Like a dream traduction Turc
1,740 traduction parallèle
So if it feels like a dream, then maybe it's something you're doing to yourself.
Bu bir rüya gibi geliyorsa, belki de... bu, senin kendine yaptığın bir şeydir. MR'da bir şey çıkmadı, ama belki de başka bir şeydir.
It feels like a dream when I'm with you.
Seninle olduğum zamanlar, sanki bir rüya gibiydi.
This is just like a dream I have.
Tam hayallerimde ki gibi.
# Ooh, you come on like a dream #
# Rüya gibisin #
It's like a dream come true for me to be playing on this team, yeah.
Bu takımda oynamak benim için rüyalarımın gerçek olması gibi, evet.
And I followed them, and it was truly like a dream.
Takip ettim ve tam bir rüya gibiydi.
It's kinda like a dream.
Bir çeşit rüya gibi.
I mean, this is like a dream come true.
Yani, bu hayallerimin gerçek olması gibi birşey.
We're like a dream come true for these guys.
Biz bu adamlar için rüyalarının gerçekleşmesi gibi bir şeyiz.
Now that sounds like a dream come true.
Kulağa sanki hayalim gerçekleşmiş gibi geliyor.
Man, this car handles like a dream.
Bu araba son derece başarılı.
It's like a dream.
Bu bir rüya gibi.
The mullet bite like a dream here.
Deli gibi kefal çıkıyor burada.
We're constantly dreaming up different realities for ourselves, but... what happens when the reality seems more like a dream than anything?
Kendimiz için sürekli farklı gerçeklikler hayal ediyoruz, fakat... Gerçeklik her şeyden çok bir hayal gibi göründüğünde ne olur?
Ever since you entered Shinhwa High School, everyday has been like a dream for me.
Shinhwa Lisesi'ne gittiğinden beri, her gün benim için bir rüya gibi.
I used to dream what it would be like to have a big house, kids running around in the yard.
Büyük bir evim olsun, bahçede çocuklar koşuştursun diye hayal kurardım.
What's so perfect about a smart woman like your mom baking cookies instead of following her dream?
Annen gibi akıllı bir kadının düşlerini gerçekleştirmek yerine kurabiye pişirmesinin, neresi mükemmel?
sometimes my life in malibu feels like a crazy dream hope you can forgive me for all my bizarre behavior and know that i will always remember you fondly your friend, rose ps give my best to alan i'm sure by now he's found a place of his own. ha-ha
Malibu'daki hayatım bazen çılgın bir rüyaymış gibi geliyor. Umarım beni delice davranışlarımdan dolayı affedebilirsin. Bilmelisin ki seni hep sevgiyle anacağım.
There's always the slightest whiff of ozone, like the fading memory of a dream.
Her zaman çok hafif bir ozon kokusu olur, bir rüyanın hafızadan azalıp gitmesi gibi.
Presented by Big House / Vantage Holdings an Ozone Film production executive producers CHEONG Eui-seok, KIM Sun-yong, CHIN Hee-moon, JUNG Suk-young screenplay by SIHN Dong-ick producer KIM Sang-o My memories of her are sometimes so real the present seems more like a dream.
Onunla yaşadığım her an, bazen çok gerçek bazense bir düş gibiydi.
You know, like, in a dream, one character usually represents you.
Tıpkı, rüyalarda bir karakterin sizi temsil etmesi gibi bir şey bu.
Kemp provided the innocent assassin from his orphanage, hopelessly blackmailing the highly impressionable Horatio with accusations of illicit sex with you, and threatening you, and destroying your innocent dream of going to America, and because you did not shut up and behave like a good girl,
Kemp, yetimhanesinden masum bir suikastçı tedarik etmiş... Son derece duyarlı olan Horatio'yu seninle yasa dışı seks suçlamaları ile ve tehdit etmekle, Amerika'ya gitmekle ilgili masum hayalini yıkmakla ve çeneni kapatıp uslu bir kız gibi davranmadığın için güzel görüntünü mahvetmekle korkunç bir şekilde şantaj yapıyor.
Like a special dream.
Özel bir rüya gibi.
Except this is like a whole bunch of people having the same dream.
Bunun dışında, tüm herkesin aynı rüyayı görmesi gibi.
It's like getting shot, falling down, or being chased around, all the classic side effects of a dream monster.
Vurulmak, düşmek ya da kovalanmak,.. ... bunlar rüya canavarının klasik yan etkileridir.
