Conditions traduction Turc
4,528 traduction parallèle
But listen carefully, there are conditions.
Ama dikkatle dinle, bazı koşullar var.
Okay, but I have conditions.
Tamam ama şartlarım var.
No conditions.
Koşul yok.
I'll take your professional endorsement into consideration when determining the conditions of parole.
Şartlı tahliye koşullarını belirlediğimizde profesyonel desteğinizi dikkate alacağım.
Surf conditions are finally picking up to three-to-four feet after nothing but one-to-two-footers in the early morning hours.
Sabah erken saatlerdeki yarım metrelik dalgalardan sonra dalgalar nihayet iki metreye kadar yükselmeye başladı.
But I have conditions.
Ama şartlarım var.
- That's the conditions of his parole.
- Şartlı tahliye koşulu buymuş.
Tomorrow there are these extreme conditions I've been waiting my entire life to surf...
Yarın sörf yapmak için olağanüstü koşullar olacak. Bunu hayatım boyunca bekle...
I have certain conditions to put before you.
Sana kesin şartlar koyuyorum.
I suppose the hospital will try to prove that the working conditions of the staff were good ones.
Hastane, personelin çalışma koşullarının iyi olduğunu kanıtlamaya çalışacak sanırım.
Enter a handsome, charismatic man who can touch them, let them feel their lives for the first time, conditions them.
Onları etkileyebilen yakışıklı ve karizmatik bir adam hayatlarına girince ilk defa yaşadıklarını hissediyorlar.
Looks like it's checking on the conditions of the hostages.
Rehinelerin durumunu kontrol ediyor gibi.
Emergency conditions....
Acil durum.
You don't know how's the conditions out there today.
Dışarının durumunu bilmiyor musunuz?
Sir, you really don't know the current conditions in Bundang.
Sizin Bundang'daki yaşam şartlarından haberiniz yok.
He had been infected for more than 2 weeks, and his conditions is still very stable.
İki haftadan fazla zamandır enfekte, ama hayatî değerleri stabil.
Let's look at the windy conditions.
Şimdi de rüzgarlı koşullara bakalım.
During the summer, it's only a 10-minute helicopter flight away. But during the winter it means getting in a vehicle, like a Pisten Bully and driving there. When conditions are good it's about a six-hour drive.
Yazın yalnızca 10 dakikalık helikopter uçuşu olmasına rağmen kışın oraya Pisten Bully gibi bir araçla gitmek koşullar iyi olduğunda 6 saatlik bir sürüş demektir.
this crazy like mind thing that happened that was like... it was hard to focus on anything except just getting out of the conditions we were in and trying to just be warm again.
Ve bu çılgınca düşünce içinde bulunduğumuz durumdan kurtulup, tekrar ısınmak dışında hiçbir şeye odaklanamamanız gibidir.
We're a bonded firm, we'll lose our insurance, we'll lose our clients... we just can't have you working here, not under these conditions.
Firma bu konuda bize kesin bilgi verdi
Mr. Bravo you've earned full custody of Maggie as long as you abide by the following conditions :
Bay Bravo... Aşağıdaki koşullara uyulduğu müddetçe Maggie'nin tüm sorumluluğu size aittir :
Extreme weather conditions are becoming a global problem.
Aşırı hava koşulları, küresel bir sorun haline gelebilir.
I help with any conditions our residents may have, especially our seniors.
Ben hemşireyim ve özellikle yaşlı insanlarımızın sağlık durumuyla ilgileniyorum.
People are born around the world every day in conditions worse than this.
Dünyanın her yerinde, her gün, bundan çok daha kötü koşullarda insanlar doğum yapıyorlar.
These conditions have all become commonplace in modern societies.
"Tüm bu talepler, modern toplumlarda karşılık bulmaktadır."
But the same conditions apply.
Ama aynı koşullar geçerli.
I plead from this place, it is about time that hunting societies enable our deminers normal working conditions!
Şimdi tam buradan avcılık kuruluşlarına sesleniyorum. Mayın temizleyicilerimizin sağlıklı koşullarda çalışmasını temin etmelisiniz!
Other conditions, also.
Başka rahatsızlıkları da var.
The bail will be granted on the following conditions.
Kefaret takip eden şartlar gerçekleşince onaylanacak.
All right, I know these conditions aren't ideal, but I want to thank you guys for toughing it out.
