English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ W ] / Well in that case

Well in that case traduction Turc

1,269 traduction parallèle
HONEY, IT'S ONLY LUNCH. YEAH, WELL IN THAT CASE, I WILL HAVE THE CAJUN CATFISH WITH THE PAD THAI NOODLES AND THE...
Madem öyle ben tai erişteli kedi balığı kızartması ve...
WELL IN THAT CASE I'LL, UH, SPEAK FOR YOUR FATHER AND ME.
Eğer yoksa, baban ve kendim için sözü ben alıyorum.
Well in that case, we'll leave you to it.
Öyleyse yalnız bırakalım seni.
Well, in that case, we shall let you know in due course.
Peki, bu durumda, sizi haberdar ederiz.
Well, in that case we're even.
Öyleyse ödeştik.
"Well, in that case, Judge, I think you're a son of a bitch." He-he-he-he...
Müvekkilim de "O zaman sizin bir orospu çocuğu olduğunuzu düşünüyorum." dedi.
Well, in that case, let's break it.
Şey, bu durumda, kırmak lazım.
Well, in that case, would you like some company?
Bu durumda, biraz muhabbet etmek ister misin?
Did you ever hear yourself? Well, in case you haven't, here's a little trick that my boy Raymond taught me.
Eğer duymadıysan oğlumdan öğrendiğim minik bir numara var.
Well, in that case... Definitely take the internship.
Öyleyse... kesinlikle stajı kabul et.
Well, in that case, maybe you could look over them here, so that I could borrow the mobile emitter.
Öyleyse belki onları buradan inceleyebilirsin böylecene bende mobil emitörümü ödünç alabilirim.
Well, in that case, I'm the sexiest man in the world.
Şey, o zaman, dünyanın en seksi erkeği benim.
Well that's real reassuring, Swan, but just in case, I think I'll cut out now... and disappear.
Gerçekten çok rahatlatıcı, Swan, ama ne olur ne olmaz, ben yine de kaçıp arazi olayım da.
Really? Well, in that case, let's keep it.
O halde onu saklayalım.
Well, in that case- -
Pekala, bu durumda- -
Well, I guess in that case, I should have been nicer to him.
Sanırım, bu durumda, ona karşı daha hoş davranmalıydım.
Well, in that case, I wonder, Lady Trentham, if you would be kind enough to join us for some questions.
Bu durumda, Leydi Trentham bir kaç soru sormak için bize katılır mısınız?
Well, in that case, I've been making up a list of names.
Anne daha iyisini bilir. Anne mi?
Well, in that case, you're on your own.
Düşündüm de- - belki de sen ve Carl Amcam ile birlikte balığa gidebiliriz.
Well, in that case let's have a look at the parts you packed yourself.
Ah! Şey, ibu durumda parçalara bakıp onları kendin paketlersen daha iyi olacak.
Well, in that case, we need to practice a little.
Bu durumda biraz pratik yapmamız gerekir.
- Oh, well, in that case...
- Oh, eee, bu durumda...
Well, you know, in the real world sometimes people have to do things that are not so enjoyable and accept things that are imperfect and compromise for reasons that sometimes people are too immature to comprehend, in which case they should just stay the hell out of it.
Gerçek dünyada bazen insanlar o kadar da zevk almadıkları şeyleri yaparlar. Ve mükemmellikten uzak şeyleri kabul ederler. Bazı insanların kavrayamadıkları sebeplerden dolayı fedakârlık yaparlar.
Look, are you... are you prepared? I mean, in case... in the off chance that things don't go well.
Bak, sen kendini hazırladın mı?
Oh, well, in that case, no matter who's right or wrong, he's wrong.
Bu durumda kimin haklı olduğunun yine önemi yok. Niles yanılıyor.
I see, well, in that case,
Bu durumda Konstantinapolis'e giden bir uçuş sayılı B.O.A.C. uçağındayım. Anlıyorum.
WELL, IN THAT CASE, DO YOU HAVE ADOPTION PAPERS?
Eğer öyleyse, evlatlık belgeleriniz var mı? Evlatlık mı?
WELL, IN THAT CASE YOU SHOULD LIKE IT.
Bu durumda beğenmiş olman gerek.
Well, then, in that case "tack bra".
Öyleyse, bu durumda "tack bra."
Well, in that case, my neighbor Homer released a radioactive ape in my house.
O zaman komşum Homer'ın evime radyoaktif bir maymun saldığını söylemek istiyorum.
Well, in that case welcome to the alliance.
Mademki durum bu ittifaka hoş geldiniz.
- Well, in that case, how can I refuse?
- Aslında bu durumda, bunu nasıl rededebilirim?
Well, in that case, I'd say you four boys are up fart creek without a paddle.
Bu durumda siz çocuklar, burnunuza kadar boka batmış durumdasınız demektir.
Well, in that case, I would like a sandwich.
Bu durumda, bir sandiviç istiyorum.
Well, in that case, so do I.
O zaman, ben de.
Well, in that case, welcome to Rio.
O halde, Rio'ya hoşgeldiniz.
Well, in that case.
- Tepene milyonlarca yıldız çıkar...
Oh, well, in that case tickling was totally justified.
- O halde gıdıklanmayı hak etmişsin.
Well, in that case...
Şey, o zaman...
Well, in that case...
Peki öyleyse.
Oh, Well. in that case. you have my permission,
Şey, o zaman müsaade ediyorum.
Well, in that case, get lost.
Eh, bu durumda, kaybol.
- Well, in that case, I could just bring him along as well.
Bu durumda onu da getirebilirim.
But I see here in your own case reports... some very detailed descriptions of things... that a skeptic would never believe in... these so-called Super Soldiers. Well, that's a whole different deal.
Ama sizin dava raporlarınızda bir şüphecinin asla inanmayacağı süper asker gibi detayları gördüm.
Well, in that case I think we can work out some kind of arrangement.
Bu durumda bir düzenleme ayarlayabiliriz sanırım.
Well, in that case....
Bu durumda...
Well, in that case, Oliver Dawson it was nice to meet you both.
Bu durumda Oliver, Dawson, ikinizle de tanışmak büyük zevkti.
Well, in that case, you're right.
Bu durum da sen haklısın.
The evening started well enough – that is, until we got to the car... a Jaguar XJ8 convertible with a 290 horsepower engine, in case you were wondering.
Yani arabaya bininceye kadar. Jaguar XJ8. Üstü açılır. 290 beygir gücünde.
Well, what about that case in Jersey?
Ya Jersey'deki şu dava?
Well, Dad, in that case, feel free not to stop by every day you're in town.
Peki baba o zaman şehre her gelişinde uğramana gerek yok.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]