Well played traduction Turc
1,067 traduction parallèle
Well played, sir.
İyi oynadınız efendim.
Well played, Counsellor.
İyi oyundu Danışman.
Josie. Well played.
Josie... iyi oyun çıkardın.
Well played, Captain.
İyi oynadınız, Kaptan.
Well played.
İyi oynadınız.
Oh, well played.
Ah, güzel hareketti.
Well played, sir.
İyi oyun, beyefendi.
Well played, Tom! Well played!
Çok iyiydin Tom, çok.
- Well played, hey, hey?
- İyi oyundu.
I want to congratulate you on a game well played.
Çok iyi oynadınız, tebrikler.
Well played, my dear.
İyi oynadın, canım.
Well played!
İyi oynadı!
Oh, well played.
İyi oynadın.
- Well played.
- Başarılı hareket.
Well played, Master Crab!
" İyi oyun, Crab Usta!
Well played, Captain.
İyi oyundu, Kaptan.
Yeah, well, I played a little sousaphone in high school.
Lisede biraz suzafon çalmışlığım vardır.
Well, they could have played for lunch. Lunch?
Öğle yemeğine de oynayabilirlermiş pekala.
Well, as you can see, these guys are played out.
Evet, gördüğünüz gibi bu adamlar işe yaramaz.
Well, whatever they are, Roy, nature sure played an awful trick on'em.
Her neyseler doğa onlara kötü bir şaka yapmış, Roy.
Uncle Jules spoke all evening like an erudite professor while my father, a certified school examiner who played checkers so well, and threw balls so well listened to him with an attentive and even ignorant air, like a pupil.
Jules Enişte, bütün gece, bilge bir profesör edasıyla konuştu. O kadar güzel dama oynayan, taşlar fırlatan sertifikalı eğitimci babamsa onu dikkatle, cahil bir öğrenci gibi dinlemeye devam etti.
For 40 years, your fathers before you played this game well.
40 yıl boyunca bizden öncekiler bu oyunu güzel oynadılar.
- You played very well.
Çok iyi oynadın.
First, my friend, Bill and I congratulate you on a well-played round of charades.
... böyle başarılı olduğunuz için sizi kutlarız.
- No, a little pale but he played well. - Ah.
Hayır, rengi biraz soluktu ama iyi çaldı.
Well, today they played Van Halen's "Jump."
Bugün Van Halen'ın "Jump" ını ( zımba ) çaldılar
I know they haven't played well,
İyi oynamadıklarını biliyorum.
- You played so well, your father let you win.
- O kadar iyi oynadın ki baban kazanmana izin verdi.
Well, because Earth's played out.
Dünya yerinden oynadı çünkü.
One you just played very, very well.
Ve sen bunun birini cok iyi oynadin.
Well, Ed, I was thinkin'like when Bela played Fu Manchu.
Evet, Ed, Bela'nın Fu Manchu'da oynadığı gibi düşündüm.
Well, I played a mean harmonica as a younger man.
Ben geç bir adamken mızıka çalardım.
In the final analysis, it will be the penalties... and the Tigers'mistakes that cost them this win, because they really played well against the Florida Gators.
Son tahlilde, ceza olacak ve Tiger'ların hataları bu galibiyete mal oldu. ... çünkü Florida Gators'a karşı gerçekten güzel mücadele vermişlerdi.
I played quite well tonight, didn't I?
Bu gece cok iyi çaldım değil mi?
I played quite well.
Cok iyi çaldım
Well, it played 3 times... This afternoon. So you said.
Bugün öğleden sonra üç kere çaldı.
There is one more way to kill a man... but it is as intricate and precise... as a well-played game of chess.
Bir adamı öldürmenin bir yolu daha var ama karışık ve nokta atışı yapılabilen aynen satranç oynar gibi.
Well, I daresay I played a few wee tunes, all right.
Elimden geldiğince tıngırdattım bir şeyler.
Well, I think Abel worked hard all summer harvesting his crops while Cain just played in the field.
Sanırım Kabil yazları çok çalışarak mahsulü topluyordu Habil ise o sırada tarlada oyun oynuyordu.
He could have played just as well with a log.
Bir kütükle oynasa da fark etmez.
He played his hand well.
Elini iyi oynadı.
- Well, this is your game, I've never played before.
Bu senin oyunun. Ben ilk defa oynuyorum.
I was skeptical, but... when this child raised his bow... when he played his first note, well, Baron von Spielmann...
Pek umudum yoktu. Ama çocuk yayı kaldırır kaldırmaz ve ilk notayı duyduğum anda inanın bana Baron Spielmann dualarımın kabul edildiğini anladım.
The truth is that no we played well, but they..
Aslında çok daha fazla gol atabilirdik, ama bizim..
Someone who played really well.
Gerçekten çok iyi çalıyordu.
- He played well?
- İyi mi çalıyordu?
- He played really well?
- Gerçekten iyi mi çalıyordu?
Did you see a musician who played really well?
Çok iyi enstruman çalan bir müzisyen gördünüz mü?
Well, I played squash. Oh, I tried this case.
"Sguash oynadım," "şu davayı denedim." Bunlar iyimser konuşma örnekleri.
Well, have you ever played the "if" game?
Peki sen hic'eger'oyununu oynadınmı?
The Barron played it well.
Baron iyi rol yaptı.
played 66
well done 4465
well thank you 29
well hello 20
well spotted 23
well then 1046
well i don't know 35
well said 253
well you know 47
well come on 26
well done 4465
well thank you 29
well hello 20
well spotted 23
well then 1046
well i don't know 35
well said 253
well you know 47
well come on 26
well that's good 18
well i'm sorry 20
well no 77
well spoken 20
well now 184
well in that case 21
well yeah 97
well i 89
well it's 16
well uh 21
well i'm sorry 20
well no 77
well spoken 20
well now 184
well in that case 21
well yeah 97
well i 89
well it's 16
well uh 21
well yes 116
well i never 20
well enough 63
well put 59
well actually 36
well well well 22
well look 36
well good 26
well of course 27
well well 33
well i never 20
well enough 63
well put 59
well actually 36
well well well 22
well look 36
well good 26
well of course 27
well well 33