Everybody says so traduction Turc
58 traduction parallèle
- Everybody says so
- Herkes öyle der.
Everybody says so
Herkes böyle söyler...
Everybody says so.
Herkes aynı şeyi söylüyor. Dokun bak.
Everybody says so.
Herkes böyle söylüyor.
It's a bad investment ; everybody says so.
Kötü bir yatırım, herkes öyle diyor.
Everybody says so.
Herkes öyle der.
Everybody says so.
Herkes böyle diyor.
Everybody says so.
Herkesin dilinde.
Everybody says so.
Herkes böyle söyler.
Everybody says so.
Herkes öyle diyor.
I work well, everybody says so!
Ben işimi iyi yapıyorum, herkes aynı fikirde!
Everybody says so.
- Tamam, hadi uyu artık.
Everybody says so.
Herkes böyle düşünüyor.
- Says who? - Everybody says so.
- Herkes öyle diyor.
Everybody says so!
Herkes böyle söylüyor!
Everybody says so.
Herkes öyle söylüyor.
- Everybody says so.
- Herkes öyle olduğunu söylüyor.
Duh, everybody says so,
DUH, herkez aynı şeyi söylüyor,
Everybody says so.
Herkesin söylediği şey bu.
But there are ghosts in this house, everybody says so.
Ama bu evde hayaletler var. Herkes öyle diyor.
Because everybody says so.
Çünkü herkes öyle söyler.
- Everybody says so.
Herkes öyle diyor.
Everybody says so.
Herkes bunu konuşuyor.
Everybody says so.
- Herkes öyle söyler.
Everybody says you're so much better now.
Herkes artık epey iyileştiğini söylüyor.
She told me how she'd get so miserable sometimes, like everybody, you know? And she says my father always tried to understand.
Bazen, herkes gibi, çok üzüldüğünü ve babamın daima anlamaya çalıştığını söyler.
Everybody says retire... so... I feel kind of mortal all of a sudden.
Herkes emekli ol diyor... dolayısıyla... artık kendimi ölümlü gibi hissediyorum.
Yeah. he says that he wants to do his homework really well so that everybody gets a prize.
Evet. Ödevlerini çok iyi yapmak istediğini söylüyor. Herkes ödül alabilirmiş.
Yeah, but he says he's gonna tell everybody that you shot Ross. So?
Ross'u senin vurduğunu herkese söyleyecekmiş.
Have you ever been in a... in a crowded room, and everybody's talking all at the same time, so you can't hear anybody, and suddenly someone says your name, and then... like crystal, you hear every word they say.
Hiç kalabalık bir odanın içerisinde bulunup da, herkesin aynı anda... konuşmasıyla hiçbir şey duyamayıp... sonra aniden biri adını söyleyince, birden... kristal berraklığında, söylenen her şeyi duymaya başladığın oldu mu?
So then Mrs. Lazarus says after the jury got sequestered one of the other jurors, a redneck motherfucker announced to everybody,
Bayan Lazarus'un söylediğine göre, jüri yalnız bırakılınca diğer üyelerden biri, ırkçı orospu çocuğunun teki diğerlerine demiş ki,
Everybody says, "Fred, you should get out more," so...
Herkes sürekli "Fred, biraz daha dışarı çıkmalısın." diyor, bu yüzden...
So, he gathers everybody in this tiny hospital room, and he says he wants to read something out loud.
Herkesi o küçücük hastane odasında topladı, yüksek sesle bir şey okumak istediğini söyledi.
A shining Jimmy-McNulty-day moment when you bring in a case so sweet that everybody gets together and says :
Davayı çözdüğünde gösterişli Jimmy McNulty günü olur herkes bir araya gelip hep bir ağızdan...
And everybody says, "Oh, he's so cute"
Sadece küçük olduğu için, herkes ona :
So my dad says the diamonds weren't on anyone - or in anyone - so they're going to interrogate everybody, including me.
Babamın dediğine göre elmaslar kimsenin üzerinde değil. O yüzden, ben dâhil herkesi sorgulayacaklar.
You wear your thrift store T-shirts and your big weird glasses, and everybody says, " Oh, look at Frank, he's so cool.
İkinci el tişörtün ve koca gözlüğünle geziyorsun. "Frank'e bak! Amma havalı." diyorlar.
What's so new about this? Everybody says all this. If I don't fall for all this and don't go with you?
bu yeni bişey değil Herkes böyle söylüyor şimdi eğer hala seninle gelmemi istiyorsan söyle bana daha Sonra ne yapacaksın?
Everybody says change is so great, right?
Herkes değişimin çok güzel olduğunu söyler, değil mi?
So he walked into Sawyer's house and he addresses everybody and he says, "I have a way to get us all back to where we belong."
Sawyer'ın evine gitti ve herkese : "ait olduğumuz yerlere dönmemiz için bir yol biliyorum." dedi.
Everybody says that it's impossible to swim so far and not die.
Herkes o kadar uzağa yüzmenin imkansız olduğunu, kesinlikle ölmüş olman gerektiğini söylüyor.
So radio stations would phone up and he would be the intermediary, and he was telling everybody that Freddie wasn't interested, you know, "Freddie says fuck off," or whatever, which really wasn't true most of the time.
Radyo istasyonları aradığında aracılık işini o yapıyordu, ve herkese Freddie'nin ilgilenmediğini söylüyordu. Anlarsınız ya "Freddie size," Siktirin gidin! "diyor." tarzı, onun gibi şeyler. bildiğim kadarıyla da bu pek çok seferinde doğru değildi.
Everybody I've met so far, more than half of us says they saw you as a kind of leader.
Şu ana kadar görüştüğüm herkes yarımızdan fazlası seni bir lider olarak gördüklerini söylediler.
So Robbins says everybody loves you.
Robbins herkesin seni sevdiğini söyledi.
So she says to me, "Oh, ye'll be expecting me to open my legs." I says, "No, I'll just kick you on the pot like everybody else."
Kız benden bacaklarımı açmamı bekleyeceksin deyince ben de hayır, herkes gibi yalnızca kıçını tekmelemek istiyorum dedim.
Everybody around here says so.
Herkes öyle diyor buralarda.
Everybody says it passes so fast.
Herkes zaman çok çabuk geçiyor diyor.
All I know is that she went to Hookstraten looking for the blueprints for the Capitol Building weeks before we knew about the file, so she's either crazy, like everybody says or she knows something.
Tek bildiğim, biz daha dosyayı bilmezken, haftalar önce Hookstraten'a gidip planları istediği. Yani ya herkesin dediği gibi deli ya da bir şey biliyor.
everybody says 17
everybody says that 26
sorry 58639
solo 156
sofia 386
something went wrong 81
sonia 229
sort 19
so cute 228
sola 22
everybody says that 26
sorry 58639
solo 156
sofia 386
something went wrong 81
sonia 229
sort 19
so cute 228
sola 22