In death traduction Turc
11,896 traduction parallèle
It says here, "Failure to remove a ruptured appendix results in death," like, a hundred percent of the time.
Burada yazana göre patlamış bir apandisin alınmaması ölüme sebep olur. - İstisnasız bir durummuş.
We've already announced that the cigarette smoking man will be back on the show, and I think we're honest to what happened to him in the series finale, and how he might have survived what looked like certain death.
Sigara içen adamın diziye döneceğini hep söylemiştik. Dizinin finalinde başına gelenler konusunda ve kesin ölüm gibi görünen durumdan nasıl kurtulmuş olabileceği konusunda sanırım dürüst olduk.
Uh, speaking of death, if I drill too fast, we get a friction spark, exploding the gases in the cube, and we die.
Ölümden söz açılmışken, çok hızlı delersem sürtünme kıvılcımı çıkar küpün içindeki gazları patlatır ve ölürüz.
Shall I believe that unsubstantial death is amorous, and that the lean, abhorred monster keeps thee here, in dark, to be his paramour?
Yoksa inanayım mı o el değmeyen ölümün sana gönül verdiğine seni, bu karanlıkta, o iğrenç canavarın sevgilisi olasın diye sakladığına?
Ben took David's death hard.
Ben için David'in ölümünü kabullenmek zordu.
So I'd say time of death is in the last 48 hours.
Ölümün 48 saat içinde gerçekleştiğini söyleyebilirim.
Most of us live in constant fear that at any moment, death will wrench us into an eternal darkness.
Çoğumuz ölümün bizi her an sonsuz karanlığa çekecekmiş korkusuyla yaşıyoruz.
But I have stared Death right in his face and he blinked first.
Ama ben Ölüm'le gözlerimizi birbirimize dikip baktık ve gözlerini ilk kırpan oydu.
Syd's whole gimmick was the goth, death thing.
Syd'in tüm yeteneği gotiklik ve ölüm numaralarıydı.
Love is only a delay of death, a tragedy waiting in the wings.
Aşk sadece ölümü geciktirir, tetikte bekleyen bir trajedidir.
( TWANGING ) She plucks the strands to imitate struggling prey. Drawing the spider in... to its death.
Ağları zorlayıp kaçmaya çalışan bir av taklidi yaparak örümceği kendine çekmeye çalışıyor yani eceline.
The Jedi teach that life doesn't cease at death, but merely changes form in the Force.
Jedi öğretisine göre yaşam ölümle sonuçlanmaz sadece Güç içinde şekil değiştirir.
Wasn't Gabriel's death that broke her heart.
Kalbini kıran, Gabriel'in ölümü değildi.
I have phone records wherein it shows he called her multiple times in the months leading up to his death.
Ayrıca elimde telefon kayıtları var.. .. Scott özellikle öldüğü ay.. .. birçok defa Alison'ı aramış.
Because DNA evidence from the suspect, Steven Avery, was found on the key and Mr. Avery's blood is found inside of Teresa Halbach's vehicle, it is no longer a question, at least in my mind as a special prosecutor in this case, who is responsible for the death of Teresa Halbach.
Şüpheli Steven Avery'ye ait DNA, anahtarın üzerinde bulunduğundan ve Bay Avery'nin kanı Teresa Halbach'in aracının içinde bulunduğundan bu davanın özel savcısı olarak, en azından benim kafamda Teresa Halbach cinayetini kimin işlediğine dair bir soru şareti yok.
In this cone of death, the walls are so angled that the sand slips beneath the ants'feet.
Bu ölüm konisinde duvarlar çok eğimli öyle ki, kum karıncanın ayağının altında kaymakta.
In exchange for a plea of guilty, we ask that the death sentence be commuted.
Suçu kabullenme karşılığında idam cezasının hafifletilmesini talep ediyoruz.
The 16-year-old juvenile admitted his involvement in the death of Teresa Halbach, as well as Steven Avery's involvement in this matter.
16 yaşında ki çocuk, Teresa Halbach cinayetine karıştığını aynı zaman bu cinayete Steven Avery'nin de karıştığını kabul etti.
