I'm well traduction Turc
109,989 traduction parallèle
Well, I don't need you to anymore.
Senin güvenine artık ihtiyacım yok.
- Well, I'm not your parent.
- Peki, senin ebeveynin değilim.
And he says, "Well, I'm sorry you feel that way, but this is the way it needs to be."
Ama o "Böyle söylemenize üzüldüm, ama olması gereken bu" diyordu.
Well, I'm hosting, and there are gonna be a lot of sloppy babies there, so I'm looking for a real dump.
Bu hafta bende toplanılacak, bir sürü pis pasaklı bebek gelecek, tam bir çöplüğe ihtiyacım var.
Well, I hope you like it.
İşi beğenmişsinizdir umarım.
See... well, see, I thought that a mother's group, you know, you... you talk about your babies.
Bakın... ben sanmıştım ki... anneler grubunda ne bileyim... bebeklerimiz hakkında konuşuruz sanmıştım.
Well, I did like this guy Bobby, but then I had to go with Max to see Randy, and I got squirted on, and I didn't get back in time to see him and possibly missed a chance at a lifetime of happiness.
Şu Bobby vardı ya, sonra Max'le Randy'nin yanına gittik, üstüme fışkırıldı, zamanında geri dönemedik ve muhtemelen... ömür boyu mutluluk fırsatımı kaçırdım.
Well, I'll make this quick.
- Bazı hatalarım olmadı değil. - Hata mı?
Well, I hope you've enjoyed your stay.
- Sonunda iyi bir şeyler yapabileceğim bir konumdayım. - Gerçekten ilham verici.
Well, I'm happy that it works for you.
Çıkmadan önce çocuklar için pizza sipariş edebilir misin?
Well, I'm sorry that Foley feels let down.
Foley hayal kırıklığına uğradığı için üzgünüm.
I'm well-mannered. I'm not nice.
Adabı muaşeret bilirim ama iyi biri değilim.
I'm honored that the Restore the Eastern Timber Wolf Conservancy has seen fit to name me its man of the year, but I'm also a little surprised, since I didn't, well, until this morning, actually know what an eastern timber wolf looked like.
Doğu Kanada Kurdu Koruma Vakfının beni yılın adamı seçmesinden onur duydum ama da şaşırdım çünkü bu sabaha kadar Doğu Kanada kurdunun nasıl göründüğünü bilmiyordum.
I hold to a code of loyalty, which may very well be outmoded, but has served me well.
Ben belirli sadakat kurallarıyla yaşarım. Bunların modası geçmiş olabilir ama benim epey işime yaradılar.
Well, guess what I'm doing now.
Tahmin et şu an ne yapıyorum.
Well, I recently took the Myers-Briggs personality test, and it turns out I'm an introvert.
Kısa süre önce Myers-Briggs kişilik testini yaptım. Meğer içe kapanık biriymişim.
Well, I'm glad you came.
Geldiğine sevindim.
I'm not feeling so well.
Kendimi pek iyi hissetmiyorum.
Well, if it does come to that, i'll do it.
Eğer olay o noktaya gelirse, ben yaparım.
Well, I'm not sure they're in a negotiating mood.
Pek anlaşma havasında olduklarını sanmıyorum.
All right, look, I don't know Max that well.
Pekala, bak. Max'i o kadar iyi tanımıyorum.
Well, I guess I can push back my tee time.
Sanırım çay saatimi erteleyebilirim.
Well, I'm not giving up. I believe in this team.
Pes etmiyorum Takıma inanıyorum.
Well, the way I see it, if you don't take this to Bruce, maybe I will, and maybe I'll be the one sipping Wayne Light Lime in my Gotham office.
Görüyorum, Bunu Bruce'a götürmezsen, belki ben götürürüm, ve Wayne ışıklı Limesinden bir yudum alırım
Well, I'm not saying you're lying... per se, but you are holding back.
Yalan söylüyorsunuz demiyorum... Amma velakin ki bir şeyler saklıyorsunuz.
I'm sorry to hear you're not feeling well.
İyi hissetmediğini duyduğuma üzüldüm.
Well, I think that tallies with your theory.
Sanırım bu teorine uyuyor.
- Well, I need to chill the fuck out'cause some crazy stunt-cunt just tried to murder me.
