı beklemiyorum, Clark, ama ben....
I don't understand why but... he said you were his only chance.
Neden anlamıyorum ama tek şansının sen olduğunu söyledi.
Look, son, I understand what that friendship means to you, but please don't forget, he... had you investigated.
O dostluğun senin için önemini anlıyorum ama seni araştırttığını unutma. Dikkatli ol.
But I understand why you don't want me around.
Ama etrafında olmamı istemezsen anlarım.
- But you don't fuckin'understand!
- Ama bir bok anlamıyorsunuz!
I don't understand what you just said, but it's amazing that Colonel O'Neill is alive.
Az önce söylediklerini anlamadım, ama Albay O'Neill'ın yaşıyor olması şaşırtıcı.
It's scary, but it's funny, too. What I don't understand is how you can lie to a pastor in church. Well, mrs.
korkunç, ama aynı zamanda komik de... anlayamıyorum kilisede bir rahibe nasıl yalan söyleyebildiniz şey, bayan Forman, sizin rahip Dan'e yalan söylediğiniz zaman neydi?
Yes, but you don't understand.
Evet ama anlamıyorsunuz.
I don't understand. I can't comprehend... but I do believe you now.
Anlayamıyorum. Kavrayamıyorum ama artık sana inanıyorum.
But they don't really understand what you're going through.
Ama gerçekte neler yaşadığını anlayamazlar.
I don't understand what you mean, but still, you just called me a samurai, didn't you?
Anlamadım, ama sen bana samuray dedin, değil mi? Evet.
Well, with a brother like him, I guess I can understand why you'd say that... But if you really hate him that much, you don't have to force yourself to stay with him.
Ee... sanırım ben öyle düşünmüşüm ama ondan hoşlanmıyorsan, onunla birlikte olmamalısın.
It's not like I don't understand why you'd feel sorry for her, but- -
Neden? Bu merhametinin sebebini anlamıyorum, ama...
You might hear the words I'm saying, but you don't understand them.
- Ağzımdan çıkan kelimeler duyuyor olabilirsiniz, ama onları anlamıyorsunuz.
I know you don't like laying back but I want you to stay away from his right do you understand me?
Geri çekilmeyi sevmediğini biliyorum ama sağ yumruğundan uzak dur. Anladın mı?
But how can you forget something you don't understand?
Ama anlamadığın bir şeyi nasıl unutabilirsin ki?
I don't care about getting laid. - You've never had a serious relationship, so you wouldn't understand, but me and Cathy, what we had was something special. - Why?
- Umurumda değil, diyorum.
But then I don't understand why you need to go down this road.
Fakat, neden böyle yaptığını hâlâ anlamış değilim.
If you shut the door, I understand, but I really hope that you don't.
Eğer kapıyı yüzüme kapatırsan bunu anlarım, ama umarım kapatmazsın.
You can pretend that you don't understand me, but I know you do.
Anlamıyor gibi yapabilirsin, ama anladığını biliyorum.
I don't understand these things, but I can assure you it's because of your shoes.
Bu işlerden anlamam ama nedeninin ayakkabılarınız olduğunu söyleyebilirim.
I mean, you'd think I don't understand, but I get it, David gets it.
Yani anlamadığımı düşünebilirsiniz, fakat anladım, David de anladı.
I don't understand, but you make me feel better about things than anybody else.
Anlayamıyorum, sen beni herkesten daha iyi teselli ediyorsun.
I can't understand anything but I like the way Spanish sounds, don't you?
Hiçbirşey anlamıyorum ama İspanyolca konuşmalar çok hoşuma gidiyor, ya senin?
But I don't understand you. Meet me at the base at 1500 hours.
15.00'da benimle üste buluş.
I don't understand this, but it's strange... how little can be so much when you're happy.
Bunu anlayamıyorum ama garip olan şey. Mutluyken küçük şeyler çok önemli olabiliyor.
I understand Danish, but you don't.
Benim Dancam var ama senin yok gibi.
I'm sorry, but I don't understand what you're trying to say.
Üzgünüm ancak ne söylemeye çalıştığını anlamıyorum.
There's something I want to ask you but I don't think you'll understand why unless you know a few things about me.
Sana sormak istediğim bir şey var ama benim hakkımda bazı şeyleri bilmiyorsan sebebini anlayacağını düşünmüyorum.
I'm not sure whether you understand what I'm saying, but I'm certainly sure I don't understand what you are saying.
Dediğimi anlayıp anlamadığınızı bilmiyorum, ama ben sizin dediklerinizi kesinlikle anlamıyorum.
Bit scary, but you'll get the hang of it. I don't understand.
Mesaj şu kuleden geliyor.
I said I can't sell the Taj Mahal but it doesn't mean you can't have it I don't understand
Ben Taj Mahal'i satamayacağımı söyledim ama sizin sahip olamayacağınızı söylemedim. Anlayamadım.
I understand why... but don't grandstand for your daughter... when you know you're not going to be able to.
Kızına şirin görünmeye çalışma... Bunu yapamayacağını biliyorsun değil mi?
You don't understand my behavior, neither do I but I feel fine right now.
Bu davranışımı anlamıyorsunuz, ben de öyle ama harika hissediyorum.
You are fine, but don't talk because I can't understand you.
İyisiniz ama boşuna konuşmayın çünkü sizi anlayamıyorum.
I understand that you're in a lot of pain, but I don't see anything much suspicious.
Acı çektiğini biliyorum, ama ben şüpheli bir şey göremiyorum.
Look, I understand you don't appreciate being kept in the dark, but I think this is about something else.
Bak, sana haber verilmemesinden hoşnut olmadığını biliyorum fakat bunun başka bir şey yüzünden olduğunu düşünüyorum.
I don't understand this, but Nadia believes in you.
Bunu anlamıyorum ama Nadia sana inanıyor.
But I don't understand what you're talking about.
Fakat anlayamıyorum, sen neden bahsediyorsun.
Oh... you know, you say you understand but you don't, not really.
Oh... bence anladığını söylüyorsun ama anlamıyorsun, tam olarak değil.
but you 1775
but you can't hide 39
but you know what 1239
but you didn't 486
but you don't 308
but you said 161
but you and i 59
but you know 863
but you don't believe me 17
but you were 65
but you can't hide 39
but you know what 1239
but you didn't 486
but you don't 308
but you said 161
but you and i 59
but you know 863
but you don't believe me 17
but you were 65