The only other evidence they probably would need to get a conviction is just some of the surrounding circumstances about the death of Teresa Halbach.
Mahkûmiyet kararı çıkması için ihtiyaç duyabilecekleri tek diğer kanıt Teresa Halbach'in ölümüyle ilgili bazı mevcut şartlar.
When deciding who's accountable... for the death of 25-year-old Teresa Halbach,
bunun bu davayla hiçbir ilgisi yok. 25 yaşındaki Teresa Halbach'in ölümünden kimin sorumlu olduğuna karar verme noktasında Bay Avery'nin geçmişinin ve geçmiş suçtan aklanmasının bu davayla hiçbir ilgisi yok.
The manner of death in this case was by homicidal violence.
Bu vakada ölüm şekli, şiddet kullanarak ölüme sebebiyet vermek.
And when the jury has to put this whole puzzle together, the expert opinions by people like Leslie Eisenberg should all go a long way towards them making their final conclusion as to who it was who caused the death of Teresa Halbach.
Jüri parçaları birleştirirken de Leslie Eisenberg gibi uzmanların görüşleri Teresa Halbach'in ölümüne kimin sebep olduğuna karar vermelerinde kendilerine yol gösterecektir.
And when the... when the prosecutor stands up in closing arguments, you guys, and says, "All the evidence shows that one man and one man only is responsible for the death of Teresa Halbach..."
Kapanış konuşmasında Savcı oraya çıkıp "Tüm kanıtlar, Teresa Halbach'in ölümünden tek, sadece tek bir kişinin sorumlu olduğunu gösteriyor" derse...
The cuffs, the bullets, the shells, the shovels, the seat, everything that the government's paraded in here... none of these items have fingerprints, DNA or any other scientific evidence connecting Brendan Dassey to the death of Teresa Halbach, yes or no?
Kelepçeler, kurşunlar, kovanlar, kürekler, koltuk Savcılığın burada sergilediği her şey... Bu eşyaların hiçbirinin üzerinde Brendan Dassey'yi Teresa Halbach'in ölümüyle ilişkilendirecek DNA, parmak izi ya da başka bir bilimsel kanıt yok, evet mi hayır mı?
And you're telling us today that you had nothing to do with the- with the death of Teresa Halbach?
Ve bugün bize Teresa Halbach'in ölümüyle hiçbir ilginiz olmadığını mı söylüyorsunuz? - Evet.
In the frenzy, they are in danger of loving him to death.
Bu çılgınlık içerisinde, onu severken öldürme tehlikesiyle karşı karşıyalar.
Except for the fact that you prefer showers to baths, Pas-Man's your favorite superhero even though Pee-Man's not a superhero at all, you're far-sighted and you're near-sighted, you supinate, you prefer full moons over sunsets, you're afraid of raccoons, you love women's basketball, you iron your boxers, finished third on the bar exam, eat American, but prefer cheddar, you're against the designated hitter, believe in life after death, and you played the violin until you were 19 years old.
- Duşu, banyoya tercih ettiğin, süper kahraman olmasa bile favori kahramanının Pac-Man olduğu, hem miyop hem hipermetrop olduğun, sırtüstü yattığın, mehtabı gün batımına yeğlediğin, rakunlardan korktuğun, kadın basketbolunu sevdiğin, donunu ütülediğin, baro sınavında 3. olduğun, Amerikan peyniri yiyip, çedarı sevdiğin, beysbolda atıcı kuralına karşı olduğun, ahirete inandığın ve 19 yaşına kadar keman çaldığın bilgileri dışında.
We, who have been steeped in the bigotry of the church for so long cannot give much credence to an older civilization, particularly one created by a race the white man has so brutally condemned to slavery and death.
Kilisenin bağnazlığına kapılmış biz Bu kadar uzun süre itiraf edemezsin Eski bir medeniyete,
In life and death situations, it's advisable to send a telegram.
Ölüm ve kalım meselesi durumunda telgraf göndermenizi tavsiye ederim.
I've just seen Captain Flint send a life or death telegram.
Kaptan Flint'in ölüm kalım meselesi telgrafı gönderdiğini gördüm.
Because, during the night, one by one, they had each been stabbed to death in their sleep.
