He's all i have traduction Turc
455 traduction parallèle
I have to go check in on Larry, make sure he's all right.
Larry'e bakmaya gideceğim. İyi olduğundan emin olmak istiyorum.
Ladies and gentlemen, I've been speaking with Mr. Verloc. And since you are all regular patrons and good friends... -... he's going to let you have your money back.
Bayanlar ve baylar, Bay Verloc ile yaptığım görüşme neticesinde hepinizin düzenli müşteri ve iyi dostlar olmanız sebebiyle paranızı geri almanızın uygun olacağını düşündük.
After all, I have no dowry, and he's a gentleman and educated.
Zaten çeyizim de yok. O da eğitimli ve beyefendi.
He's all that I have, nothing else.
Ondan başka kimsem yok.
Underneath the manners and the calmness I have a feeling he isn't good-natured at all.
Davranışlarının ve sakinliğinin altında hiç de iyi bir yaradılış olmadığını düşünüyorum.
I need hardly add that any man who has lived as I have and who indulges, for the first time, in parenthood at my age deserves all he gets.
Şunu eklemem gerekir ki, benim yaşadıklarımı yaşamış ve teslim olmuş biri, ilk defa, bu yaşta bir babaysa her şeyi hak ediyordur.
Your Honor, I have here the sworn statement... of each of my assistants... that not once during all the reenactments... could any of them definitely state that he recognized the man portraying the murderer.
Sayın Yargıç, burada, bir kereliğine değil tüm yeniden canlandırmalar sırasında kimsenin katil olarak tarif edilen adamı tanıdığını belirtmesinin mümkün olmadığına dair yedi yardımcımdan her birinin yeminli ifadesi var.
If he's arrested, I'll have to live... while he's on trial... while he's being executed... and afterwards, for all the years of my life.
Eğer yakalanırsa mahkemesi boyunca yaşamak zorundayım. Ve cezasının infazı boyunca. Sonra da, tüm hayatım boyunca.
He's all the family I have left. When Ted came out West and got started in this business,
O bıraktığım tüm ailedir.
It's all I've had to do lately... just sit around studying what little facts we have... trying to figure out who he might be.
Nerede olabileceğine dair ne bulduysam hepsi burada.
He needled me, he begged for it and I let him have it, that's all.
Beni sinirlendirdi, kaşındı, ben de kaşıdım, hepsi bu.
I figure that he must have got you mixed up... but he goes in and out of Auriol all the time... so he can check and clear up any mistake.
Seni mutlaka birileri ile karıştırıyor olmalı! Ama Auriol'a sık sık gidip geliyor ve bu işi bir daha araştırıp, yanılıyor ise, yanlışını düzeltir!
But he's all I have now.
Ama şimdi hepsi bu!
I have no idea where he was or what he did but I'm perfectly sure it's all right.
Nerede ya da ne yaptığını bilemem..... ama eminim doğrudur.
If he weren't so bullheaded about coming back on course 140, he could have kissed us goodbye a long time ago, that's all I know.
Eğer eski rotası 140'a dönmekte bu kadar ısrarcı olmasaydı, bize çoktan "hoşça kalın" diyerek geçip gitmişti. Tüm bildiğim bu.
I have told him he has to go to the opera and give us all the details.
- Niye Carlo? Operaya giderek, bize orada olup bitenleri anlatmalısın dedim.
He's all I have.
Sahip olduğum tek şey o.
He's all I have left, Reverend.
Geriye sadece o kaldı, Peder.
LE I LA. I MIGHT HAVE KNOWN. ALL HE WANTS IS LE I LA.
Resmen her istediğini veririm diyorum ama tek istediği Leila'mış.
Of course, he was very young there, but it's all I have and I thought it might help you.
Bu küçük hali ama başka yok. Belki işine yarar.
He's old, and all I have.
Ayrıca o yaşlı ve sahip olduğum yegâne şey.
I don't have a nephew... but he's there, all right.
Erkek yeğenim yok ama şu anda o orada.
That's impossible, there isn't a single man on Earth who doesn't, no man who doesn't acknowledge he at least exists, if I had any doubts at all my life would have no meaning.
Yeryüzünde en azından onun var olduğu inkâr etmeyen tek bir insan bile yoktur. Bu imkânsız. Herhangi bir şüphem olsaydı, hayatım anlamsız olurdu.
I have looked into the depths of this man's soul and I have seen a gaping void within, to reveal the awful truth, he has no soul at all, no human spark, not even the merest speck of morality so dear to mortal man does this monster possess.
Bu adamın ruhunun derinliklerine baktım ve içinde kocaman bir boşluk gördüm. Korkunç gerçeği ortaya çıkartacak ne bir ruh ne de insani bir kıvılcım var onda. Ne de fani insan için çok önemli olan erdemden zerre kadar bile yok bu canavarda.
He's never been in a big house before and I know I shouldn't have, but I told him it was all right to go upstairs for a minute.
Daha önce hiç büyük bir eve girmemiş yapmamam gerektiğini biliyorum fakat bir dakikalığına yukarı çıkabileceğini ben söyledim.
But yesterday I have restored the truth, adding that he, Luzhin, with all his virtues was not worth Sofia Semyonovna's little finger.
Ama dün gerçeği ortaya çıkardım ve ayrıca Lujin'in Sofya Semyonovna'nın tırnağı olamayacağını da ispatladım.
AND I SAW THIS TANK DRIVE UP AND ONE OF DINSDALE'S BOYS GETS OUT AND HE COMES UP, ALL NICE AND FRIENDLY LIKE AND SAYS DINSDALE WANTS TO HAVE A TALK WITH ME.
