In debt traduction Turc
1,737 traduction parallèle
Lieutenant Evans was buried in debt.
Yüzbaşı Evans borç içindeydi.
There's no excuse for what he's doing, but if you've got millions of people thousands of dollars in debt because they're sick, at least one of them is going to do something inexcusable.
Yaptığı şeyin bir özrü yok ama hasta oldukları için binlerce dolar borcu olan milyonlarca insan varsa bunlardan en azından biri bağışlanamaz bir şey yapacaktır.
ECONOMIC REFORMS NEEDED COUNTRY IN DEBT
5 YILLIK İKTİSADİ PLAN YAPILIYOR
I'm in debt up to my eyeballs.
Borç içinde yüzüyorum
I am forever in debt and shall bestow upon thee all of this world's riches as my sincere thanks... ohh!
Sana sonsuza kadar minnettarım ve bu dünyanın zenginliklerini teşekkür olarak sana bağışlıyorum...
He's in debt to a horse dealer in Bleeding Heart Yard but I'll pay him out. By and by.
Bleeding Heart Yard'da bir at tüccarına borcu var fakat ben onun borcunu ödeyeceğim.
I understand he's in debt to you, I should like to settle that debt.
Size borcu olduğunu biliyorum, bu borcu ödemek istiyorum.
He's in debt to you. I should like to settle.
Size borcu var.Bunu ödemek istiyorum.
After I spend it, I'll be in debt
Cebimdeki kendi param değil.
And what the people do when they are in debt?
İnsanlar borçlu olunca ne yapıyor?
They put a country in debt and it's such a big debt it can't pay it,
Bir ülkeyi ödeyemeyecekleri kadar büyük bir borçla borçlandırırsınız.
Put a country in debt you divide is own in disgression, or through corrupting the leader of that country, then impose "conditionalities" or "structual adjustment policies"
Bir ülkeyi ister kendi takdiri ile, ister liderini yozlaştırarak bor altına alırsın. Sonra "önkoşullar" veya "yapısal reform politikaları" dayatırsın.
- And be in debt till I'm 50?
Carley.
You're in debt to your family.
sen ailene karşı borçlusun bunu.
My useless brother dies in debt and it fall on me to take you in.
İşe yaramaz kardeşim borç batağındayken öldü ve seninle ilgilenmek bana düştü.
And he died in debt owing money to half the regiment.
Öldüğünde alayın yarısına borcu vardı.
It was one of those rare moments when a country heavily in debt to the IMF triumphed over one of the rulers of the world.
O an, IMF'ye çok ciddi borçları olan bir ülkenin dünyaya hakim olan ülkelerden birine karşı zafer kazandığı nadir anlardandı.
- You are in debt to the merchant.
- Borcun var.
He's in debt. He gambles.
Borcu var, kumar borcu.
- It's true. They wait until you're really old, like 30, and in debt and can't make the rent, then they want it all back with 150 percent interest.
- Doğru 30 yaşına kadar falan beklerler, sonra borcu kiralarız sonra da % 150 geri öderiz
I was virtually penniless, - in debt, without any prospects.
Beş parasız, borç içinde, hiç umudum yoktu.
We are $ 286'000 in debt. - What? - l wasn't kίddίng.
Tam olarak 286.000 dolar borcumuz var.
And none of us are free from this horror, for many years ago, we all fell in debt.
Ve bu dehşetten hiçbirimiz kaçamayız, yıllar önce, hepimiz borçlandık.
We're still in a ton of debt.
Hâlâ borç batağında yüzüyoruz.
You had to have known he was in ruinous debt.
Büyük borcu olduğunu biliyor olmalısınız.
It's bad. You and your husband are swimming in credit-card debt.
Sen ve kocan kredi kartı borcuna batmışsınız.
He also owes a debt to Campbell's work with comparative mythology.
Ayrıca Joseph Campbell'in mitoloji üzerine eserlerini kullandığı için ona borçlanmıştır.
I'm really, really in your debt.
Gerçekten ama gerçekten size borçluyum.
I was in way deep with Darby on my crank debt... $ 2,700.
