If you'd let me traduction Turc
664 traduction parallèle
If you'd only let me do it...
Bir defa da benim denememe izin verirsen...
It would have been better, Helen, if you'd let me die.
Keşke bıraksaydın da ölseydim Helen, daha iyi olurdu.
If you find out you won't need me in the morning... I wish you'd please let me know... because men like you who come in and out of town are often unreliable.
Sabah bana ihtiyacınız olmadığını anlarsanız... umarım bana bildirirsiniz... çünkü sizin gibi şehre gelip gidenler genellikle güvenilmez olur.
I could take care of you, Miss Flaemmchen, if you'd let me.
İzin verirseniz, size bakabilirim Bayan Flaemmchen.
If you'd let me go to the convention,
Kongreye gitmeme izin verseydin,..
If you'd just let me get you a lawyer.
Sana avukat bulmam izin versen.
- I'd like to help, if you'll let me.
Eğer izin verirsen bir gün sana yardım etmek isterim.
And I could if you'd let me.
İzin verirsen ben sana bakabilirim.
I'd let you if you was me.
Ben olsaydım, sana izin verirdim.
If you'd only let me explain.
İzin verin açıklayayım.
I'd take that chance if you'd let me.
Eğer bana bu şansı verirsen, bana izin verirsen.
If it was up to me, I'd let you on the train like that.
Bana kalsa sizi böyle de trene alırdım.
Oh, how can I learn to be a cowboy... - if you won't let me go out and gamble?
Dışarı çıkıp kumar oynamama izin vermezsen kovboy olmayı nasıl öğrenirim ki?
If he failed, then he asked me to let you know... that at least he'd done his best.
Başarısız olursa en azından elinden gelenin en iyisini... yapmaya çalıştığını bilmeni istedi. Anlıyorum.
There'll be no 9 : 30 for me if you let me go out in the rain now.
Bu yağmurda beni dışarı atarsan 9.30 diye bir şey olmayacak.
If you'd care to let me drive, I know a shortcut that'll get us there 15 minutes sooner.
Eğer arabayı benim kullanmama izin verirsen kestirme bir yol biliyorum, 15 dakikaya varırız.
Oh, Michael, I would've died if you'd let me go away without saying something.
Ah Michael, birşey demeden gitmeme izin vermezsen ölebilirim.
I'd be very grateful if one day you let me see the coins.
Bir gün onları görmeme izin verirseniz çok minnettar olurum.
I could've cured it years ago if you'd let me have her... as Mary would have wished me to.
Mary'nin dileyeceği gibi, yapmama izin vermiş olsaydınız bunu yıllar önce tedavi edebilirdim.
I'm sure they'd let me sing if you'd ask them.
Eğer onlara rica ederseniz belki sizi kırmayıp bana şarkı okuturlar.
I could help you, Homer, if you'd let me.
- İzin verirsen, sana yardım edebilirim.
If you'd only let me start him right... instead of scaring him that way.
İlk bindiğimde kontrolu bana bıraksaydın bu olmazdı. Onu sen ürküttün.
If you should see anything outside of this house, or even in it that makes you suspicious, I want you to let me know.
Bu evin dışında hatta içinde seni şüphelendiren en küçük bir şey görürsen, bana haber vermeni istiyorum.
And if you want to stay in this town, you'd better let me run it.
koşmamama izin vermelisin.
If you'd let me keep the light on, I would have seen it.
Eğer ışığı yakmama izin verseydin, onu rahatça görürdüm.
If you were an innocent housewife with nothing to hide but the iceman, you'd never let me in here.
Saklayacak yanlış bir şeyi olmayan masum bir ev hanımı olsaydın içeri girmeme hayatta izin vermezdin.
If you don't let me alone, I'm gonna kick you out.
Beni yalnız bırakmazsan, seni kapı dışarı ederim.
I'd be happy to spend the day with him, if you'd let me.
Eğer izin verirseniz, günü onunla geçirmekten mutlu olurum.
If you find out when they're gonna let him out, I'd appreciate it if you'd let me know.
... onu ne zaman salacaklarını öğrenirseniz bana da haber verirseniz çok sevinirim.
It'd be simpler if you'd just let me fix it, son.
Benim hazırlamama izin verirsen daha kolay olur.
