Can't move traduction Turc
3,380 traduction parallèle
Can't we just accept what is and move on?
Kabul edip hayatımıza devam etsek?
Can't move?
Hareket edemiyor musun?
But I can't undo them, so I just thought that maybe by doing good things, it would help me move on.
Bende iyi şeyler yapmanın devam etmeme yardım edeceğini düşündüm.
- You sure you can move this kind of weight? Eh, don't worry.
Bu kadar taşı elden çıkarabileceğine emin misin?
Ever since I can remember, my mom always said I couldn't move too fast, that running would kill me, so I've never known what it's like to run.
Kendimi bildim bileli annem hep çok hızlı hareket edemezsin, koşmak seni öldürebilir der.
Zero, we can't move.
Merkez, yerimizden oynayamıyoruz.
Can you move your BlackBerry off the desk? Oh! That wouldn't have happened if he'd had one of those rubber protectors.
BlackBerry'ni masadan kaldırabilir misin? Eğer şu plastik koruyuculardan kullansaydı böyle olmazdı.
I can't even move!
Hareket bile edemiyorum.
Why can't I just move on like the rest of my friends?
Neden bütün arkadaşlarım gibi hayatıma devam edemiyorum?
We can't move forward until he does.
O hareket edene kadar biz de edemeyiz.
I don't think I can move.
Bir sey yapacagini sanmiyorum.
Can't move.
Kıpırdayamıyorum.
We can't move away!
Gidemiyoruz!
Look, I-I'm sorry, I can't move forward with this.
Ben bununla bir şey yapamam.
I can move it for you all over again, double your take.
Tüm hepsini tekrardan taşıtırım.
I can't move it.
Kımıldatamıyorum.
Help, I can't move.
Yardım et, hareket edemiyorum.
I can't move forward on Portugal till I get your signature.
Portekiz işini halledemiyorum, imzan lazım.
Matt, you know, while I'm just lying there and I can't even move, it just... I want to help, you know, but I can't do the things that you could do.
Orada öylece hareketsiz yatıyordum sadece yardım etmek istiyordum fakat senin yaptıklarını ben yapamıyorum.
But I can't move it.
Ama hareket edemiyorum.
Well, I can't move in with her until I've got your stamp of approval, so it looks like I'm bunking at yours.
- Kaldı. - Remi? - Kaldı.
- Hey, don't move about, you'll get hurt.
- Hey, bunun yakınına taşıma, canın yanacak.
I can't move.
Hareket edemiyorum.
If we keep doing this you can't move on and neither can I.
Eğer böyle yapmayı sürdürürsek, sen de ben de hayatımıza devam edemeyiz.
Otherwise I can't move on.
Yoksa devam edemem.
If we can't move in together.
Daha doğrusu yaşayamıyorsak.
And why can't we move it up to tomorrow?
Ve niye yarın harekete geçmiyoruz?
We can't move it.
Yerini değiştiremeyiz.
I can't move.
- Hareket edemiyorum.
And sometimes I can't move it at all.
Bazen hiç oynatamıyorum bile.
And how is it that I can't move my wrist at all?
Peki neden bileğimi hiç hareket ettiremiyorum?
I'm not going in. I can't even move!
Bırak içeri girmeyi, kıpırdayamıyorum bile!
You can't move!
Kıpırdayamazsın!
She can't move.
Hareket edemez.
Talking to Navid made me realize you can't move on without knowing the truth.
Navid'le konuşunca fark ettim ki gerçeği bilmeden, önüne bakamazsın.
Like... They can't see you if you don't move.
Sanki kıpırdamazsanız sizi göremezmiş gibi.
No matter who we are today, we can't undo the things we've done in the past, so it's probably best we just move on without each other.
Bugün kim olduğumuz önemli değil, geçmişte yaptığımız şeyleri geri alamayız, bu yüzden de en iyisi birbirimiz olmadan yola devam etmemiz.
Then I see no reason why this project can't move forward.
Öyleyse bu projeye devam etmekte sakınca görmüyorum.
I can't move, my earring is stuck.
Kıpırdayamıyorum, küpem takıldı.
My husband. He can't move his legs.
Bacaklarını oynatamıyor.
Your wife said you can't move your legs.
Eşiniz, bacaklarınızı oynatamadığınızı söyledi.
No, it's all in his head, but he still can't move his legs.
Hayır, yaparız diyordu da. Oynatamıyor bacaklarını.
- I can't move.
- Hareket edemiyorum.
Mr. Diggle, I can't thank you enough for arranging to move my husband from County Ward to Starling General.
Bay Diggle. Kocamın County Ward hastanesinden, Starling hastanesine nakledilmesini sağladığınız için ne kadar teşekkür etsem azdır.
But you don't believe that statues can move.
Ancak heykellerin hareket edebildiğine inanmıyorsunuz.
Which places me in your debt and I can't be in your debt because someday you might ask me to help you move or to kill a man.
Yani sana borçlu duruma düşüyorum ama böyle bir şey olamaz çünkü günün birinde taşınmak için yardım veya birini öldürmemi isteyebilirsin.
- I-I can't move.
- Kımıldayamıyorum.
- I can't move it, no.
- Hareket ettiremiyorum, hayır.
All right, if you can hear me, don't move, blink twice.
Pekala, eğer beni duyabiliyorsan, hareket etme, sadece gözlerini iki defa kırp.
I can't move.
Hareket bile edemiyorum.
Just keep her on the move until you can be certain she isn't armed.
Onu sürekli hareket halinde tut ta ki silahsız olduğundan kesin olarak emin oluncaya kadar.
move 8969
moves 40
moved 33
movement 69
move it or lose it 23
move it 2576
move your feet 54
move your ass 143
move your car 23
move out of my way 19
moves 40
moved 33
movement 69
move it or lose it 23
move it 2576
move your feet 54
move your ass 143
move your car 23
move out of my way 19
move your hand 39
move over 401
move closer 21
move out of the way 104
move out 424
move in with me 38
move in 316
move on 540
move it along 71
move up 92
move over 401
move closer 21
move out of the way 104
move out 424
move in with me 38
move in 316
move on 540
move it along 71
move up 92
move faster 33
move fast 40
move forward 97
move your hands 21
move now 53
move yourself 17
move it up 29
move along 326
move down 21
move it in 19
move fast 40
move forward 97
move your hands 21
move now 53
move yourself 17
move it up 29
move along 326
move down 21
move it in 19