Dinsdale'in adamlarından biri çıktı kibar ve dostça bana doğru geldi ve Dinsdale'in benimle konuşmak istediğini söyledi.
Thank you all, I have some silver If he asks nicely I'll give him, that's no problem
Çok sağolun, gümüşüm var benim eğer nazikçe istenirse ona verebilirim, sorun değil ama kabalaşırsa, avcunu yalar
Well, as upset as he must have been, I... it's a wonder he was able to write anything at all.
Şey, öylesine kahrolmuşken, ben... herhangi bir şey yazabilmesi şaşılacak bir şey.
He's all I have left.
Ondan başka kimsem kalmadı.
He's all I have.
Ondan başka kimsem yok.
He's all I have.
Kimsem yok.
All I have to do is concentrate, and he's there.
Tek yapmam gereken konsantre olmaktı, ve o burada oluyordu.
Kept thinking about Billy and I was thinking about him waking up in his room with his little clouds all around that I painted and I thought I should have painted clouds downtown because then he would think that he was waking up at home.
Billy'yi düşünüp durdum ve odasında uyanışını düşünüyordum. Her yana boyadığım küçük bulutları içinde. Evimde de bulutlar boyamalıyım diye düşündüm.
"Maybe if I'd given him 10 minutes, " against all odds, he would have changed my mind. " But now it's too late.
Keşke ona 10 dakika verseydim..... ama artık çok geç. " demeyin.
... and he ´ d also have to have a wonderful sense of humor, because I would want to be with him all the time, all day and all night long - to cook for him and to clean for him, to listen to him and to learn from him.
... ve tabi ki harika bir espri anlayışı olmalı, çünkü hep onunla olmak isteyeceğim, gece ve gündüz - onun için yemek pişirmek ve onun için temizlik yapmak, onu dinlemek ve ondan bir şeyler öğrenmek istiyorum.
It's just that I have lived with this for so long and he's all I've got.
Sadece o kadar uzun zamandır bununla yaşıyorum ki, o benim her şeyim.
He's all I have in the world.
- O dünyadaki tek yakınım.
And he told me, with your reputation, I'd have no trouble at all.
Şöhretinden dolayı benim açımdan hiçbir sorun çıkmazmış.
I see you have completed your task He-man yes, but there's still so much we don't know then listen and I shall tell you all many years ago twins were born to Randor
Evet, ama hala bilmediğimiz çok şey var. Öyleyse dinle. Sana her şeyi anlatacağım.
Well, my lord, I hadn't meant to mention it, but I have been wondering all along why you think Baldrick with a bag on his head is gonna be a dead ringer for Lord Farrow, because he's not!
Lordum, hiç zikretmeyecektim ama, merak ettim durdum neden kafasına çuval geçirilmiş Baldrick'in Lord Farrow'un ölüsüne benzeyeceğini düşünüyorsunuz? Zira, hiç benzemiyor!
EVEN THOUGH ROSCOE ISN'T WITH US WHEREVER HE IS, I'M SURE HE'S SMILING BECAUSE WE HAVE HERE TONIGHT ALL THE ORIGINAL MEMBERS
Roscoe aramızda olmasa bile neredeyse, orada eminim ki gülümsüyordur, çünkü bu akşam tüm gerçek üyeleriyle birlikte
If he's really bad, like all cut up with blood and shit all over him I might have nightmares.
Sahiden de kötü durumdaysa, yani her tarafı kanla ve bokla falan kaplıysa... kabuslarıma girebilir.
I know, but that's where he and his friends like to sit around and talk about all they could have been in life, so it shouldn't be long.
Biliyorum, ama baban ve arkadaşları orada toplanıp hayatta neleri kaçırdıklarını konuşurlar. Yani uzun sürmez. Niye sordun?
actually I only have the grey one here cause all of his white ones are on set right now because he wears them quite often but the uh typical wife beater
Ama bu da tipik bir atlet. Sence atlet bana yakışır mı? Anladım.
He's all I have... Now I have you, too.
O, sahip oldugum her seydir... simdi, sen de varsin...
I don't know where he's going. All of these people, I'm sure they have incredible families. But I have...
Bütün bu insanların mükemmel aileleri var, ama benim harika bir kardeşim var.
He's no ordinary child, all right. I don't even have to study, and I can see other cool worlds!
Eğer hepsine çalışmazsam harika kelimeleri görürüm.
He's all I have.
Düşümde bir yabancı gördüm.
Did I have Roger Smith judged all wrong... simply because he was eliminating 30,000 jobs from my hometown?
Roger Smith'e, sırf memleketimde 30.000 kişiyi işinden ettiği için haksızlık etmiş olabilir miyim?
- I know he doesn't have any money, but I don't know, there's just... - I'm all shook up.
- Resmen sarsıldım.
he's all 26
he's all yours 283
he's all right 417
he's all alone 31
i haven't heard from you 21
i haven't seen you in a while 35
i have a gun 76
i have no idea what i'm doing 30
i have a boyfriend 155
i have nothing to do 23
he's all yours 283
he's all right 417
he's all alone 31
i haven't heard from you 21
i haven't seen you in a while 35
i have a gun 76
i have no idea what i'm doing 30
i have a boyfriend 155
i have nothing to do 23
i have no idea 2703
i have to go to school 22
i haven't yet 29
i have to go now 300
i haven't got it 40
i haven't seen it yet 23
i have a wife 82
i haven't 1248
i have to tell you something 352
i have nothing to do with it 22
i have to go to school 22
i haven't yet 29
i have to go now 300
i haven't got it 40
i haven't seen it yet 23
i have a wife 82
i haven't 1248
i have to tell you something 352
i have nothing to do with it 22