- I'll try. - If it will make it easier, let me tell you about the burden i carry.
- Sana taşıdığım yükten bahsedeceğim.
But if you just let me get the marshal out here and have Ordway thrown off, you wouldn't be in this.
Ama bana dışardaki şerifi getirdiğimde Ordway'i o araziden atarsa, bu olayın içinde olmamalısın
You'd buy and sell me if I'd let you!
Müsaade etsem beni alır ve satardın!
Tell me, Talbot, when Fenton comes down tomorrow... if something happened to me in the meantime, a fatal accident, say... do you think he'd let you continue with the Slade Saunders books?
Söylesene Talbot, Fenton yarın geldiğinde misal başıma ölümcül bir kaza gelse sence Slade Saunders kitaplarını devam ettirmene izin verir mi?
If he'd only give me a chance, I wouldn't let you down.
Bana bir şans verirse, sizi hayal kırıklığına uğratmam.
Well, let's say you'd like me better if I was younger.
Şey, söyle söyleyelim, genç olsaydım, benden daha çok hoşlanırdın.
I'd be obliged if you'd let me go after him, Brick.
Bırak onun peşinden ben gideyim Brick.
Well. just the same. I think you'd have been way ahead if you let them hang me.
Evet, Beni asmalarına izin verseydin şimdi çok uzaklara gitmiş olurdun.
If he flew me in here, I'd let you finish the job.
Beni buraya getirirse, işi bitirmeni sağlayacaktım.
I'd feel better if you'd let me see you home.
Sizi ben eve bıraksaydım, içim rahat edecekti.
I'll let you all know when I'll be making a new start, and if you're free, then I'd like you to join me.
Yeniden başladığımda size haber veririm. O zaman müsaitseniz bana katıImanızı isterim.
If you'd just let me explain.
Açıklamama izin verir misiniz?
If you'd let me explain...
Bırak açıklayayım! ...
You sure would save me a lot of leg work if you'd let me talk to her.
Konuşmama izin verseniz beni zahmetten kurtarabilirsiniz.
- If only you'd written to let me know.
Ama anne, bana haber vermediniz ki birdenbire çıkıp gelmişsiniz.
I'd like to try, if you'll let me.
İzin verirsen denemek isterim.
And tell her when you get settled, to please come over. Though i expect she'll want to keep you to herself. I know if it were jud... if it were jud come home to me, i'd hold him close, so close, i'd not let him leave again.
Ama eğer bu mağara resimleri gerçekse belki 12 bin senelik olabilirler.
Hey, Hutchinson... ... do you think they'd let me write home? If it was really important?
Hey, Hutchinson eve yazmama izin verirler mi sence?
- If you'd let me know, I'd...
- Bilmeme izin verirsen yaparım...
I'd like it a lot if you'd let me call you Sunshine, Margaret.
Çok hoşuma giderdi. Sana günışığım dememe izin verseydin Margaret.
If my proposal is agreeable to you, then perhaps you'd be so kind as to let me through.
Eğer bu teklifim size makul geliyorsa, belki geçip gitmeme de izin verirsiniz.
if you'd like 277
if you'd like to 26
if you'd like to follow me 20
if you'd be so kind 38
let me see you 68
let me see 2571
let me go 3490
let me know if you need anything 71
let me guess 2650
let me know 632
if you'd like to 26
if you'd like to follow me 20
if you'd be so kind 38
let me see you 68
let me see 2571
let me go 3490
let me know if you need anything 71
let me guess 2650
let me know 632
let me show you 378
let me know what you think 20
let me explain 567
let me in 830
let me think 405
let me get this straight 664
let me know how it goes 45
let me know when you're ready 18
let me help you 998
let me see your face 34
let me know what you think 20
let me explain 567
let me in 830
let me think 405
let me get this straight 664
let me know how it goes 45
let me know when you're ready 18
let me help you 998
let me see your face 34
let me handle this 219
let me tell you 619
let me 1529
let me tell you something 1022
let me through 274
let me try 297
let me ask you something 801
let me show you something 207
let me go now 16
let me die 76
let me tell you 619
let me 1529
let me tell you something 1022
let me through 274
let me try 297
let me ask you something 801
let me show you something 207
let me go now 16
let me die 76