Darby'ye uyuşturucu borcum birikmişti. 2.700 dolar.
- What is it, $ 32,000 in credit debt?
- 32.000 dolar kredi borcunuz mu var?
I thought I was in love with this girl, in college, but I kept getting into debt buying cadavers and fetal pigs.
Üniversitede bir kıza aşık olduğumu sanmıştım, ama kadavra ve deneyler için domuz almaktan dibe vurdum.
you consider my debt paid in full.
Borcumun tamamen ödendiğini kabul edebilirsin.
I fully understand the debt the world owes to you and the men of UNIT in the past.
Gerçekten Dünya'nın size ve BİÖT'e geçmişte yaptıklarınızdan dolayı olan borcunu anlıyorum.
- Darcy is in my debt.
- Darcy bana borçlu.
I'm a cop who's got a couple of grand in credit-card debt.
Minnettarlığımı göstermek için seni akşam yemeğine çıkarayım düşündüğün kadar kötü bir insan değilim.
- I might. - I need to find out as much as possible about a man held in the Marshalsea for debt.
- Borç yüzünden Marshalsea'da tutulan bir adam hakkında mümkün olduğu kadar çok bilgiye ihtiyacım var.
A lot of people would be really angry if they were put in that debt.
Çoğu insan böyle bir borç yüzünden öfkelenir.
We are in your debt.
Size borçluyuz.
In other words, the money was created out of debt.
FED'e geri ödeyeceğine dair söz vermektir. Başka bir deyişle para borçtan yaratılmıştır.
For in our financial system money is debt, and debt is money.
Finansal sistemimiz açısından para, borçtur. ve borç paradır.
In fact, the last time in American history the national debt was completely paid off was in 1835 after president Andrew Jackson shut down the central bank that preceded the Federal Reserve.
Esasen, Amerika tarihinde ulusal borcun tamamen ödendiği en son zaman... 1835'te Başkan Andrew Jackson Federal Rezervin öncüsü olan merkez bankasını kapattığı 1835'tir.
And it is the fear of loosing assets, coupled with the struggle to keep up with the perpetual debt and inflation inherent in the system, compounded by the inescapable scarcity within in the money supply itself, created by the interest that can never be re-payed,
Varlıklarını kaybetme korkusu, sistemin yapısında olan sürekli borçluluk hali ve enflasyon, para stokunun yapısında olan, asla geri ödenmesi mümkün olmayan, faiz tarafından yaratılan, kaçınılması mümkün olmayan kıtlık hali, sadece piramidin en tepesindekilerin kaymağını yediği imparatorluğu,
Just as the Federal Reserve keeps the american public in a postion of indentured servetude, though perpetual debt, inflation and interest, the Worldbank and IMF serve this role on a global scale.
Tıpkı Federal Rezerv'in Amerikan halkını sürekli borç, enflasyon ve faiz ile amerikan halkını boyunduruk altına aldığı gibi... Dünya Bankası ve IMF bu rolü küresel boyutta üstlenir.
In turn, free market capitalism in the form of free trade, uses debt to imprison the world and manipulate countries into subservience to a handful of large business and political powers.
Ardından, serbest ticaret formundaki serbest pazar kapitalizmi gelir, ki bu dünyayı boyunduruk altına almak ve ülkeleri bir avuç büyük şirket ve politik kuvvetin eline yönlendirmek için borçları kullanmaktadır.
The controller of currencies stated in 2003 that the interest on the US national debt will not be affordable in less than ten years.
2003'te Para Birimleri Denetim Sorumlusu, on yıldan kısa bir süre içerisinde, A.B.D.'nin ulusal borçlarının karşılanamaz hale geleceğini ifade etmiştir.
- In a few months I'll graduate debt free.
Bir kaç ay sonra borçsuz mezun olacağım.
I'd be in your debt if you could take a look.
Bir göz atarsanız size müteşekkir olurum.
I am forever in your debt.
Sonsuza kadar sana borçluyum.
We are all in great debt to you.
Sana çok borçluyuz.
I'm totally in your debt.
Ben tamamen senin emrindeyim.
I am in your debt, my lady.
Size borçlandım, leydim.