I looked it up traduction Turc
499 traduction parallèle
I looked it up. There are white whiskered whales but black whiskered ones don't exist.
Araştırdım, beyaz bıyıklı balina var ama siyah bıyıklı yokmuş.
Yeah, I looked it up because I don't understand someone like you.
- Evet. Senin gibi bir kadını anlayabilir miyim diye baktım ama yokmuş.
I looked it up.
Kitaba baktım.
I looked it up in the Hall of Records.
Resmi kayıtları inceledim.
- I looked it up before I left.
Gelmeden önce baktım.
I looked it up this morning.
Bu sabah gelirken baktım.
Austria's miles, I looked it up on the map.
Avusturya kilometrelerce uzakta. Haritaya baktım.
I looked it up on the map before I sold you the place.
Burayı sana satmadan önce haritaya baktım.
Two weeks. I looked it up.
İki hafta içinde.
I looked it up in the directory.
Rehbere baktım.
I looked it up.
Ben de baktım.
I looked it up.
Orayı araştırdım.
I looked it up this morning.
Bu sabah göz atmıştım.
Then I looked it up in my book.
Sonra kitabıma baktım.
I looked it up in the library.
Kütüphanede araştırdım.
I looked it up based on its properties.
İçeriğine baktım.
I looked it up and he does.
Kelimeyi araştırdım.
I looked it up, and San Rio Blanco is a little town in the hills above Acapulco.
Bunu araştırdım. San Rio Blanco Acapulco tepelerinde küçük bir kasaba.
- But I looked it up in the dictionary.
- Sözlüğe baktım, vardı.
I looked it up. On the Xerox of the yellow sheet the "2" was smudged and it looked like a "3".
Kontrol ettim, fotokopide "2" düzgün çıkmamış, "3" gibi görünüyordu.
- I looked it up.
- Araştırdım.
I didn't know either till I looked it up.
Sözlüğe bakana kadar ben de bilmiyordum.
I looked it up.
Kontrol ettim.
So you remembered what I said, and you looked it up?
- Sana söylediğim şeyi hatırlayıp baktın mı?
It's no use telling fibs because I looked you up.
Bocalamanıza gerek yok çünkü araştırdım.
And the last thing I saw when I looked back was one kid give the extinguisher to the other kid, and then it was just like all hell comes up.
Arkama dönüp baktığımda gördüğüm son şey bir çocuğun diğer bir çocuğa yangın söndürücü vermesi oldu. Ve sonra yangın her tarafı cehennem gibi sardı.
I haven't looked up his record yet, but I wouldn't doubt it.
Henüz kayıtlarına bakmadım ama o olduğuna şüphe etmiyorum.
Do you think it would be a bad idea, just to be safe, if I looked up this girl and, uh
Kötü bir fikir mi olurdu bu kızı aramak ve -
And I wanted to go above me because it was cooler there I fell asleep and when I woke up, I looked through the window.
Evlât, hiç seni korkutan kâbuslar, kötü rüyalar görür müsün?
It looked important, so I put it up in your room.
Sanırım önemli, o yüzden odana koydum.
I just looked it up.
Araştırdım.
I leaned the stick up against a bin while I did the shopping and when I looked for it, it was gone.
Bastonu çöp kutusuna yasladım ve alışveriş ettim.
"I sewed up the lining, " as it looked a little worn. "
"Biraz eskimiş göründüğünden astarını diktim."
It looked too good to pass up, so I thought I...
Es geçemeyecek kadar güzeldi, ben de...
But I had looked it up in the Encyclopedia - v.38, p.399 - nothing about sectarianism there either.
Ama ansiklopediye 399. sayfaya kadar baktım, orada da tarikatçılık hakkında hiçbir şey yok.
Don't you dare call me that again until I have looked it up!
- Ben anlamına bakmadan... -... beni bu şekilde çağırma.
Until a few days ago, I half-seriously intended to carve up your face until it looked as bad as mine.
Birkaç gün öncesine kadar, yarı ciddi olarak yüzünü benimki kadar kötü görünene kadar dilim dilim kesmeye niyetlenmiştim.
