I'm meeting someone traduction Turc
211 traduction parallèle
I'm not someone who can be called out so easily for a meeting.
Her istediğinde görebileceğin biri değilim ben.
For someone who's so curious about how I've been doing, you don't even call... and leaves our meeting to mere coincidence?
Hiç arayıp sormadan benimle bu şartlar altında görüşen kişi... -... nasıl olduğumu merak mı etti?
- I'm meeting someone.
- Biriyle buluşacağım.
- No, I'm meeting someone.
- Biriyle buluşacağım.
- I was meeting someone.
- Biriyle karşılaştım.
- Thanks, but I'm meeting someone.
- Sağ ol ama biriyle buluşacağım.
- I'm meeting someone.
- Birisiyle randevum var.
I'm meeting someone today
Bugün bir toplantım olacak!
- I'm meeting someone for work.
- Birisiyle iş görüşmem var.
I'm meeting someone for dinner.
Yemekte biriyle buluşacaktım ama...
I'm simply saying that if someone he trusts, like Valera, asked Joss Beaumont for a meeting, he'd come.
Ben basitçe diyorum ki, eğer Valera gibi güvendiği biri, Joss Beaumont'la buluşmak isterse, o gelirdi.
That I had a meeting with someone about my work.
İş ile ilgili bir toplantım olduğunu.
Oh, yes. Just when I'd given up hope of meeting someone, along came the most gallant, sophisticated, charming man I've met in ages.
Evet, tam da biriyle tanışmaktan umudumu kesmek üzereyken yıllardır gördüğüm en centilmen kültürlü ve çekici adamla karşılaştım.
I'm meeting someone who wants to see my work.
Onları görmek isteyen biriyle randevum var.
I'm meeting someone.
Ben birisiyle buluşacağım.
I can't. I'm meeting someone.
Üzgünüm. Birini bekliyorum.
I'm meeting someone.
Biriyle buluşacağım.
I'm meeting someone here.
Burada birisiyle buluşacağım.
- I'm meeting someone.
- Birisiyle buluşacağım.
I ´ m meant to be meeting someone.
- Biriyle buluşmam gerek.
I'm also meeting someone here.
- Ayrıca birisiyle buluşacağım.
The other day after work, some girlfriends and I went to a bar for some drinks, and there was this crazy mishap and I wound up meeting someone as a result.
Geçen gün arkadaşlarımla bir bara gittim biraz içki için, ve orada bir kaza oldu ve ben de biriyle tanıştım.
I'm meeting someone.
Biriyle buluşacağım da.
- No. I'm meeting someone here.
- Hayır. Biriyle buluşacağım.
I'm meeting someone.
Birisiyle buluşacağım.
No, but I'm meeting someone.
- Ama biriyle buluşacağım.
Er... Actually I'm er... I'm meeting someone, so...
Şey, aslında, birisiyle buluşacağım.
I'm sorry Frank I can't stay I'm meeting someone.
Özür dilerim Frank. Birisiyle görüşmem gerek.
I'm really interested in meeting someone special... who likes quiet things.
Sakin bir yaşamdan hoşlanan... birisiyle tanışmak istiyorum.
I'm afraid your friend Aeryn is no longer here, but there is someone else you may be interested in meeting.
Korkarım arkadaşın Aeryn artık burada değil ama tanışmayı isteyebileceğin başka birisi var.
I'm meeting someone special.
Özel biriyle buluşacağım.
- I'm meeting someone called Natalie.
- Natalie'yi görmeye geldim.
- Actually, I'm meeting someone...
- Aslında, ben birini bekliyor...
- No, I'm meeting someone.
- Olmaz, biriyle buluşacağım.
I'm meeting someone at midnight who can take me to Class Special A.
Gece yarısı beni, Sınıf Özel A'ya götürebilecek birisi ile buluşacağım.
UH, I-I CAN'T, I'M... I'M MEETING SOMEONE.
Birisiyle görüşeceğim.
Sorry, I'm meeting someone.
Afedersin, biriyle buluşacağım.
It means meeting with someone for the first time and every day at sunset, looking him in the eye and, just after, telling him I have to kill him.
İlk kez biriyle buluşma,... her gün günbatımını seyretme,... gözlerinin içine bakıp,... onu öldürmek zorunda olduğunu söyleme anlamına geliyor.
- I'm meeting someone in Providence.
Sürekli. - Providence'da biriyle buluşacağım.
Mark, change of plans. I'm gonna be meeting someone in the parking garage on Nordoff.
Mark, planlar değişti. Nordoff'un köşesindeki otoparkta birileriyle buluşacağım.
- Well, I'm meeting someone for lunch.
- Birisiyle buluşacağım. - Kirk ile mi?
Sorry to be rude, but I'm meant to be meeting someone here.
Kabalığımı bağışla, fakat burada birisiyle görüşeceğim.
Well, as a matter of fact, I'm meeting someone, too.
Aslında ben de biriyle buluşacağım.
Well, as a matter of fact, I'm meeting someone too.
Bu arada ben de biriyle buluşacağım.
I'm meeting someone here, and it's a blind date who's already seven minutes late.
Burada birisiyle buluşacaktım, tanışma randevusu ve şimdiden 7 dakika geç kaldı.
I have a meeting with someone who can help us re-acquire the Di Regno heart.
Di Regno kalbini almamıza yardım edebilecek biriyle görüşme ayarladım.
- I'm meeting someone.
- Biriyle karşılıyorum.
I'm supposed to be meeting someone here.
Burada birile buluşmam gerekiyordu.
I can tell if I'm comfortable with someone within seconds of meeting them.
Ben insanları görür görmez onlarla anlaşıp anlaşamayacağımı anlarım.
I'm meeting someone
- Randevum var.
I'm meeting someone.
Birisini bekliyorum.
meeting someone 17
someone 794
someone like you 74
someone special 26
someone else will 34
someone you know 34
someone i can trust 22
someone like me 67
someone's at the door 48
someone else 171
someone 794
someone like you 74
someone special 26
someone else will 34
someone you know 34
someone i can trust 22
someone like me 67
someone's at the door 48
someone else 171
someone call an ambulance 31
someone to talk to 24
someone help me 78
someone to see you 39
someone is coming 23
someone died 43
someone help 76
someone's here to see you 35
someone said 23
someone's coming 286
someone to talk to 24
someone help me 78
someone to see you 39
someone is coming 23
someone died 43
someone help 76
someone's here to see you 35
someone said 23
someone's coming 286