Going traduction Turc
588,011 traduction parallèle
We need to get the wand back before we go up against her, and when we do, we're going to do this together.
Ona karşı koymadan evvel asaya ihtiyacımız var ve bunu yaptığımızda da birlikte yapacağız.
Henry, I know there's been a lot going on lately, but please tell me you haven't tried to change things.
Henry, biliyorum son günler çok şey oldu ama lütfen bir şeyleri değiştirmeye çalıştığını söyleme.
We're going to help her, Henry, but we can't drive ourselves crazy while we're doing it.
Ona elbette yardım edeceğiz, Henry. Ama kendimizi böyle kaybedersek bir şey yapamayız.
I'm not going anywhere.
Hiçbir yere çıkmıyorum.
What's going on?
Ne oluyor?
Now, I'm going to find the Black Fairy and destroy her before she finds us.
Şimdi gidip Kara Periyi bulacağım bizi bulmadan önce onu yok edeceğim.
Creating one of the most powerful spells ever to exist, one that will allow me to travel back in time. And where exactly do you plan on going with this time-travel spell? Ah.
Zamanda geriye gitmemi sağlayacak olan gelmiş geçmiş en güçlü büyüyü icat etmek.
Seems like you're going to an awful lot of trouble to be with someone who didn't want you to begin with.
En başta seni istemeyen birisi için biraz fazla uğraşıyor gibisin.
And now I'm going to end you once and for all.
Şimdi de seni sonsuza dek yok edeceğim.
What are you going to do with all of this?
Tüm bunları ne yapacaksın?
What is really going on?
Gerçekten ne oluyor?
This is about why we insist on doing this with everything else going on right now.
Mesele, onca şeyle uğraşırken neden bunu yapmada ısrarcı olduğumuz.
And I was going to go.
Ve aslında gitmek üzereydim.
Going down to those mines was foolish and arrogant.
O madenlere inmek aptallık, küstahlıktı.
But nothing is going to happen.
Ama bir şey olmayacak.
Are we seriously going to stay here?
Gerçekten burada kalacak mıyız?
Well, you're going first, and you'll read...
İlk olarak gidecek ve okuyacaksın- -
Wait, he's not be going to be there, right?
Bir dakika, orada olmayacak değil mi?
Well, you can petition that he isn't in the room if you're going to find it too distressing, but he can appeal.
- Aşırı tedirgin edici bulacaksan odada olmamasını talep edebilirsin ama temyiz isteyebilir.
They're going to let him out, aren't they? I don't know.
- Dışarı çıkmasına izin verecekler, değil mi?
When are we going to go and see my gran?
Ne zaman gidip büyükannemi göreceğiz?
" Provisions running out, knives going and what not.
Yiyecek içecekler azalıyor, bıçaklar gidiyor falan.
- What's going on?
- Neler oluyor?
- I thought we were going to meet.
Buluşacağız diye düşünmüştüm.
They're not going to let him out, are they?
Dışarı çıkmasına izin vermeyecekler değil mi?
I'm going to keep him on a rolling detention for now, but let's make sure this is a one-off.
Şimdilik kendisini okuldan sonraları alıkoyacağım ama şundan emin olalım ki bu tek seferlik olacak.
What's going on, Sam?
Neler oluyor Sam?
Is there something going on between you?
Aranızda bir şeyler mi var?
Oh, this is going to sound terrible.
Bunu söylemek berbat olacak.
You're going out?
Dışarı mı çıkıyorsun?
You going out with Chrissy?
Chrissy ile mi?
No, I'm not going out with her.
Hayır, onunla değil.
Stop quizzing me, I'm going to a party. All right.
- Soru sormayı bırak, partiye gidiyorum.
Are you going to let me get changed?
Üstümü değiştirmeme izin verecek misin?
Hey, how is it going?
Hey, nasıl gidiyor?
He's not going to find you.
Seni bulamayacaktır.
There's a thing going on.
Bir şey oluyor.
Here is me going towards the exit.
İşte ben çıkışa doğru gidiyorum.
Here is me going out the door, and once I'm gone...
Işte ben kapıdan çıkıyorum Ve bir kere gittikten sonra...
You're going down for murdering a DEA agent, plus two others.
Bir DEA aracısını öldürdükten sonra, diğer ikisini öldürdüğün için aşağıya iniyorsun.
I was thinking about maybe going...
Düşünüyordum da belki gidiyorum...
If you were gonna eat, right, if you were gonna eat... not if you were going out to dinner...
Yemek isterdin, değil mi? Eğer akşam yemeğine çıksaydın, değil mi?
- I'm going after Palmer.
- Palmer'ın peşindeyim.
- What's going on?
- Ne oluyor?
Everything's going to be fine.
Her şey iyi olacak
Where are we going?
Nereye gidiyoruz?
You know, a big-big case that I'm, uh... got going here.
Bilirsin, benim için büyük bir olay, uh... Buraya geldim.
I have a right to know what's going on in my house, Brady.
Evimde neler olup bitmek benim hakkım, Brady.
When I go to bed at night, II never know whether to be excited about what's going on in that basement. Or worried.
Gece yatağa girdiğimde bodrumda yaptıkların için heyecanlanmalı mıyım yoksa endişelenmeli miyim bilemiyorum.
Going forward, I will only list in your direction.
Önüme bakıyorum artık ama sadece senin için kafamı çevirebilirim.
"along the road to truth... not starting and not going all the way."
"yola çıkmamak ve sonuna kadar gitmemek."
going to school 16
going my way 25
going forward 36
going somewhere 221
going out 103
going twice 111
going up 86
going well 18
going once 140
going to 34
going my way 25
going forward 36
going somewhere 221
going out 103
going twice 111
going up 86
going well 18
going once 140
going to 34
going on 106
going to work 25
going down 118
going home 92
going back 37
going in 43
going away 31
going again 27
going where 53
going to work 25
going down 118
going home 92
going back 37
going in 43
going away 31
going again 27
going where 53