I looked up chaudron and it means guts.
Sözlüğe baktım. İşkembe sakatat demekmiş.
The police looked it up and I was right.
Polis kontrol etti ve haklıymışım.
But I believe you were covering up for once, years earlier, when you were in America, having looked after a little white baby called Daisy whose death, though you could do nothing to prevent it,
Ama uzun yıllar önce Amerika'da yaşadığınızı benden saklamak istediniz ki orada Daisy adında beyaz bir bebeğe bakıcılık yapıyordunuz.
Do you remember that house I told you about earlier, the one that looked like it might show up on National Geographic?
National Geographic'teki evlerden biri.
One night, I woke up, I looked at Harry, and it suddenly occurred to me...
Bir gece uyanıp Harry'ye baktım, ve birden bana...
I've looked into this thing, and a helluva lot of things don't add up about this... what are the cops calling it-a freak accident?
Bu olayı kendi başına inceledim ve bence bu olayla ilgili yerine oturmayan bir sürü şey var. Polisler nasıl diyorlardı, "Garip bir kaza" mı?
I just asked you to do one thing, just stay awake and watch me just wake me up if it looked like I was having a bad dream and what did you do?
Sana sadece tek bir şey yapmanı söyledim... uyumayacaktın ve beni izleyecektin... Eğer kötü bir rüya görüyor iseydim de uyandıracaktın beni...
When I was sitting in Lecktor's office and I looked up, I saw a book on his shelf. It had pictures of war wounds in it.
Bürosunda otururken, kütüphanesinde, savaş yaralarını gösteren bir kitap gördüm.
My father cut off his head and fried it in garlic, in the hope of attracting my attention - I scarcely looked up from my work.
Babam kafasını kesip, dikkatimi çekmek ümidiyle sarımsakla kızartmış, işimden zar zor başımı kaldırabildim.
I just wanted to be apart o that we looked at hundreds of people for Seth, for Ryan, Kirsten, everybody we ended up casting to the show as soon as the right person came in you just knew it
Seçmelerde rolümü okuyunca bu kızın nasıl biri olduğunu hemen anladım. Bu kız istediği bir şeyi görüyor ve gidip alıyordu. - Bu kim?
someone I had always looked up to as an actor and I was really absolutely petrified come on, let's go it was kinda like being tested on the first day but it's....
Yani ilk günümde Peter Gallagher ile çok önemli sahneler çektik. Kendisi her zaman gıptayla baktığım bir oyuncudur. O yüzden gerçekten çok korktum.
I said that the man who in 1971 looked into the future and saw that it was named microwave technology, the man who applied Japanese management principles while others kowtowed to the unions, the man who saw the Ma Bell break-up coming from miles away,
1971'de ileriyi görebilen geleceğin mikrodalga teknolojisi olacağını anlayan bir adam diğerleri demode yöntemlere bağlıyken Japon işletme fikirlerini uygulayan bir adam Ma Bell'in tasfiyesini çok önceden tahmin eden bir adam bu adam öyle bir adam olamaz dedim.
Well I just uh... I woke up this morning and looked in the mirror and there it was.
Sabah kalkıp aynaya baktığımda bir de ne göreyim.
As best I can remember, I turned the corner... and there was this miniature collie in the middle of the road... and it looked up at me, and it had the strangest expression on its little face... and it was just frozen there, and I-I... turned the steering wheel and I hit my brake.
Hatırladığım kadarıyla, köşeyi döndüm ve yolun ortasında bir köpek vardı bana bakıyordu ve o küçük yüzünde çok garip bir ifade vardı ve orada öylesine duruyordu, ve ben... ben direksiyonu çevirdim ve frene bastım.
i looked up to you 18
i looked 86
i looked everywhere 87
i looked into it 48
i looked down 17
i looked up 43
i looked all over for you 17
i looked for you 34
i looked around 20
i looked everywhere for you 19
i looked 86
i looked everywhere 87
i looked into it 48
i looked down 17
i looked up 43
i looked all over for you 17
i looked for you 34
i looked around 20
i looked everywhere for you 19