Not wanting to sound like South Pacific, "You've got to have a dream." You do have to have a dream.
South Pacific'in "Rüya görmen lazım", şarkısından arakladım sanılmasın ama rüya görmeniz gerek.
I would have forgotten you like a beautiful dream.
Seni güzel bir düş gibi unuturdum.
Like it's a dream I remember, or even a part of me.
Hayal meyal hatırlıyorum,.. ... benden bir parça gibi.
And I got lost... like in a dream.
Ben de kayboldum. Sanki bir rüya görüyor gibiydim.
God. I feel like suddenly I'm in a dream.
Tanrım, sanki rüyadaymışım gibi hissediyorum.
I feel like I'm in a dream.
Sanki bir rüyada gibiyim.
I just put the bet down like when I'm in a dream.
Sanki bir rüyadaymışçasına bahislerimi öne sürdüm.
It's kind of like a bad dream, ain't it?
Tıpkı bir kabus gibi, değil mi?
Like if I don't exercise for a while or wake up in the middle of a dream... or have too much coffee or something.
Mesela bir süre egzersiz yapmazsam bir rüyanın tam ortasında uyanırsam veya çok fazla kahve içersem garip olurum.
On the other hand, if your dream's to be a Wal-Mart greeter, you can hang on to that baby until, like, a year after you die.
Diğer taraftan eğer hayalin Walmart'ta bir kapı görevlisi olmaksa ona var gücünle sarılabilirsin ta ki, öbür tarafa gidene kadar.
I used to dream of a place like this.
Ben bunun gibi rüyalar görürdüm.
A guy like that doesn't dream about a girl like me.
Öyle bir adamın rüyalarındaki kız benim gibi biri olamaz.
Everything from here now is sort of hazy Like a nightmare or a fever dream.
Buradan her şey bulanık görünüyor kabus veya nöbet gibi.
You told me about that dream where you were licking my balls and that seemed like a signal, and...
Bana o gördüğün rüyayı anlatmıştın, hani hayâlarımı yaladığı rüyayı ve bu bana bir işaretmiş gibi geldi ve...
It's like a bad dream, sweetie.
Bu kötü bir kabus gibi, canım.
Well, that sounds like a lovely dream, sweetheart.
Çok güzel bir rüyaya benziyor, bir tanem.
See, when I woke up, it didn't feel like a regular dream.
Aslında, uyandığım zaman her zaman ki sıradan rüyalardanmış gibi hissetmedim.
Feels like a vague dream.
Belirsiz bir rüya gibi.
You know, like Gettysburg Address powerful, or "I Have a Dream" powerful.
Gettysburg konuşması kadar güçlü. Ya da "Bir hayalim var" kadar.
The proud do not endure like a passing dream on a night in spring.
Gurur, bir ilkbahar akşamındaki geçip giden bir rüya gibi uzun sürmez.
Oh, Liz, it's always been my dream to meet and marry a prince, like a modern day Cinderella story.
Ah, Liz. Bir prensle tanışıp evlenmek en büyük rüyam benim. Çağdaş bir Külkedisi masalı gibi.
Well, don't laugh, but anytime I have a dream about my mom or Ellie, I like to think it's their way of contacting me from the other side- - like dreams are e-mails for ghosts, and it's their way of sending me a message.
Tamam, alay etme ama ne zaman rüyamda annemi ya da Ellie'yi görsem... öbür taraftan iletişim kurma yollarının bu olduğunu düşünürüm... rüyalar hayaletlerin e-mailleriymiş... ve bana da bu yolla mesaj yolluyorlarmış gibi.
Oh, my God, I once had a dream like this.
Oh, Tanrım, bir kere böyle bir rüya görmüştüm.
Like in a dream?
- Rüyanda mı gördün?
I didn't mean to wake you, but it seemed like you were having a really bad dream, so...
Pardon seni uyandırmak istemedim ama kötü bir rüya gördüğünü sandım ve...
Oh, it's like I'm in a... In a fairy tale or a dream.
Bir peri masalında veya rüyada gibiyim.
like a virgin 32
like a bird 44
like a 442
like a baby 70
like a princess 21
like an angel 29
like always 190
like a cat 27
like a fool 55
like a dog 69
like a bird 44
like a 442
like a baby 70
like a princess 21
like an angel 29
like always 190
like a cat 27
like a fool 55
like a dog 69