Might have been traduction Turc
4,522 traduction parallèle
You might have been killed too.
Siz de ölmüş olabilirdiniz.
Then you might have been killed too.
Sen de ölecek olabilirdin.
We're concerned Northern Lights might have been compromised and that she might even have full access.
Kuzey Işıkları'nın gizliliğinin ihlal edildiğinden ve o kadının tam erişime sahip olduğundan endişeleniyoruz.
It just occurred, she might have been one of yours.
Sizinkilerden biri olacağı aklıma geldi.
The doctors might have been able to stop the bleed in time.
Doktorlar kanamayı zamanında durdurabilirdi belki.
Long story short, she's on the No Fly List and we might have been followed here by a drone.
Uzun lafın kısası, kızı "Uçamaz" listesine aldılar ve gelirken de bizi insansız bir uçak takip etmiş olabilir.
I'm just guessing, but it might have been the whole on-bended-knee thing.
Tahmin ediyorum, dizinin üstünde olmanla alakalı olabilir.
You might have been forced up these steps.
Sen oldum olabilir Bu adımları kadar zorladı.
Yeah, that might have been pushing it.
Evet, bu biraz zorlama oldu gibi.
I think old Sigmund might have been onto something.
Bence bizim Sigmund doğru bir noktaya parmak basmış olabilir.
Okay, I see why Lloyd might have been framed.
Lloyd'a neden komplo kurduklarını şimdi anladım.
So you think one of his clients might have been involved?
Bu müşterisiyle alakalı olabileceğini mi düşünüyorsun?
But you had mentioned to me earlier, um, when you were telling me this story that you had the feeling that, that it might have been something, a Bigfoot.
Ama daha önce bu hikâyeyi bana anlatırken bunun kocaayak gibi bir şey olabileceğini söylemiştin.
You know what might have been nice, though, from a friend?
Bir dosttan neyin gelmesi iyi olurdu biliyor musun?
In those quiet moments, even now, I wonder... what it might have been if I followed my heart.
O sessiz anlarda, hatta şimdi bile merak ederim kalbimin sesini dinleseydim nasıI olurdu acaba diye.
You shouldn't get too close to anyone that might have been exposed, at least for a little while.
Virüse maruz kalmış olabilecek kimseye yakınlaşmamalısınız. En azından bir süreliğine.
I think she might have been at your support group.
Senin şu destek grubunda olabilir.
I had a thought about how Detective Fletcher might have been lured behind that dumpster. - Really?
Dedektif Fletcher'ın çöplükte tuzağa nasıl düştüğüyle ilgili bir fikrim var.
But it's a good thing you were there, or it might have been much worse.
Ama iyi ki oradaymışsınız yoksa başına çok daha kötü şeyler gelebilirdi.
Toby's mother might have been murdered.
Toby'nin annesi öldürülmüş olabilir.
Well, there was a witness at the bar that said that you might have been drugged.
Size ilaç verilmiş olabileceğini söyleyen bir tanık var.
When I heard, uh, Neeko kind of fall in there, I think he might have been doing some laps.
Ben... aa, Neeko'nun düştüğünü duyunca, yorulmaya başladığını düşündüm.
Might have been a bit... Yeah.
- Birazcık şey oldu.
This is your last chance to back out. You might have been her favorite.
Onun gözdesi olmuş olabilirsin.
No, take your time. Listen, I think we might have been wrong about Dee and Charlie's little investment.
Dinle, sanırım Dee ve Charlie'nin yatırımı hakkında yanıldık.
Let's put it this way... the texts are gone forever, and they might have been useful.
Mesajlar kalıcı olarak silinmiş. İşimize yarayabilirlerdi.
They think he might have been wearing a wire and that the disappearance might be on a tape in his car.
Dinleme cihazı olduğunu düşünüyorlar ve kayboluşu arabasındaki kayıt cihazında olabilir.
I think it might have been my fault.
