Just one traduction Turc
48,642 traduction parallèle
Really, just one person?
- Cidden mi, yalnızca bir kişi mi?
When all is laid bare, I'm just one man with a sword.
Her şey ortaya çıktığında, benim sadece kılıçlı bir adam olduğumu göreceksin.
Just one more sequence.
Tek bir işlem daha.
Those who remain, it will be very hard to explain to them why, with all I have to attend to, I choose to stand here hanging onto the fate of just one of them.
Diğerlerine bunun sebebini açıklamak zor olacak. Uğraşmam gereken onca şey varken burada durup aralarından birinin kaderine tutunmam gerek.
They're not all going to choose just one.
Hepsi aynısını seçmeyecektir.
If there's just one thing you could say about her that's nice.
Söyleyebileceğin tek bir şey varsa Onun hakkında güzel olanı.
Just one blow.
Sadece bir darbe.
- Just one quick question.
- Ufak bir sorum vardı.
It's just one long, drawn-out middle.
Sadece uzun süren bir orta kısım var.
I fell into the porn industry and it was just one gig after another.
Porno sektörüne düştüm ve ardı arkasına filmler çekiyordum.
Just one beer.
Sadece bir bira.
You sure you don't want to keep just one?
Birini bile saklamak istemez misin?
But... because he's a criminal... and a really good one, he's gonna be just fine.
Ama bir suçlu olduğu için hem de iyi bir suçlu olduğu için ona bir şey olmaz.
For her sake and for our sake, please just do this one job.
Onun ve bizim iyiliğimiz için ne olur yap şu işi.
Margot just became the head. Of one of the most powerful crime families in the world.
Margot dünyadaki en güçlü suç ailelerinden birinin başına geçti.
Let me just have this one time.
Bir kere daha almama izin ver.
This one's just a little...
Bu biraz...
I may be the one wearing a mask, but I can see through yours just as clearly.
Maske takan ben olabilirim, ama sizinkileri açıkça görebiliyorum.
I just have one thing to ask of you first.
Önce sormak istediğim bir şey var.
Just focus on one thing.
Sadece bir şeye odaklan.
We just have to send you the results of the last sample, the one we received later.
Sadece son örneğin sonucunu göndermek kaldı, geç gelen örneğin.
About the analyses of the flour you've just passed to the manager of one of the bakeries being investigated.
Soruşturulan fırınlardan birinin müdürüne verdiğin inceleme raporundan.
I just keep swiping until I meet one.
Biriyle buluşana kadar deniyorum.
Dude, I know you love Karen, but can I just say one thing about her?
Karen'ı sevdiğini biliyorum ama onun hakkında bir şey söyleyebilir miyim?
Well, for one thing, the railroad only goes a third of the way and the roads are just rough trails cut through the mountains.
Mesela, yolun sadece 3'te biri demiryolu ve o yolda dağlar tarafından kesilen, zorlu patikalardan oluşuyor.
Oh, well, we'd probably go to court, but it would just be a one-off.
O zaman muhtemelen mahkemelik oluruz. Ama dava tek celsede sonuçlanır.
They say just holding one in your hand has psychological benefits for emotional trauma.
Elinde silah tutmak duygusal travma karşısında psikolojik fayda sağlıyormuş.
Will you just listen to me for one goddamn minute?
Bir dakika olsun beni dinleyemez misin Allah aşkına?
Also, one of our lead actors just came down with strep throat and we're only a week away from opening night, so... we were just gonna drive together to the theater and... just knock some stuff out, and then... wham.
Ayrıca başrol oyuncularımızdan biri boğaz enfeksiyonuna yakalanmış. Galaya sadece bir hafta kalmışken işte... Beraber tiyatro salonuna gidip birkaç sorunu halledecektik ki pat!
I have one just like it.
Bende var bir tane daha böyle.
And the dust bowl, coal fires, earthquakes, tornadoes, it's not every disaster, but where gateways goes, everyone comes out just fixed and happy, and one child lighter, and, and look... they showed up before.
Ve toz çanağı, kömür ateşi, deprem, kasırga bütün afetler değil ama geçit nereye giderse oradaki herkes iyileşmiş ve mutlu ve bir çocuk eksik oluyor, ve bak... Daha önce de gelmişler.
When no one is watching, the particles just pass through both slits at the same time.
Kimse izlemiyorken parçacıklar aynı anda iki yarıktan da geçer.
Do you ever wonder what your life would be like if you could just change one thing?
Eğer tek bir şeyi değiştirebilsen hayatının nasıl olabileceğini hiç düşünüyor musun?
Just point to one, and I'll take it.
- Bana boş koltuk gösterin oturayım.
Just the one, but I can see that you're not used to the fresh air, but I don't see the joy of being out.
Sadece bir tane ama görüyorum ki temiz havaya pek alışkın değilsin ama dışarıda oluşunun keyfini göremiyorum sende.
'Cause you just went and killed one of theirs.
Çünkü gidip onlarınkilerden birini öldürdün.
He's no-one who just... Just happens to be the guy.
O hiç kimse değil, sadece şansa o adam olan biri.
Well, compromise just means that two people are miserable instead of one.
Elbette uzlaşmak demek oluyor İki insan birinin yerine perişan oluyor.
One hour went by, then two... then three... and I just sat there.
- Bir saat gecti ustunden sonra iki, uc. - Evet. Ben orada oylece oturdum.
I just have one more thing to go bake, and then I am all yours.
Pişireceğim son bir şey daha var, ondan sonra pikniğe gidebiliriz.
Are you one of those lunatics who just sits next to a complete stranger in an empty movie theater?
Bomboş sinemada gidip bir yabancının yanına oturan manyaklardan mısın?
Just over a year. You were one of the first.
İlk gelenlerdendin.
I just told one person.
Sadece bir kişiye söyledim.
And then one day, just like everybody else...
Sonra bir gün herkes gibi...
The more gigs I could do where it wasn't just about me fucking or being naked, the more I could cross-pollinate and start to get into what was gonna be my reality one day, being dressed.
Seks yapmadığım ya da çıplak olmadığım ne kadar çok iş alırsam, farklı yollara gidebilirdim ve bir gün hayatım olacak bir şeye başlayabilirdim. Giyinik olmak.
All right, so that's just the even numbers one through 40.
Pekâlâ, sadece birden 40'a kadar olan çift sayılar.
No, it's on every person who talked shit about her, and every guy who fucked her over, and it's on you because she thought you were a friend, and you sent one more asshole in her direction just to cover the fact you're gay.
Bunun sorumlusu onu kötüleyenler, onu kazıklayan erkekler ve de sensin çünkü seni arkadaşı sandı ama sen lezbiyen olduğunu saklamak için bir pisliği daha üstüne saldın.
You fill out a survey, and for just a buck, you get the name and number of your one true soul mate.
Anketi doldurup sadece bir dolara tek gerçek ruh eşinin adını ve numarasını alırsın.
We're just saying that it was no one's fault. Okay? It just happened.
Sadece kendiliğinden oldu, ve kimsenin suçu değildi diyoruz.
Just tell me one thing :
Şunu söyle, yeter.
I was just thinking it's a bad sign that we're... running out of "Buy One, Get One Free" stickers.
"Bir Alana Bir Bedava" etiketlerinin bitmek üzere olmasının kötüye işaret olduğunu düşünüyordum.