Pekala, biliyorum bunlar ideal şartlarımız değil ve dişinizi sıktığınız için teşekkür etmek istiyorum.
I'm asking for better conditions so that we can work harder, sacrifice more, increase your profit, and make better boots for our men at the front.
Daha iyi çalışabilelim diye, biraz daha iyi koşullar rica ediyorum. Daha çok fedakârlık yapın, kârlarınızı artırın ve cephedeki erkeklerimiz için daha iyi postallar yapın.
And then last December, the launch is delayed six times, and remember NASA had promised Congress launch at any time, under any conditions, and then January 28th... January 28th launch, it's cold... It's very cold... and NASA feels under extreme pressure.
Ve sonra geçen Aralık ayında, fırlatma altı kez erteleniyor, hatırlarsan NASA Kongreye herhangi bir zaman içinde, her türlü koşulda fırlatmaya söz vermişti ve ardından 28 Ocak olayı... 28 Ocakta fırlatma, hava soğuktu hava çok soğuktu ve NASA aşırı baskı altındaydı.
I believe Detective Black suffers from a combination of both pre-existing and trauma-related conditions, including PTSD, anxiety issues, and anti-social tendencies.
İnanıyorum ki Dedektif Black daha önceden var olan ve travma sonrası oluşan durumların bir birleşimi olarak, PTSD'de dahil olmak üzere, endişe sorunları ve anti-sosyal eğilimlere sahip.
And these conditions were brought on, or aggravated, by the first shooting incident in the basement of the Doralis Building?
Peli bu durumlar Doralis Binası olayında mı açığa çıktı veyahut hızlandırıldı?
I believe Detective Black suffers from a combination of conditions, including PTSD, anxiety issues and antisocial tendencies.
İnanıyorum ki Dedektif Black travma sonrası stres bozukluğu,... endişe sorunları,... ve anti-sosyal eğilimlere sahip.
We need to document the conditions, the filth, these people are forced to live in.
Buradaki insanların yaşadığı koşulları içinde bulundukları pisliği belgelememiz gerek.
Since then, conditions have deteriorated.
O günden beri, hastaların yaşam koşulları giderek kötüleşti.
"perfect conditions" for a deadly storm. Hey.
Böylece meteorolojistlerin de dediği gibi ölümcül bir fırtına için mükemmel durumu yaratırlar.
In lieu of commitment, you shall be placed on probation for a period of 12 months on the following terms and conditions.
Topluluk hukukuna göre 12 aylık bir dönem boyunca, izleyen şartlar ve koşullarda denetimli serbest konumunda olacaksınız.
- I was not aware of that. - Well, were you aware of this letter of complaint written by the neighbors, including Mrs. Spence, about the declining conditions of the foreclosed homes, including the pools?
- Peki, Bayan Spence'in de dahil olduğu bu şikayet mektubundan haberiniz var mıydı,... havuzları da kapsayan, tahliye ettirilen evlerin kötüleşen durumları hakkındaki?
I got to where it did not matter to me what the conditions were.
Koşullar ne olursa olsun yapmaya devam ettim.
To be on the trail in these conditions meant we were all risking our lives.
Bu şartlarda, bu yolda hepimiz hayatlarımızı riske atıyorduk.
Of course. The Code noir a decree that dictated the conditions of slavery, did not exist on these grounds.
Köleliğin durumlarını belirten Kara Kod adlı kararname bu mülkte uygulanmıyordu.
I'll talk to you on three conditions.
Seninle üç şartla konuşurum.
We have several people with chronic conditions, hearing impairments, arthritis.
Birkaç kişinin kronik rahatsızlıkları duyma bozukluğu ve kireçlenmesi var.
They're broken, living in horrible conditions.
Hiçbir şeyleri yok. Korkunç bir durumdalar.
In those conditions, is it any wonder?
Bu şartlar altında hiç şaşılacak şey değil.
If the press get wind of conditions in those cells, it's a public relations nightmare.
Basın o hücrelerin durumunu öğrenirse halkla ilişkilerde kâbus yaşarız.
Let's introduce a process that makes life easier for you in the long run, and improves conditions for the women.
Sizlere uzun vadede iş yükünüzü azaltacak ve kadınların koşullarını geliştirecek bir yöntem sunacağım.
What conditions?
- Ne şartı?
Okay, my conditions.
Tamam, benim şartlarım.