Çünkü o gece, hepsi birer birer, ölünceye kadar uykularında bıçaklanmış.
You put enough cracks together, like rooms in a house, all the pain, all the fear, all the emotions left behind after death they start to turn acidic.
Bir evin odaları gibi, yeterince çatlaklar koymuşsundur. Tüm acılar, tüm korkular, tüm duygular Ölümden sonra geride asidik hale gelmeye başlarlar.
That will memorialize ourselves in life and death.
Bu, hayatımızı ve ölümümüzü kendimizi kutluyoruz.
I just thought that maybe a facing-your-own-death situation might help motivate you to clarify some of your goals in life.
Düşündüm ki ölümle yüzleşme durumu hayattaki bazı amaçlarının netleşmesi için motive olmana yardımcı olabilir.
Look, if you went down in that garage and you got shot to death, you know how hurt I would be?
Bak, sen o garaja gelipte vurulup ölürsen bana ne olacağını düşünebiliyor musun?
Surprise is the number-one cause of death in the elderly, you know.
Şaşırtmanın yaşlılarda bir numaralı ölüm nedeni olduğunu biliyorsun.
And we know that somewhere in between we have dog, Dunkirk, engine failure, and uncle's death.
Ve biz bunun arasında bir yerlerde olduğunu biliyoruz Köpeğimiz var, Dunkirk, Motor arızası ve amcamın ölümü.
O death in life that turns our men to stone!
Ölümdür yaşamın içinde erkeklerimizi taşa çeviren!
If we nail down Ben's death today... then, hell, we're within hollering distance of the end.
Eğer bugün Ben'in ölümü kısmını halledebilirsek, o zaman, nihayet, sonuna gelmiş oluruz.
Are you implying Abe died an unnatural death?
Abe'in doğal olmayan bir şekilde mi öldüğünü söylemeye çalışıyorsun?
Death for your beloved Jake and Miss Megan Peregrinee... and everlasting life for me.
Sevgili Jake'in ve Bayan Peregrine ölecek ve sonsuz yaşam benim olacak.
After death... putrefactive bacteria secretes digestive enzymes which decompose the body, but... sphagnum moss in the peat chemically reacts with the enzymes and immobilizes them.
Öldükten sonra sindirim sistemi, vücudunu çürüten bakteriler salgılamış, ama kömürdeki bataklık yosunları kimyasal olarak enzimlerle reaksiyonlaşıp onları hareketsizleştirmişler.
Because death, in approaching him, had stalked with his black shadow before him, and enveloped the victim.
Boşuna, çünkü kara gölgesiyle sinsi sinsi yaklaşan ölüm, kurbanını ağına düşürmüştü.
Down in a filthy basement in the Bronx, nailed to a chair, tortured to death.
Bronx'taki pis bir bodrumda sandalyeye çivileyip ölümüne işkence yaptı.
I've seen enough death in the last 14 hours to know how to save myself.
Kendimi nasıl kurtaracağımı bilmek için son 14 saat içinde yeterince ölüm gördüm.
America is the only country in the world that looks upon death as some kind of personal failure.
Amerika ölümü bir tür kişisel başarısızlık olarak gören dünyadaki tek ülkedir.
I admire someone that doesn't let death stand in his way.
Yolunu ölüme izin vermeyenlere hayranım.
I pull that trigger in violence again, I'm gonna die a ghastly death, Billy.
O şiddet tetiğini tekrar çekersem ölümüm feci olacak Billy.
David Kingston... I challenge you to fight me to the death in a Helena duel.
David Kingston sana Helena düellosunda ölümüne meydan okuyorum.
Who do you think would win in a fight to the death.
Ölümüne kavga etsek sence kim kazanır? Ben mi, bir kuş mu?
That kind of friendship, the taste of death in the back of your throat,
Bu tür dostluk, Boğazınızın arkasındaki ölüm tadı,
death 1004
deaths 27
death row 19
death penalty 21
death threats 22
death experience 79
death situation 19
death experiences 28
in debt 23
in detail 32
deaths 27
death row 19
death penalty 21
death threats 22
death experience 79
death situation 19
death experiences 28
in debt 23
in detail 32