Clock traduction Turc
15,209 traduction parallèle
My alarm clock going off on a weekend before I realized I could have slept in...
Bir hafta sonu, alarmımın geç kalkabileceğimi fark edemeden çalması...
I don't think I told you about this, but the punch clock has been making this...
Ama yumruk saati bunu yapıyor- - Gıcırdıyor musun?
Do not look over there, but we got a nutjob at 12 o'clock.
Şuraya bakma, ama saat 12'de bir fidye var.
Are you going to the Rock Around the Clock hop?
Rock Around the Clock dansına gidecek misin?
We are really fighting the clock and every minute counts.
Zamana karşı yarışıyoruz ve her dakikanın önemi var.
Now, let's run out the clock, and beg to God, and get ready for that national championship.
Şimdi, zaman geçirelim ve Tanrı'ya dua edelim, ve Ulusal şampiyona için hazırlanalım.
And now, all Arkansas has to do is run out the clock.
Ve şimdi, Arkansas takımı sürenin dolmasını bekliyor.
This life is a drop in the ocean. One tick of eternity's clock, and we'll all be together again, Marty.
Bu hayat okyanus'ta bir damla, sonsuzluğun saatinde bir tık, ve biz yine hep bir arada olacağız, Marty.
Your 3 o'clock's here.
3'teki randevun geldi.
After this rehearsal, you have a one o'clock meeting with Mr Beefy.
Bu provadan sonra saat 13.00'te Bay Beefy ile toplantın var.
Come down to its four o'clock, and you'll see a small green flag.
Onun dört yönüne bak, küçük bir yeşil bayrak göreceksin.
Ten o'clock.
Saat 10 yönünde.
Unless he'd reached the limit of his capabilities and his clock ran out.
Tabii eğer tüm imkânlarını tüketmiş ve zamanı bitmediyse.
- Hey, we're on the clock.
- Zaman işliyor.
Chess is a game of the clock, my friend... but there's no fixed time to play it.
Satranç zaman oyununudur, ama... oynamak için hiç zamanım olmadı.
The clock is ticking.
Saatler ilerliyor.
I'm hearing our mission clock tick away but I need to give Jesse some space.
Görev saatlermin farkındayım.. ama Jesse'e biraz bışluk bırakmalıyım.
It's three o'clock in the afternoon.
Jacky. Öğleden üç'te saat var.
I guarantee you every watch and clock in this place says the exact same thing.
Sana garanti ederim, buradaki tüm saatler tam olarak aynı zamanı gösteriyordur.
I don't clock in for the Vatican.
Vatikan için çalışmam.
Starting the clock, boss.
Süreyi başlatıyorum, patron.
You also got Newark off your two o'clock in about seven miles.
2 yönünüzde Newark var, yaklaşık 10 kilometre.
It'll be two o'clock in seven miles.
2 yönünde, 10 kilometre uzakta.
You also got Newark off your two o'clock in about seven miles.
2 yönünüzde Newark var. Yaklaşık 10 kilometre.
11 o'clock, I'm all yours.
Saat 11'de tamamen seninim.
Rooftop, three o'clock! - You see them?
Çatı katı, saat 3 yönünde, onu gördün mü?
- Yeah. Marine Two, two shooters at three o'clock.
Denizci 2, saat 3 yönünde 2 saldırgan var.
- Stinger at three o'clock.
- Saat 3 yönünde füze.
Two o'clock clear!
Saat 2 yönü temiz. Gidiyoruz!
Generator, 12 o'clock.
- Tamam. Jeneratör, saat 12 yönünde.
Seventh wonder, twelve o'clock.
Yedinci harika hemen karşımızda.
It's six o'clock, Sir Alistair.
Saat altı Sir Alistair.
That's 10 o'clock tonight.
Bu gece saat 10'da.
If you told I'd gotten a chill... six marks on a clock ago, I'd have laughed you down.
Söyledim mi bilmiyorum ama, bir üşüme geldi. Altı saat önce söyleseydin, senle dalga geçerdim.
Well, make a choice, clock's ticking.
Seçimini yap, zaman işliyor.
20 seconds on the clock.
20 saniyeniz var.
Otherwise the place will shut at 1 o'clock and you'll lose your licence.
Aksi takdirde mekanı gece 1'de kapatacağız, lisansınız da iptal edilecek.
Licence gone and the place shut at 1 o'clock.
Lisansınız gider ve mekanı 1'de kapatırız.
- We said at 2 o'clock.
- Saat 2'de demiştik.
- At 2 o'clock?
- 2 mi?
There's a real-time clock on this.
Her saniye aleyhimizde.
I saw the clock and I saw the chairs they were sitting on.
Saati ve oturdukları sandalyeyi gördüm.
The German officer at ten o'clock.
Saat on yönündeki Alman subay.
At 3 o'clock.
Saat üçte.
The clock is ticking.
Zaman işliyor.
When my case was missing, and the clock was ticking, and my boys were giving you everything that they had, I thought, " oh, he's a special one, this one.
Dosyam kayıpken ve zaman işlerken ve benim adamlar sana ellerinden gelenin en iyisini yaparken " Bu özel biri, işte bu.
No matter how much you want it, you can't turn the clock back.
Ne kadar istersen iste, akıp giden zamanı geri getiremezsin.
Where were you between four and six o'clock this morning?
Bu sabah 4 ile 6 arasında neredeydiniz?
The girls say 1 or 2 o'clock in the morning.
Kızlar gece 1'de diyorlar.
Clock's ticking.
Zamanın azalıyor.
The clock on the wall is almost two hours behind.
Duvardaki saat hep 2 saat geriden geliyor.