Sakinleşmem lazım çünkü çılgın bir dublör orospu beni öldürmeye çalıştı.
I want to, but I'm really not feeling well.
İstiyorum ama kendimi iyi hissetmiyorum.
I'm not aging well. I'm not aging well.
Yaşımı gösteriyorum.
- Well... I took some liberties.
- Şey... biraz inisiyatif kullandım.
Well, Louise, you as a pillar of the party, it will be much appreciated if I can get your help tomorrow.
Louise, partinin temel direği olarak yarın desteğini alabilirsem minnettar kalırım.
Okay, well, I look forward to a productive dialogue.
Umarım verimli bir konuşma olur.
Well, then, I guess you're better than me, because I'm going to.
Pekala o zaman, sanırım benden daha iyisin. Çünkü onu öldüreceğim.
Well, good, I guess.
İyi bir aptal sanırım.
- Well, I can say, having conducted multiple blind taste tests, you can't tell a white pussy from a black one.
Çeşitli kör tadım testlerine katıldıktan sonra şunu söyleyebilirim, beyaz am ile siyahı amı ayırt edemezsin.
Yeah, well, I hope you have a good filing system.
Evet, umarım iyi bir dosyalama sisteminiz vardır.
Well, if Dad was still here, I wouldn't need a fucking discount.
Babam burada olsaydı, indirime ihtiyacım olmazdı.
Well, that makes us business partners now and as such, I'm going to offer you some partnerly advice...
Artık bu bizi iş ortağı yapıyor. Bu yüzden sana bir ortak tavsiyesi sunacağım.
Right, well, I'm going to go to bed.
- Pekâlâ, yatmaya gidiyorum.
Well, I mean, it's technically under, but you know what I'm saying.
Yani teknik olarak altında ama ne dediğimi anlıyorsun.
I want you to know that... Well, I'm a Teddy bear in the streets, but I'm a warrior in the sheets.
Şunu bilmeni isterim ki sokakta oyuncak ayı, yatakta ise savaşçıyımdır.
How well am I, veil?
Sağlığım nasıl Veil?
Right, well, I... According to Maryland law, it is within my rights to shoot you dead.
- Maryland yasalarına göre seni öldürme hakkım var.
Well, let's just let it play out, and if it seems like they have any clue about what we're up to, talismans, et cetera, then I may need you to improvise, my friend.
Bırakalım konuşsunlar. Yaptığımız hakkında en ufak bir fikirleri varmış gibi görünürlerse tılsımlar falan o zaman doğaçlama yapmana ihtiyacım olabilir dostum.
I think he'd leap at the chance for mine. Okay, well, I will stop in my office and see what I can find, and I will meet you between I and K streets.
Tamam, ofise uğrayıp ne bulabileceğime bakacağım.
Well, I'm just, uh, I'm just trying to lighten the mood, you know?
Sadece ortamı yumuşatmaya çalışıyorum.
Well, I mean, we saved your life.
Yani hayatını kurtardık. Çocuk yardım etti.
Well, I freed her from the needle room and, um... she ran.
İğne odasından onu çıkardım ve kaçtı.
Well, I guess that means neither of us has changed.
Sanırım bu ikimizin de değişmediği anlamına geliyor.
Well, I hope you end up on the right side of things, Miranda.
Umarım senin için işler yolunda gider Miranda.
i'm well aware 59
i'm well aware of that 78
well 438053
wells 385
weller 130
wellington 57
welles 22
wellesley 18
well done 4465
well thank you 29
i'm well aware of that 78
well 438053
wells 385
weller 130
wellington 57
welles 22
wellesley 18
well done 4465
well thank you 29
well hello 20
well spotted 23
well played 346
well then 1046
well i don't know 35
well said 253
well you know 47
well come on 26
well that's good 18
well i'm sorry 20
well spotted 23
well played 346
well then 1046
well i don't know 35
well said 253
well you know 47
well come on 26
well that's good 18
well i'm sorry 20
well no 77
well spoken 20
well in that case 21
well now 184
well yeah 97
well i 89
well it's 16
well yes 116
well uh 21
well enough 63
well spoken 20
well in that case 21
well now 184
well yeah 97
well i 89
well it's 16
well yes 116
well uh 21
well enough 63