English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ I ] / I will not go

I will not go traduction Turc

849 traduction parallèle
I will not go on!
Gitmeyeceğim!
I will not go.
Gitmeyeceğim.
I will not go back where I came from because I do not like it there
Geldiğim yere dönmeyecem ben çünkü orayı sevmiyorum.
- I will not go, Mabuna will go.
- Ben gitmeyeceğim, Mabuna gidecek.
I will not go with the soldiers.
Askerlerle birlikte gitmeyeceğim.
I told you I will not go on!
Sana söyledim ya devam etmeyeceğim!
I will not go before the other men.
- Hayır. Diğer erkeklerden önce gitmeyeceğim.
I will take a lot from this filthy house for his sake... but I will not go along with hurting a child.
Doktorun hatırına bu pis evde çok şeye katlanırım... ama bir çocuğa zarar verilmesini kabul edemem.
I will not go with you.
Sizinle gelmeyeceğim.
I will not go.
Ben gelmiyorum.
No, sir, I will not go.
Hayır efendim, gitmeyeceğim.
I will not go back to that.
Buna geri dönmeyeceğim.
Nay, then, do what thou canst. I will not go today.
İyi o zaman, Canın ne istiyorsa yap, ben gitmiyorum,
I will not go today, or ete I do, it shall be what o'clock I say it is.
Gitmiyoruz ya da benin dediğim olacak, Ben saat kaç diyorsam, saat o olacak.
Get away, I will not go back.
Çekilin, geri dönmeyeceğim.
Wait. I will not go with you.
Sizinle gelmiyorum.
"Since everything is a pastime, Doctor, I hope you will not hold it against me if we now go over to play poker..."
"Her şey eğlence olduğu için Doktor, " eğer poker oynamaya geçersek, "umarım beni suçlamazsınız..."
* For reasons I can not go Sunday * * Cannot Arrive As Expected Will Be Delayed A Week Rev Philip pim *
Yetişemeceğimi zannediyorum, bir hafta gecikmiş olacağım.
"I could not go away without telling you again that I will love you always".
Seni her zaman seveceğimi tekrar söylemeden uzaklara gidemezdim.
- I most certainly will not go to your room.
- Kesinlikle senin odana adımımı atmam.
And that their contempt of truth shall not go unpunished I shall ask their indictment for perjury on the same evidence that in one minute will prove the identity of these defendants with that of 22 active members of the mob that stormed and burned the jail and lynched Joseph Wilson!
Ama gerçeğe ihanetleri cezasız kalmayacak. Ben de birazdan ortaya koyacağım ve davalıların 22'sinin birden hapishaneyi basıp Joseph Wilson'ı yakarak linç ettiklerini gösteren kanıtı onların yalancılıktan yargılanması için de kullanacağım!
If I ask him to let you go, Will you promise not to make any trouble?
Ondan seni bırakmasını istersem, sorun çıkarmayacağına söz verir misin?
● I will be back for breakfast. ● You will not go to chapel?
- Kahvaltı için dönerim.
I should like very much to talk to you, but these women... come, let us go to the veranda where we will not be disturbed.
Şu kadınlardan kurtulursak, sizinle konuşacaklarım var. Verandaya çıkalım.
I will simply go forth and state I'm not a Jew.
Çıkacağım ve Yahudi olmadığımı söyleyeceğim.
I will not go right away.
Hemen gitmeyeceğim. Bunu neden yapacakmışım?
Your people are my slaves, and I will not let them go.
Senin halkın benim kölemdir. Onları bırakmam. "
I will not let anyone else go.
Başkasıyla gitmene, izin vermeyeceğim.
I know your words will not go unheeded by the people of this country.
Sözleriniz bu ülke insanları tarafından göz ardı edilmeyecektir.
I don't think so, They will not go to the police.
Suçlamadılar herhalde, çünkü polise gitmediler.
The soldiers will not fire first... but I will go and get my rifle... and I'll come back to fight you.
İIk ateşi askerler açmayacak... ama ben gidip tüfeğimi alacağım... ve seninle savaşmaya geleceğim.
I will not hear unhappy things tonight. Go away!
Bu gece üzücü şeyler duymayayım.
I do not know your God, nor will I let Israel go.
Senin tanrını tanımıyorum, İsrail oğullarını da bırakmam.
And the next time I go out it will be with a man not a papa's boy!
Çıkacağım adam baba kuzusu değil, adam olmalı!
I have to go out and will not be back until after sundown tomorrow.
Dışarı çıkmak zorundayım ve yarın güneş batmadan da dönmeyeceğim.
- Will I see you before you go? - I don't see why not.
- Sen gitmeden tekrar görüşür müyüz?
- I think you will not go unpunished.
- Bence cezasız kalmayacaksınız.
No, I will not listen. Please let me go.
- Hayır, sana izin vermeyeceğim.
But I will not let you go with another man tonight.
Ama bu gece başka bir adamla gitmene müsaade etmem.
"And Jacob said'I will not let thee go, except thou bless me."'
Yakup cevap verir :'Beni kutsayana kadar gitmene izin vermeyeceğim. "
I will not be told where I can go and where I cannot go!
Nereye gidip nereye gidemeyeceğim bana söylenmeyecek.
I will set you free if you will go away and not make fire.
Ateş yapmazsanız gitmenize izin veririm.
If I do not go down, they will come up.
Eğer aşağı inmezsem, onlar yukarı gelecekler.
Because the cry of Sodom and Gomorrah is great... and because their sin is very grievous... I will go down now... and see whether they have done altogether... according to the cry of it, which has come unto me... and if not, I will know.
Sodom ve Gomorra'nın feryadı büyük ve günahları çok büyük olduğu için şimdi ineceğim ve bana gelen feryada göre hep birlikte mi yapıp yapmadıklarına bakacağım ve yapmadılarsa anlarım.
The others may not go home, but from what happened, I'm sure he will.
Belki diğerleri değil, ama her ne olduysa, eminim yapacaktı.
But worse than that will be to go with you not understanding why I go.
Ama bundan da kötüsü, neden böyle yaptığımı senin anlamaman olur.
The boys of the Americans will not play with me so I do not like to go to school, but I know how to read anyway.
Amerikalı çocuklar beni aralarına almıyorlar,... bu yüzden okula gitmeyi hiç sevmiyorum, ama okumam yazmam var.
Now you tell me that if I should go back, I will be back here... now obviously you must know something that I do not know. -
Şimdi bana diyorsun ki eğer geri gidersem buraya geri dönerim... belli ki birşeyler biliyorsun benim bilmediğim.
I do not know how much longer I can hold out against the pain, but I do know what the boy will go through should he regain consciousness.
Bu acıya daha ne kadar karşı koyabileceğimi bilmiyorum. Bilincine kavuştuğu taktirde çocuğun yaşayacaklarını biliyorum.
You will not go unpaid. I assure you of that.
Seni temin ederim ki, karşılığını almadan gitmeyeceksin.
- I will not go to Troyius.
- Gitmiyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]