English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ G ] / Going to

Going to traduction Turc

332,155 traduction parallèle
Okay, but you're not going to like it.
Tamam ama bundan hoşlanmayacaksın.
I'm going to figure out a way to get us both out of here.
İkimizi de buradan çıkarmanın bir yolunu bulacağım.
They're going to starve you past the point of no return.
Seni geri dönüşü olmayan noktaya kadar aç bırakacaklar.
They're going to torture him now?
Ona işkence mi edecekler?
If you can tell me for sure that I'm not going to end up like aa cockroach, then fine.
Eğer sonumun hamam böceği gibi olmayacağından eminsen, o zaman sorun yok.
I'm going to bed.
Yatmaya gideceğim.
I want you to start by understanding something, and I--I--I don't expect you to like the idea of this, but you're going to have that baby.
Bir şeyi anlamanı istiyorum. Senden bu fikirden hoşlanmanı beklemiyorum. Ama bu bebeği doğuracaksın.
Gideon, I was going to tell you a bedtime story tonight... a very special one.
Gideon, bu akşam sana çok özel bir... uyku masalı anlatacaktım.
And now I'm going to show you exactly what you are.
Şimdi sana tam da olduğun şeyi göstereceğim.
Well, what's going to happen to him?
Ona ne olacak peki?
We're going to pay our respects and leave.
Saygımızı gösterip gideceğiz.
I'm going to a movie with my parents and little sister.
Ailemle birlikte sinemaya gideceğim.
Any idea who's going to be in charge of the world's only zombie military force now?
Dünyadaki tek zombi askeri gücünün başına kimin geçeceği hakkında bir fikriniz var mı?
And if all goes according to plan, it's going to make us a lot of money.
Ve bu iş yolunda giderse bize çok para kazandıracak.
That video game's not going to play itself.
O video oyunları kendi başına oynanmayacak.
A million professionals were wiped out the day of the Arrival, and you still think those tactics are going to work?
Geldiklerinde 1 milyon profesyonel yok edildi. Sen hala bu taktiklerin işe yarayacağını mı düşünüyorsun?
And it's going to destroy him... and maybe even the whole bloc, unless he's stopped.
Ve bunlar onu yokedecek. Hatta belki de bütün bloğu. Eğer durdurulmazsa.
And in exchange, I'll protect your son and keep you from going to the Factory.
Karşılığında oğlunu korurum ve fabrikaya gönderilmemeni sağlarım.
Are we really just going to capture him?
Biz onu sadece yakalayacak mıyız?
You're going to love it here.
Buraya bayılacaksın!
Followers going to a mansion but they don't come out.
Müritler malikaneye giriyor ama dışarı çıkmıyor.
Can we think about going to the doctor, please?
Biz düşünebilir miyiz doktora gitmeyi?
Oh, great, now we're eating ice cream sandwiches instead of going to Florida.
Harika, Florida'ya gitmek yerine dondurmalı sandviç yiyoruz.
Remember last week, you got mad at me'cause Sue guilted me into going to her college and bringing up her "It's Kitten Time Somewhere" poster?
Hatırlasana geçen hafta bana kızmıştın çünkü Sue, okuluna gidip "Bir yerlerde kedicik zamanı" posterini götürdüğüm için beni suçlamıştı.
I'm going to bed.
- Yatmaya gidiyorum.
Wow, I can't believe you're going to the Chancellor's Ball.
Vay canına, Rektörlük Balosu'na gideceğine inanamıyorum.
It kinda feels like there's somebody you'd rather be going to this ball with.
Sanki bu baloya birlikte gitmek istediğin başka biri varmış gibi.
I'm so sorry. I was going to tell you, but Axl wanted to keep it a secret for just a little bit.
Size söyleyecektim ama Axl bir süre saklamamızı istedi.
Nope. We're going to a real suit store.
Hayır, gerçek bir takım elbise dükkanına gidiyoruz.
I'm going to read.
- Okumaya gidiyorum.
Better... I'm going to Europe.
Daha iyisi, Avrupa'ya gidiyorum.
What do you mean you're going to Europe?
Ne demek Avrupa'ya gidiyorum?
I'm going to Europe.
Avrupa'ya gidiyorum.
He still thinks he's going to Europe.
Hala Avrupa'ya gideceğini sanıyor.
That could've been money that was going to groceries.
O para market masrafını karşılayabilirdi.
I'm going to Europe, and you can't stop me.
Avrupa'ya gidiyorum ve beni durduramazsın.
You're... You're not going to call the police, are you?
Polisi aramayacaksınız, değil mi?
Never show a gun in Act One if you're not going to fire it by Act Five.
Eğer beşinci sahnede kullanmayacaksan ilk sahnede silah gösterme.
Why are we going to Devon?
Neden Devon'a gidiyoruz?
You want to know what's going on with Shakespeare here?
Bu Shakespeare'e neler olduğunu bilmek istiyor musun?
He seems to want your job, which shows a certain lack of imagination, given that Los Angeles is going through proxies like firewood.
Senin işini istiyor gibi görünüyor. Bu tam bir bir hayal gücü eksikliği. Los Angeles vekilleri çıra gibi yanıyor.
Lucy, I don't know what is going on with you, but you need to get your head in the game, like right now.
Lucy, sana neler oluyor bilmiyorum, ama sen de olaya dahil olmalısın artık, hemen.
Here's the thing... Brick reached out to us because he's upset about some of the things that have been going on around here.
Durum şöyle, Brick bize hala burada devam eden ve onu üzen bir şeyler için ulaştı.
Every time it seems like something's maybe about to happen, we get to where we're going, and I have to get out.
Her seferinde tam bir şeyler olacakken inmem gereken yere geliyoruz.
So if you were looking for a woman friend to talk about your relationship problems, I am not going down that road again.
İlişki sorunlarını konuşabileceğin bir bayan arkadaş istiyorsan ben o yola girmiyorum.
I should get back to Orson, spend some time with my folks before going up to school, and, uh, yeah.
Okul başlamadan Orson'a dönüp eski arkadaşlarla biraz vakit geçirmeliyim.
But, no, he's already in Orson, and he's going back to Notre Dame.
Ama olmaz, çoktan Orson'a varmıştır ve Notre Dame'e geri dönecek.
So, um, just talked to Ron Donahue. He said, uh, he saw my plumber going into your house? Oh.
Ron Donahue'yle konuştum da tesisatçımı evine girerken gördüğünü söyledi.
Yeah, we're going back to the apartment to watch a movie and have a nightcap.
Evet, eve gidip film izleyip içeceğiz.
Yes, uh, my husband's taking a sabbatical from the university, and we're going on a month-long family trip to visit the birthplaces of great American authors.
Evet, kocam üniversiteden seyahat izni aldı. Bir ay boyunca ünlü Amerikan yazarların doğum yerlerini ziyaret edeceğiz.
We're not going back to Dollywood because "Ramblin'Jack's Banjo Review" wanted to go in a "different direction," which apparently just means a direction away from us.
Dollywood'a geri dönmeyeceğiz çünkü Ramblin Jack's Banjo farklı bir yönde gitmek istedi ve görünüşe göre o farklı yönün anlamı bizden uzakta olmak.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]