Complicated traduction Turc
10,570 traduction parallèle
Isabela and I have a complicated relationship.
Isabela ile ilişkimiz biraz karışık.
"Conductors are very complicated."
"Şefler karmaşıktır."
This is way too complicated for me.
Bu benim için çok zor olmaya başladı.
I mean, it's complicated.
Karışık yani.
Your relationship with Agent Weller is complicated.
Ajan Weller ile olan ilişkin biraz karmaşık.
It's quite complicated for a mother to watch a son who needs to win.
Bir anne için kazanması gereken oğlunun maçını izlemek tuhaftır.
That's a lot of complicated stuff for a kid's party.
Bir çocuk partisi için fazla karışıktı.
One's too big, the other one's too complicated.
Biri daha büyük, diğeri daha karmaşık.
Hera, the mission's gotten complicated.
Hera, görev karışık bir hal aldı.
It's complicated.
O kadar basit değil.
Everything's always so complicated with you.
Seninle her şey her zaman karışık.
I mean, I feel like it's so complicated.
- Bilemiyorum. Her şey iyice karışmış gibi hissediyorum.
Let's not make it more complicated than it is.
Bunu olduğundan daha karışık bir hale getirmeyelim.
It's complicated.
- Durum biraz karışık.
Your relationship with Agent Weller is complicated.
- Ajan Weller ile olan ilişkiniz karmaşık.
Coming to terms with a sudden loss is complicated, particularly the loss of a loved one.
Ani ölümlere yaşanınca işler biraz karışık bir hal alır hele ki aşık olduğun biri ölünce.
Yeah, sisters are complicated.
Evet. Kardeşlik karışıktır.
Yeah, well, maybe everything would have been less complicated if Ginny was my mom.
Evet ama belki annem Ginny olsaydı her şey daha az karışık olurdu.
Admittedly, it is a complicated feat of engineering.
Kabul et, bu karışık bir mühendislik gerektiriyor.
He's good with... complicated stuff, and I think he might be able to help you out.
Karışık şeylere kafası basar ve bence sana yardım edebilir.
Wow. That's... kind of a complicated question.
Bu biraz karışık bir soru.
Oh, come on, Brian, I know you had a really big talk with your father last night, and... it's complicated... complicated enough to make you want to take a break from being a grown-up, you want to...
Hadi be Brian, dün babanla çok konuştun falan biliyorum... Çok karışık bir şey. Yetişkin olmaya ara vermek isteyeceğin kadar karışık biliyorum.
Tell me if these words get too complicated.
Bu kelimeler çok karmaşık geldiyse söyleyin. Hayır.
It's complicated.
- Karışık mevzu.
Yeah, life is complicated.
- Evet, hayatın kendisi karışık.
Adult relationships are complicated.
Erişkin ilişkileri karışık.
I... I have to admit uh, that I had some complicated feelings about you... hitting on Stella.
Kabul etmem lazım seninle ilgili bazı karmaşık hislerim vardı...
Hm, this might be more complicated than I thought.
Hm, bu sandığımdan daha karışık olabilir.
- It's complicated.
- Karışık bir durum.
For a senior doc, it's more complicated. For a resident, it's simple. You don't know enough to sit on it.
Çocukken benim babam seninki gibi iyi bir adam değildi.
You've complicated our relationship - since I made that offer.
- Bu teklifi yaptığımdan beri ilişkimizi çok karmaşık hale getirdin.
Andy's fiancée, Beth, has to work, so Gloria invited him for Christmas, which is complicated because we've been having sex and nobody knows about it.
Andy'nin nişanlısı Beth çalışacağı için Gloria onu tek çağırmış. Zor bir durum oldu çünkü bir süredir yatıyoruz ve bundan kimsenin haberi yok.
And speaking of a complicated backstory...
Karmaşık bir geçmişten bahsetmişken...
It's so complicated.
Durum karışık biraz.
This is way too complicated, okay?
Gereğinden fazla karışık, tamam mı?
She was complicated.
Anlaşılması güç biriydi.
Complicated?
Güç mü?
- I'm not too complicated.
- Bir sayfa mı? - Çok karışık değilimdir.
My pod was more complicated.
Benim kapsül daha karışıktı.
But his story is so complicated.
Ama hikâyesi çok karışık.
Look, things are just really complicated for me right now, so I just...
Şu an benim için hayat çok karışık, sadece...
- Well it is a complicated issue.
- Anlaması güç bir sorun.
It's surely weird that tou can do something as complicated and important... as growing a baby or invading Iraq without any instruction at all.
Bir bebeği hiçbir talimat olmadan büyütmek, Irak'ı hiçbir talimat olmadan işgal etmek kadar karmaşık ve önemli bir olay olduğu kesin.
The paper doesn't let its reporters get engaged to cops, especially with a history as complicated as ours.
Gazete, gazetecilere polisle meşgul olmasına izin vermiyor, Özellikle bizimki kadar karmaşık bir geçmeyle.
Olympia is, well, brilliant, - but it's- - it's complicated.
Olympia keskin zekalı biri ama çok karışık.
That's so complicated.
Bu çok karışık bir konu.
Oh, it's too complicated to explain.
Açıklamak çok karışık.
It's not that complicated.
Bulduk, kazıp çıkarazağız
Actually, historically, we found it can be quite complicated and... we'd like the opportunity to help you formulate... how you present the operation side.
Aslında tarihe bakarsan oldukça karmaşık olduğunu anlayabilirsin Operasyon tarafını nasıl sunacağınızı belirlemenize yardımcı olmak istiyoruz
" You're so complicated.
Çok karmaşıksın.
It's complicated.
- Orası biraz karışık.
complete 94
complex 46
complain 24
completely 450
complications 49
compliments 18
completed 30
completely naked 17
compliments of the house 24
complaints 35
complex 46
complain 24
completely 450
complications 49
compliments 18
completed 30
completely naked 17
compliments of the house 24
complaints 35