Galiba benim suçum olabilir.
Now, I don't want to burn anyone's cover or undermine this investigation, but I'd like to rule out any possibility that Arthur might have been... for lack of a better word, sloppy during his assignations, for personal reasons.
Kimsenin kamuflajını bozmak veyahut bu soruşturmayı gözardı etmek istemiyorum ama Arthur'un görevlerindeki kişisel sebeplerden ötürü... Nasıl desem dikkatsiz davranma olasılığını elemek istiyorum.
Look, he might have been here the night that guy was killed.
O adamın öldürüldüğü gece buradaydı.
Dr. Moten might have been James'inside man.
Belki Dr. Moten James'in içerdeki adamıydı.
I might have been involved in a few robberies a long time ago, but I never killed anyone.
Uzun zaman önce belki bir kaç soyguna karışmış olabilirim, ama kimseyi öldürmedim.
Might have been during the concert, all that bumping and shoving.
Sürekli bir itişip kakışma vardı.
Do you know of any reason why they might have been angry with one another?
- Birbirlerine kızma nedenlerini biliyor musunuz?
Think they might have been watching him, as well.
Aynı zamanda izliyor da olabilirler.
( sirens beeping ) this might have been a bad idea.
Bu kötü bir fikir olabilir.
Did it ever occur to you that that might have been a really bad idea?
Bunun kötü bir fikir olacağı hiç aklına gelmedi mi?
We need to find other reasons she might have been killed.
Öldürülmesi için başka sebepler arayacağız.
All right, check which aircraft carriers might have been off the coast of Iceland that day.
Pekala o gün İzlanda kıyılarında hangi uçak gemilerinin olduğunu araştır.
And obviously we're not together anymore, so I have a feeling me ripping people's heads off might have been a little bit of a turn-off.
Ve belli ki artık beraber değiliz. Yani insanların kafalarını uçurmam senin için biraz itici olmuştur diye düşünüyorum.
It might have been the axe.
Bu balta olabilir.
Perhaps these things might not have been set in motion for a few thousand years had you been capable of more restraint.
Belki bu şeyler birkaç bin yıldır etkin hâlde değildi. Belki de onları dizginleme gücün vardı.
I have been thinking it might be time to put down some roots somewhere.
Ama bir yerlere yerleşmenin zamanının geldiğini düşünüyorum
If your father had been smart enough to work with the cartel... You might have lived long enough to kiss her good night. - Hey!
Eğer baban kartel ile işbirliği yapacak kadar akıllı olsaydı ona iyi geceler öpücüğü verebilecek kadar yaşayabilirdin.
Burning the furniture might not have been the smartest thing to do.
Tek elli bir aptalım.
Not as young as we could have been, but not as old as you might think.
Olmamız gereken kadar genç değildik ama sandığın kadar da yaşlı değildik.
'Cause I can't help but think, if you'd been a little more clearheaded, you might not have shot Tanya Dove.
Çünkü düşünüyorum da, eğer zihnin biraz daha açık olsaydı, Tanya Dove'u vurmayabilirdin.
I told you that might have been a concern, I...
Bir endişe yarattı ama, ben...
Some of these people have been arrested for simply looking at the wrong website or an email that suggests Liber8 might have an argument against the corporations.
Bu insanlardan bazıları sadece Liber8'in bir konuda haklı olabileceği yanlış bir web sitesine veya e-maile göz attıkları için tutuklanıyor.
If I didn't leave, they might have figured out I've been talking to you.
Oradan ayrılmasaydım sizinle konuştuğumu anlayabilirlerdi.
Might I have been more focused?
Daha dikkatli olabilir miydim?
might have 21
been 112
beene 19
beens 21
been busy 29
been a while 101
been there 278
been a long time 109
been here long 28
been looking for you 27
been 112
beene 19
beens 21
been busy 29
been a while 101
been there 278
been a long time 109
been here long 28
been looking for you 27