Can we traduction Turc
233,111 traduction parallèle
Can we get a little privacy, please?
Biraz izin verir misin lütfen?
Which codes can we change for you today?
Tamam. Bugün hangi kodları değiştirelim?
Can we go now?
Artık gidebilir miyiz?
Um, can we talk in private?
Özel konuşabilir miyiz?
Can we trust Alcala to respond appropriately?
Uygun davranacağı konusunda Alcala'ya güvenebilir miyiz?
Can we get the cookies, please?
Lütfen kurabiyeleri alabilir miyiz?
Can we think about going to the doctor, please?
Biz düşünebilir miyiz doktora gitmeyi?
We can only hope.
- Umudum bu yönde.
It doesn't matter... we can still get out of here.
Mühim değil, buradan hâlâ kaçabiliriz.
We can't go back to the bridge.
Köprüye geri dönemeyiz.
We can only go four or five floors up at the most.
Taş çatlasa dört beş kat yukarı çıkarız.
We don't have guns that can shoot through armour.
Zırhlarını delebilecek silahlarımız yok ki.
Dearest, I've been thinking. We need your TARDIS.
Canımın içi, düşünüyordum da senin TARDIS'ıne ihtiyacımız var.
We can't go up, but we can go down.
Yukarı çıkamayız ama aşağı inebiliriz.
Maybe we can help a little.
Belki birazcık faydamız dokunur.
Squeeze as many in as you can, we only get one trip.
Olabildiğince sıkışın, tek bir sefer hakkımız var.
But the Doctor, we can't just leave him.
Ama Doktor'u öylece bırakamayız.
Of course we can't.
Herhalde bırakamayız!
Well, we'll see what we can do. C'mon in.
Ne yapabiliriz bir bakalım.
- We can save you a few bucks if you'd prefer birch.
Huş ağacı istersen biraz indirim yapabiliriz.
Maybe we can meet somewhere you're more comfortable?
Belki daha rahat olacağın bir yerde görüşebiliriz.
We can get past the cameras. It's fine.
Kameraları geçebiliriz, sıkıntı yok.
If we wait three weeks, we can make 300k.
Eğer üç hafta beklersek 300 bin dolar alırız.
We're not taking a risk for a quarter of what we can make in three weeks.
Üç haftada alacağımız miktarın çeyreği için riske girmeyeceğiz.
I think you know what's inside there... or rather, what we can create inside there.
Burada ne olduğunu biliyorsundur... ya da orada ne yaratabileceğimizi.
- We got to get behind this thing so we can smash it back to Hell.
- Bu şeyin arkasından dolanıp... onu ezerek cehenneme geri yollayacağız.
The sooner we get this over with, the sooner I can kill you.
Bu işi ne kadar çabuk bitirirsek, seni o kadar çabuk öldürebilirim.
Now, let's see if we can reach this Savior.
Şimdi, bakalım Kurtarıcı'ya ulaşabilecek miyiz.
If everybody stays calm and listens to what we have say, nobody's gonna get hurt, okay?
Herkes sakin olup söyleyeceklerimizi dinlerse kimsenin canı yanmayacak, tamam mı?
With the money in those walls, we can all do what we want.
Bu para dolu duvarlarla istediğimiz her şeyi yapabiliriz.
That's the part that matters... How we can bear anything if we have to.
Önemli olan budur ; zorundaysak her şeye katlanabileceğimiz.
If you're here, it means that we can tell from what you've posted on the message boards you're ready to do more than hunker down and try to merely survive a zombie outbreak.
Buraya geldiyseniz bu mesaj panolarında yazdıklarınızdan daha fazlasını yapmaya hazır olduğunuz ve bir zombi salgınından kurtulabileceğiniz anlamına geliyor.
So, we can go and find castle what'shisnuts, fight that thing, come back and we'll get rewarded by this little old lady.
Gidip her ne bokumsa Kalesi'ni bulup bu şeyle savaşıp geri dönüp bu yaşlı kadından ödülümüzü alabiliriz.
This is just until we can clean up the bloc.
Sadece blokta işleri yoluna koyana kadar.
- So we can squeeze him.
Yani onu sıkıştırırız.
Tell your people to fall back... or we can all die here.
Adamlarına geri çekilmelerini söyle yoksa hepimiz burada ölürüz.
We can beat them if we fight them on our terms.
Eğer savaşı biz yönlendirirsek onları yenebiliriz.
But still, I think we can cobble together a training regimen that'll get the job done.
Ama sanırım kuracağımız eğitim ekibi de işe yarayacaktır.
Now we can go.
Şimdi gidebiliriz.
To buy some horses so we can follow them.
At almaya, böylece onların peşinden gidebiliriz.
We can't double-cross them.
Onların arkasından iş çeviremeyiz.
Look, we can help you but we need a sample of that love potion.
Bak, sana yardım edebiliriz. Ama o aşk iksirinden bir numuneye ihtiyacım var.
Well, the door's latched from the inside, so... if we can lower the temperature of the room below the ductile-brittle transition temperature, the weakest bonds of the metal crystal lattice should become sus...
Kapı, içeriden sürgülü. Yâni odanın sıcaklığını sünek-gevrak geçiş sıcaklığının altına indirirsek, metal kristal ağının en zayıf bağları zarar görebilir ve kırılacak duruma gelebilir.
But we can't be swept under the rug this time.
Ama bu defa örtbas edilemeyiz.
We can go after whoever we want.
İstediğimizin peşine düşebiliriz.
We could get one of those fancy motels where you can drive right up to your door.
Kapına kadar arabayla gidebildiğin süslü motellerden birine gidebiliriz.
It's kind of sad we can't tell the difference.
Farkı anlayamamamız gerçekten üzücü.
We're down in the basement busting our butts and you're up here eating ice cream sandwiches that we paid for with our hard-earned money.
Bizim bodrumda canımız çıkıyor ve siz burada bizim zor kazandığımız parayla aldığımız dondurmalı sandviçi yiyorsunuz.
Can't we at least discuss this?
En azından bunu tartışamaz mıydık?
We can't do what we need to do if we think of them as people.
Onları insan yerine koyarsak yapmamız gereken şeyi yapamayız.
Yeah, or we can give him no more time and I can just go up there and punish him.
Ya da ona daha fazla zaman vermez ve yukarı gidip onu cezalandırabilirim.
can we meet 42
can we talk 597
can we talk later 46
can we talk in private 32
can we start over 34
can we go 232
can we talk about something else 49
can we just talk 25
can we go home 29
can we see it 30
can we talk 597
can we talk later 46
can we talk in private 32
can we start over 34
can we go 232
can we talk about something else 49
can we just talk 25
can we go home 29
can we see it 30