English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ I ] / In deep voice

In deep voice traduction Turc

49 traduction parallèle
And now : [IN DEEP VOICE] The love doctor. I want you to come here, baby.
Şimdi Doktor Civanım, buraya gel bakalım.
( IN DEEP VOICE ) Hey! What's this?
Bu banyo da ne?
( IN DEEP VOICE ) " I'm an island.
Yanlızım " söylemine ne oldu?
[IN DEEP VOICE] "Oh, hey, it's me, Pete."
"Selam, benim adım Pete."
[IN DEEP VOICE] "Oh, you wanna go to a Counting Crows concert this weekend?"
"Bu hafta sonu Counting Crows konserine gitmek ister misin?"
[IN DEEP VOICE] " Are you kidding me, Adam Duritz?
"Dalga mı geçiyorsun sen? Adam Duritz, eleman acayip havalı."
( IN DEEP VOICE ) I shall now reveal to you my master plan.
Şimdi size kendi ana planımı göstereyim.
[IN DEEP voice] Hey, West.
Selam West.
( Both in deep voice ) Happy Half-oO-Wween, New York!
Yarılar Bayramın kutlu olsun New York.
[IN DEEP VOICE] "Nice work, Katana."
Aferin, Katana.
( in deep voice ) : Sure.
Elbette.
You know, quietly in a low, deep voice as if he were suffering.
Bilirsin, kısık, derin bir sesle, sanki çok acı çekiyormuş gibi...
Her deep voice made Jim think she had finally made their date... and had dressed up especially for him.
Catherine'in ciddi sesi diğer herşeye uygundu. Jim de sanki, Catherine kafedeki randevuya gecikmiş..... ve Jim için giyinmiş duydusu uyandı.
Anita took a deep breath closed her eyes, shook her head and said in a voice so painfully clear and final that my heart sank.
Anita derin bir iç çekti, gözlerini kapattı, kafasını salladı, kalbime saplanan, acı bir şekilde açık, 689 00 : 53 : 14,605 - - 00 : 53 : 16,334 ve nihai bir sesle cevap verdi.
( in deep voice ) "Please, you better slow down."
"Lütfen, biraz yavaş git."
You even got to say it in a deep voice... like you're in some kind of echo chamber.
Sanki yankılı bir odadaymışsın gibi, kısık sesle söylemek zorundasın.
He was dressed in black, his eyes shined like coals and he had a deep voice and he said to me,
Siyahlara bürünmüştü, gözleri kömür gibi parlıyordu derinden gelen bir sesi vardı ve bana şöyle dedi.
Yes, that Voice deep in our consciences whispers, if we listen :
Evet, o ses, eğer dinlersek vicdanımızın derinliklerinde mırıldanmaktadır :
( growling ) ( in a deep voice ) I'd like... to change... some classes.
Ben... bazı derslerimi... değiştirmek istiyordum.
He wasn't tall, but he loved to sing old songs... in the deep voice of a giant.
Uzun boylu değildi ama bir devin derinden gelen sesiyle eski şarkıları söylemeyi severdi.
But it'll hold you for a day or so. [CRASHING ] [ IN A DEEP VOICE] Richie.
Ancak bu sizi bir iki gün içerde tutmaya yarar.
In A Deep Voice : Hello?
Alo?
Whose voice I know, deep down in my heart
Onun sesini kalbimin derinliklerinde hissediyorum.
Maybe it's the key Deep Voice mentioned.
Belki de Derin Ses'in söz ettiği anahtardır.
Man, that Deep Voice is a pain in the...
Şu Derin Ses var ya, tam bir baş...
Deep Voice said to look in the room behind his desk.
Derin Ses, masanın arkasına bakmamızı söyledi.
That was just Chief Baker on the phone who told me in that deep sexy voice of his that the inn is officially reopened.
Şef Baker az önce aradı ve o seksi sesiyle, otelimizin yeniden açıldığını söyledi.
But after three years, when she was 15, then she become weak, her voice become deep, "Borat, Borat."
Ama üç yıl sonra 15'in geldiğinde sonra güçsüzleşti, sesi kalınlaştı "Borat, Borat".
He had a very deep voice. At the end of the song, he said in an inspired tone :
En son da, ağır bir parçaydı, diyordu ki :
( deep computer voice ) Not all technology is in the public domain.
Tüm teknolojiler halka açık değil.
( deep computer voice ) I would be very interested in examining the samples myself.
Örnekleri kendim incelemek isterdim.
And Sir Knight Lian-chu was on the western bridge, with the Big Red Dragon who was breathing fire, and he said to him, in his big, deep voice :
Batı Köprüsü'nde bir şövalye ağzından ateş çıkan kocaman kırmızı bir ejderle karşı karşıya kalır.
[IN DEEP VOICE] " Whatever.
" Her neyse.
You're handsome, you can speak in a deep voice and gaze with supposed passion, but that's no good here.
Yakışıklısın, içten konuşabiliyorsun Şevhetle baktıkları sanılır, ama burası iyi değil
That voice, singing in china cupboards and raging through the deep currents of the rapids had been traveling for one hundred million years.
O ses, yüz milyon yıldır derin suların akıntıları arasında şarkı gibi yankılanıp duruyor.
And in his deep voice, he said,
O çatallı sesiyle nasıl da haykırmıştı :
[Deep voice] In a world where teenagers drink... One night, one boy... Took one girl...
Gençlerin içki içtiği bir dünyada bir gece, bir genç bir kızı baloya götürür.
HE'LL TELL YOU IN HIS DEEP, MANLY VOICE- - HE'LL SAY, " THANKS, MA.
Sana o derin, erkeksi sesiyle... diyecek ki, " teşekkürler, anne.
Uh, in the universe where I'm dating his little sister, and he's a full foot taller than me and has a deep, scary voice.
Aa, kız kardeşiyle çıktığım evrendeki Adam, benden bir karış daha uzun ve esrarlı, korkutucu bir sesi var.
Is it weird that he wants me to talk in a deep voice and call myself Kevin?
Benden kalın ses ile kendime Kevin deyip onunla konuşmamı istemesi tuhaf bir şey mi?
I Always Thought That Dave's Voice was not Deep Enough.
Ben daima Dave'in sesinin yeterince derin olmadığını düşündüm.
Our son's gonna thank you for it later. He'll tell you in his deep, manly voice...
Canım, ileride oğlumuzun bunun için sana teşekkür edeceğini biliyorsun.
( Deep voice ) I'm in.
Ben varım.
The water spoke to him in a deep, serious voice.
Su onlarla derin, ciddi bir sesle konuştu.
I mean, I listened to her, gave her some generic advice in a deep, soothing voice.
Yani, onu dinledim derin ve yatıştırıcı bir sesle birkaç genel tavsiye verdim.
However deep in your mind our mother has set the stage, hear my voice.
Fakat bu sahneleri aklının en derinlerine yerleştiren kişi annemiz, sesimi duy.
Time to start a casino in... ♪ Tajikistan ♪ Aaaaan [deep voice] ♪ Tajikistan
Kumarhane açıyoruz Tacikistan'da! Tacikistan.
( applause ) ( in deep voice ) : If you build it, they will come.
- Eğer inşa ederseniz, gelecekler.
He had big, broad shoulders and a deep, husky voice that, in retrospect, could have been pesticide-related.
Büyük, geniş omuzları ve tok ve kısık bir sesi vardı. Tabii şimdi düşününce böcek ilacının etkisinden olabilir.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]